SÜRGÜN YAŞAMLAR
- Nurten B. AKSOY

- 21 May 2024
- 3 dakikada okunur
Nurten B. AKSOY
*

Bugün 21 Mayıs... 1864'te Kafkasya'da yaşanan büyük sürgünün 160. yıldönümü. Tarihte "Çerkes Sürgünü ya da Çerkes Muhacirliği" olarak adlandırılan olay 19. Yüzyılda, özellikle 1864 yılında yoğunlaşan ve başta Adigelerle Abhazlar olmak üzere, Kuzey Kafkasya halklarının Osmanlı topraklarına yönelik zorunlu göçlerine verilen addır.
Bu olay sonunda bir milyonun üzerinde bir nüfus Osmanlı topraklarına göçmüş, pek çoğu zorlu yollarda yaşamını yitiren Çerkesler'den sağ kalanlar da Osmanlı topraklarındaki çeşitli bölgelere yerleştirilmişler.
Bu haberleri sosyal medyada dinleyip okuduğumda bir sürü şey geçti gözlerimin önünden. Annemi, babamı ve eşimle ailesini düşündüm, hepsi de bu toprakların acılı çocuklarıydı, daha doğrusu kim değildi ki...
Önce babam ve ailesi geldi aklıma. 1915 yılı... Osmanlı topraklarında acı ve zor günler yaşanıyor; her yerde savaş var, her yerde acı, gözyaşı ve ıstırap var. Beş minareli şehirde yaşayan dedem, Ruslarla işbirliği yapan Kürt -Ermeni çetelerinin saldırı ve baskıları sonucunda ölmemek için Bitlis'ten göçmek zorunda kalıyor ailesiyle, şehir neredeyse tamamen boşalıyor. Dedem ve ailesi İran'a kaçıp sığınıyorlar. Birinci Dünya Savaşı bitene kadar da orada yaşıyorlar. Sonra tekrar anavatana dönüp Mardin'e yerleşiyorlar.
Annem ise Girit'ten anavatana göç etmek zorunda bırakılan bir mübadil ailenin çocuğu. Tüm varlıklarını doğdukları topraklarda bırakıp çok zor koşullarda Türkiye'ye gelip yerleşmişler. Yoksulluk bükmüş boyunlarını, aile parçalanmış, her bir bireyi bir yaprak gibi bir başka diyara savrulmuş...
Sonra eşim ve ailesi geliyor gözlerimin önüne. Antalyalı Çerkes bir aile. Kayınpederim anlatırdı babasının anılarını gözleri yaşlı; o uğursuz 1864 yılında Kafkasya'dan sürülen Çerkesler köhne gemilere doldurularak günlerce Karadeniz'in azgın sularında bata çıka Osmanlı topraklarına varmışlar.

Pek çok insan o zorlu yolculuğa dayanamadığı için yollarda yitip gitmiş, Karadeniz'in kara sularına gömülmüş. Sağ kalanlar ise uzun karantina döneminden sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde iskan edilmişler.
Kafkasya gibi soğuk iklimden gelip Antalya'ya yerleştirilen, kayınpederimin babasının önderliğindeki bu bir gurup insan sıcak bir şehir olan Antalya'ya bir türlü alışamamış ve çoğu sıtmadan kırılıp ölmüş. Israrlı başvuruları sonucunda ise bu sefer Beydağlarının arasındaki Korkuteli ilçesinin bir köyüne YELEME'ye (şimdiki adı Başpınar) yerleştirilmiş ve orada yaşamaya başlamışlar.

Zaman her şeyin ilacı... Yıllar geçmiş, köprülerin altından çok sular akmış. Tüm bu insanlar bu topraklarda yeni yaşamlar kurmuş, çoluk çocuğa karışmış ve mutlu olmaya çalışmışlar, belki de çok mutlu olmuşlar.
Bizler, işte o acılı ailelerin çocuklarıyız, biz ve daha niceleri... Artık sürgün yok, mübadele yok, savaş yok (mu) bu topraklarda; ama acı ve gözyaşı hiç eksik olmuyor niyeyse... KADER mi ki acaba bu ?
Nurten B. AKSOY
***
ÇERKES SÜRGÜNÜ

Çerkes Soykırımı (Çerkes Sürgünü olarak da bilinir) veya Tsitsekun, (Batı Çerkesçesi) Çarlık Rusyası tarafından Çerkeslere gerçekleştirilen sistematik toplu katliam ve sürgündür. Olaylardan Çerkeslerin %80-97'si, yaklaşık 1,5 milyon kişi, etkilenmiştir.
Rus-Çerkes Savaşı sırasında Rus İmparatorluğu sistematik olarak Çerkes nüfusunu yok etme stratejisi uyguladı. Sadece Çerkesler arasında Ruslaştırmayı ve Rusya'nın diğer bölgelerine yerleşmeyi kabul eden küçük bir kısım olaylardan hiç etkilenmedi. Reddeden geri kalan Çerkes nüfusu çeşitli şekillerde dağıtıldı veya toplu halde öldürüldü. Bazı durumlarda Çerkesler Hristiyanlığı kabul etmeye zorlandı. Çoğu durumda Çerkes yerleşim yerleri bulundu ve yakıldı, sistematik olarak aç bırakıldı veya tüm nüfusu katledildi. Yok edilmesi planlanan halk genel olarak Çerkesler olsa da, Kafkasya'nın diğer Müslüman halkları da etkilendi.
Rus ordusunda asker olan Lev Tolstoy, Rus askerlerinin gece köy evlerine saldırdığını bildirdi. Olaylara tanık olan İngiliz diplomat William Palgrave, "tek suçlarının Rus olmamak olduğunu" ekliyor. 1864'te Çerkesler tarafından İngiliz İmparatorluğu'ndan insani yardım talep eden bir dilekçe imzalandı. Aynı yıl, 1864'te savaşın bitiminden önce hayatta kalan nüfusa karşı toplu sürgün başlatıldı ve büyük ölçüde 1870'lerde tamamlandı. Bazıları, ayrılmayı beklerken kalabalıklar arasında salgın hastalıklardan öldü. Diğerleri, yoldaki gemiler fırtınalar sırasında battığında veya kâr odaklı nakliyecilerin kârı en üst düzeye çıkarmak için gemilerini aşırı yüklediği durumlar nedeniyle öldü. Akademisyenler, Rus hükûmetinin kendi arşiv rakamlarını dikkate alarak, bu süreçten Çerkes nüfusunun %80-97'sinin etkilendiğini tahmin ediyorlar.
Hayatta kalıp sürgün edilen Çerkesler Osmanlı Devleti'ne yerleştirildi Osmanlı arşivleri, 1879'da yaklaşık 1 milyon Çerkes muhacirin Osmanlı topraklarına girdiğini, ancak bunların yaklaşık yarısının kıyılarda hastalıklar nedeniyle öldüğünü gösteriyor.
Kaynak: Wikipedia























































Yorumlar