top of page

SÜRGÜN YAŞAMLAR

Nurten B. AKSOY

*

Bugün 21 Mayıs... 1864'te Kafkasya'da yaşanan büyük sürgünün 157. yıldönümü. Tarihte "Çerkes Sürgünü ya da Çerkes Muhacirliği" olarak adlandırılan olay 19. yüzyılda, özellikle 1864 yılında yoğunlaşan ve başta Adigelerle Abhazlar olmak üzere, Kuzey Kafkasya halklarının Osmanlı topraklarına yönelik zorunlu göçlerine verilen addır.


Bu olay sonunda bir milyonun üzerinde bir nüfus Osmanlı topraklarına göçmüş, pek çoğu zorlu yollarda yaşamını yitiren Çerkesler'den sağ kalanlar da Osmanlı topraklarındaki çeşitli bölgelere yerleştirilmişler.


Bu haberleri sosyal medyada dinleyip okuduğumda bir sürü şey geçti gözlerimin önünden. Annemi, babamı ve eşimle ailesini düşündüm, hepsi de bu toprakların acılı çocuklarıydı, daha doğrusu kim değildi ki...


Önce babam ve ailesi geldi aklıma. 1915 yılı... Osmanlı topraklarında acı ve zor günler yaşanıyor; her yerde savaş var, her yerde acı, gözyaşı ve ıstırap var. Beş minareli şehirde yaşayan dedem, Ruslarla işbirliği yapan Kürt -Ermeni çetelerinin saldırı ve baskıları sonucunda ölmemek için Bitlis'ten göçmek zorunda kalıyor ailesiyle, şehir neredeyse tamamen boşalıyor. Dedem ve ailesi İran'a kaçıp sığınıyorlar. Birinci Dünya Savaşı bitene kadar da orada yaşıyorlar. Sonra tekrar anavatana dönüp Mardin'e yerleşiyorlar.


Annem ise Girit'ten anavatana göç etmek zorunda bırakılan bir mübadil ailenin çocuğu. Tüm varlıklarını doğdukları topraklarda bırakıp çok zor koşullarda Türkiye'ye gelip yerleşmişler. Yoksulluk bükmüş boyunlarını, aile parçalanmış, her bir bireyi bir yaprak gibi bir başka diyara savrulmuş...


Sonra eşim ve ailesi geliyor gözlerimin önüne. Antalyalı Çerkes bir aile. Kayınpederim anlatırdı babasının anılarını gözleri yaşlı; o uğursuz 1864 yılında Kafkasya'dan sürülen Çerkesler köhne gemilere doldurularak günlerce Karadeniz'in azgın sularında bata çıka Osmanlı topraklarına varmışlar.

Pek çok insan o zorlu yolculuğa dayanamadığı için yollarda yitip gitmiş, Karadeniz'in kara sularına gömülmüş. Sağ kalanlar ise uzun karantina döneminden sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde iskan edilmişler.


Kafkasya gibi soğuk iklimden gelip Antalya'ya yerleştirilen, kayınpederimin babasının önderliğindeki bu bir gurup insan sıcak bir şehir olan Antalya'ya bir türlü alışamamış ve çoğu sıtmadan kırılıp ölmüş. Israrlı başvuruları sonucunda ise bu sefer Beydağlarının arasındaki Korkuteli ilçesinin bir köyüne YELEME'ye (şimdiki adı Başpınar) yerleştirilmiş ve orada yaşamaya başlamışlar.

Zaman her şeyin ilacı... Yıllar geçmiş, köprülerin altından çok sular akmış. Tüm bu insanlar bu topraklarda yeni yaşamlar kurmuş, çoluk çocuğa karışmış ve mutlu olmaya çalışmışlar, belki de çok mutlu olmuşlar.

Bizler, işte o acılı ailelerin çocuklarıyız, biz ve daha niceleri... Artık sürgün yok, mübadele yok, savaş yok (mu) bu topraklarda; ama acı ve gözyaşı hiç eksik olmuyor niyeyse... KADER mi ki acaba bu ?

66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/4

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page