YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ
top of page

YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ

Nurten B. AKSOY

*


Kimi zaman düşen bir tohum, kimi zaman özenle dikilen bir fidan toprağın sıcak koynunda kök salmaya başlar. Önce baş kaldırır usulca, deler toprağın yüzünü, güneşle göz göze gelir. Boy verir günbegün, açar kollarını semaya doğru. Yağmurlarla ıslanır, fırtınalara boyun eğer, büyür büyür büyür...



Gün gelir ağaç olur, pembe-beyaz çiçeklerle donanır baharda. Akasya olur, ıhlamur olur, erguvan olur, mimoza olur... Görenler büyülenir, mis gibi kokusuyla başları döndürür, sarhoş eder alemi. En görkemli demidir bahar mevsimi ağacın Yeşilin her tonundan yapraklarıyla sarılır sarmalanır her yanı.


Bir bakarsın çeşit çeşit, rengarenk meyve verir ya da yapraklarıyla şenlenir, büyür çınar olur, servi olur, köknar olur... merdiven dayar gökyüzüne. Hasat mevsimi gelir sonra, toplanır o bal gibi, olgunlaşmış meyveler. Mevsim yazdır artık. Sıcaklar yavaştan kavurmaya başlar yaprakları, o yemyeşil yapraklar sararmaya başlar safran gibi.


Sonra güneş daha az ısıtmaya, günler kısalmaya başlar. Sonbahardır artık, yani hazan mevsimi. Önce hafiften başlayan meltemler bazen lodosa döner, bazen de sert bir poyraz olur; savurur sararan yapraklarını ağacın. Rüzgarların peşi sıra gidenler karışıverir orada toprağa. Bazen de bir fırtına kırar dallarını en ince yerinden, yaralar onu, ta ki bir başka bahar gelene kadar.


Zaman geçer, devran döner, kış gelir, çatar. Artık ne yeşil bir yaprağı vardır çoğu ağacın, ne çiçeği ne de meyvesi. Kuru dallarıyla çırılçıplak, yapayalnız kalmıştır bir anda o koca ağaç. Bazen bir serçe, bazen bir karga konuk olur dallarına. Tepelerde bir yerdeyse bazen bir leylek yuvası çarpar gözümüze.



İşte soğuk bir kış mevsimi daha geldi. Biliyorum bir iki ay sonra baharın müjdecisi cemreler düşecek, su yürüyecek yeniden dalların uçlarına, göğerecek yeniden, çiçek çiçek olacak ağaçlar...


Aslında ne çok benziyoruz ağaçlara değil mi? Ben de çoğumuz gibi hep baharda severdim ağaçları, yemyeşil olduklarında, çiçekler açtığında. Oysa bu kış kuruyan ağaçlar bir başka görünür oldu gözüme. Güneşin kızıl ışıklarıyla alev alan, dua edercesine göğe ellerini açan, cıvıldayan kuşları konuk eden o kuru ağaçlar huzur veriyor artık bana.


İnsanlara, belki de kendime benzettiğimden bir başka görünüyor kış ağaçları artık bana. Tıpkı ana rahmine düşen bir zerrenin hayat bulması, dünyaya gelmesi, büyümesi; ömrün ilkbaharı olan gençlikte tüm güzelliklere sahip olması, sonra olgunlaşması, meyve vermesi, çoluk çocuğa karışması ve yaz mevsimini bazen güzellikleriyle bazen zorluklarıyla yaşaması gibi.


Hiç beklenmedik bir zamanda kapımızı çalan sonbaharda sararıp, solup yapraklarımızı dökmüyor muyuz ağaçlar gibi biz de. Ve bir gün belki de bir başka baharın olmayacağını bilerek girmiyor muyuz kış mevsimine? Ama olsun kış mevsiminde bile gün batımını izlemek, giden geminin ardından bakakalmak, ağaçlar gibi tekrar baharı yaşayamayacak olduğumu bilsem de kışı yaşamak her şeye rağmen güzel... Nazım'ın dediğince:


"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine

bu hasret bizim."

31 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

GELECEĞİM

KARANFİLSİZ

1/3
bottom of page