"Sinema Denen Büyü"
top of page

"Sinema Denen Büyü"



Dünyanın en masum, pembe yalanıydı.

Ne var ki çok geçmeden en büyük gerçeği olacaktı.


Yine de hep yalan, hep film icabı, hep pembe kaldı.


Dünyanın en ücra köşelerine, her yerine uğradı, uğradığı her yerde de milyonlarca hayal, anı, umut, gülücük oldu.


Saniyede 24 resmi ardarda dizip işte size bir sanat dalı deyip dünyanın en akıllıları dahil herkesi inandırmayı başaran bir alandır sinema.


Ondan önce resimleri ardarda dizerek hareket yaratmak biliniyordu, Görüntüyü perdeye aktarmak da... Hacivat ve Karagöz, uzak doğunun gölge oyunları öncülerdi desek yerinde olur.

1800'lerin ikinci yarısında ilk profesyonel fikirler üretildi.


O günlerde şimdiki TESLA'nın dedesini dolandırarak adam olmasına katkı da veren Edison, eşinin hanımlar gününe bir film gösteri makinesi yaptı. Bu tek kişilik sinemayı da yaşı elliyi aşanlar pazarlarda, festivallerde görmüştür; küçük bir kutunun merceğine gözünüz dayayınca hareketli resimleri izlersiniz. Yılmaz Güney'in -galiba- Endişe filminde pamuk işçilerine seyyar sinemacı öyle bir sunum yapar. Sinema içi sinema...


O gösteri makinesini geliştirerek sinemanın mucidi sayılacak olan Lumiere Kardeşler olacaktır.

Onlardan Luis Lumiere, "sinema, geleceği olmayan bir icattır" diyecekti.


Oysa 20. Yüzyılın en muhteşem buluşu oldu.

Hiçbir icat öylesine kısa zamanda yaygınlaşıp genelin malı olmadı. Sonraları yedinci sanat da denilen bu alan, bütün sanat dallarına da halka inmek nedir, nasıl olurmuş gösterdi. Resme günah gözüyle bakan büyükannemi "hacı filmleriyle " ikna etti, kundağındaki bebeğe çizgi filmi yarattı. Öteki cinsiyete meraktan ölen deli ergene kolay aşk masallarını; dünya savaşları, kutuplaşma, patlayan sanayi devrimi sonrası artan vahşi kapitalizmin boyunduruğunda gelecek kaygılarıyla bunalan orta kuşağa arzuladığı bir dünyayı olabilir gibi sundu.


En güzeli de insanlığın ilk çağından beri hükümsüz olan bireysel kahramanlığa her seferinde iltimas geçip dik dur, kazanabilirsin umudunu diri tuttu.


Gariptir inandırdı da...


Hiçbir icat onun kadar kolay kabul görmedi. Oluşturduğu küresel sektör milyonlarca insana iş, ekmek olurken bazılarına da dudak uçuklatan paralar kazandırdı.


1890'lar başlangıcıydı.

TV icat edilip yaygınlaşıncaya değin, sonraki 100 yıl boyunca dünya genelinde her kesimden halkın sosyal eğlencesi, bazılarının hayat okulu oldu.

1990'lar da ölümü...


Tam ölümü denmez, yaşlılığı diyelim.


Çünkü, hem sinemaya, onun umut yaratan, sorunları unutturan iki saatine insanın hala ihtiyacı var; hem de "doğadaki hiçbir şey yok olmaz" kuralına uygun olarak, geçmiş yüzyıldaki gibi olmasa da SİNEMA hala dünyanın en büyük küresel sektörlerinden biri olarak yaşamını ve "7.kol" faaliyetlerini sürdürüyor, ne var ki günümüz bireyini meşgul edecek başta TV ve bilgisayar olmak üzere o kadar çok şey var ki bu "ilk aşk " , sempatiyle baksak da başköşeden kaldırıldı.

Yine de onun doğurdukları ya da esin perisi olduğu şimdi en büyük rakipleri olan tv ve internet onsuz yapamıyor, ondan besleniyor.


Bize 20.yüzyılın ilk çeyreğinde geldi. Susuz Yaz uluslararası alanda adını duyuran ilk filmimiz oldu. Köyler dahil her yere yazlığını kışlığını , seyyarını, cebini... açtık.


Bir devir kim, ilk gençliğinde artist olmak için evden kaçmayı düşünmedi.


Şimdi yaşamımızın bir zenginliği olarak duruyor ama, eski şaşaası yok. Gene de yerel belediyelerin halka şirin gözükmek için kullandığı en ucuz yöntemlerden biridir film gösterileri hala.


20 yaşını aşan herkesin onunla ilgili bir hoş anısı vardır.


7. Sanat dalı olan sinema denilebilir ki ninesinden bebeğine herkesi bir şekilde sanat ilgilisi yaptı.


Korkunç paraların döndüğü bir sektör, kendinden başka herkes olabilen, böylece de herkesin bir şeysi olan dev oyuncular yarattı.


Salt o hayallerin canlandırıcısı diye bu oyuncuları uzun süre her alanın vitrininde de örneğin Amerika'nın Cumhurbaşkanlığı dahil gördük, itibar ettik. Bizde de milletvekili...


Gerçi Trump bile olduktan sonra o muhteşem kovboy haydi haydi olurdu tabi...

*

DOSYA


"Sinema Denen Büyü"

...

SİNEMA ile ilgili anılarınızı, denemelerinizi, araştırma ve incelemelerinizi, varsa yaratıcı türden yazılarınızı...


ekleyebilirsiniz.


Gelmezse elinizden yer alan yazılarımızı okuyabilirsiniz.


/

Şenol Yazıcı


*






33 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

MESUT KARA

1/3
bottom of page