SİMURG'UN ÜLKESİ
top of page

SİMURG'UN ÜLKESİ



Niyazi UYAR

  • Bir varmış, bir yokmuş. Bir güzel ülke varmış. O kadar güzel, o kadar güzelmiş ki, tekmil yaratıkların iştahı kabarıyormuş. Bu yaratıklar, bu güzel ülkeyi zapt etmek için yamuk, yasyamuk bir masanın çevresinde toplanıp bu güzel ülkeyi kendi aralarında pay etmişler. Sonra da bir tarih koyup o tarihte ele geçirmişler. Ele geçirmekle kalmayıp bütün güzelliklerini talan etmişler. Talan etmekle kalmayıp halkını kırmışlar, çocuklarını nehirlere, fırınlara atmış, dişilerine tecavüz etmişler.


Gidişat kötüymüş, kötü olduğu kadar da umutsuzmuş. Umut yok olmuş, yarın yok olmuş; duvar diplerinde sabi sübyanlar telef olmuşlar. Umudun tükendiği bir anda Simurg çıkmış, önce umutsuzluğa, sonra da kadere savaş açmış. Umutsuzluğu ve kaderi bir kılıç darbesiyle parçalamış. Sonra da leş yiyen çaylakları, leş yiyen akbabaları, … yiyen kara kargaları darmadağın etmiş, bağımsız bir ülke yaratmış!


O günden sonra halkı Simurg’u koyacak yer bulamamış. Göğün en yüksek katına, ulaşılmazlar diyarına, sırrına erilmezler diyarına, “Tanrı yüz yılda böylesini gönderir; onu da onlara gönderdi,” deyip başlıktan istifa etmiş. İşte onu bu garipler ülkesine bağışlamış!


Simurg’u halkı çok seviyormuş, çok seviyormuş sevmesine de dünün işbirlikçilerinin işine gelmiyormuş. Bezirgân saltanatlarının temellerini yıkan Simurg’u büyük hain ilan etmişler. Etmezler mi, Simurg iktidarın kapısını halkına açmış. Üreten de yöneten de kendileri olmuş. Ondan ötürü ona karşı yaman bir savaş başlatmışlar. Savaş, gizli açık bütün araç gereçlerle yapılıyormuş. Akla hayale gelmez bir sürü dalavereden yararlanıyorlarmış… Yeşil yeşil bangonatlar, mavi mavi bangonatlar… Gözleri pörtlemiş, avazları çatlamış, sığırcık sürüleri eşi benzeri görülmemiş bir kıyıma başlamışlar. Simurg’un bütün yeniliklerini yok etmek için yemin üstüne yemin etmişler. Simurg’u sevenlerin sevgisine karşın, sığırcık sürüleri ülkenin orasından burasından kemiriyormuş boyuna.


Bir gün Gök, Simurg’un kutsal değerlerine dair bir methiye dizmiş. Methiyeyi kırlangıç çok beğenmiş, methiyeyi saka çok beğenmiş, methiyeyi kumrucuk çok beğenmiş, methiyeyi serçecik de çok beğenmiş! Onlar methiyeyi çok sevmişler ya, karadan dönme, Sarı Karga çizmiş üstünü Simurg’un değerlerini.   Osman’ı Çalan Saksağan da çizmiş Simurg’un değerlerinin üstünü. Kral Saksağan Gök’e:


“Sen de ben de Simurg’u çok severiz demiş. Lakin ben bunlara karşıyım demiş. Tüneğimin döneğini kırarlar da dönemez olurum sonra demiş. Tüneğimi altımdan çekiverirler demiş. Karadan dönme Sarıyılan, Sarı Çıyan ittifakı,” bizim için hava hoş demiş. Ama Baş Saksağan olmaz diyor, ol sebepten ötürü olmaz, ben de olmaz diyorum,” demiş, karadan dönme Sarıyılanların, karadan dönme Sarı Kargaların, Simurg’un ülkesini zapt etmiş.


Göğü gök gibi, yeşili yeşil olan Simurg’un ülkesinde hiçbir şey artık eskisi gibi olmamış. Çanakçılar, değnekçiler, hak yiyiciler, liyakatsizler, hep baş olmuş. Soğan başı olamayanlar, elindeki üç beş koyunun hakkından gelemeyecekler söz ve karar sahibi, ikbal sahibi olmuşlar.  İmza yerine bamak basanlar baltalara sap omuşlar. O günden sonra bütün saplar kutsal olmuş. Hal böyle olunca da bezirgân saltanatının savağına su taşıyan su yolakları da yolsuz galmış. Yeni yolaklar da ama ne yolaklarmış ya, yeni yetmelerin iç geçirmesine yol açıyormuş yalnız. Simurg’un ülkesinde değirmenlerin savakları yavşamış, yavşamış, sonra da bal tutan parmaklarını yalaya yalaya koymamışlar.


Simurg’un ülkesinin kılıç artıklarının, çoğunluk olduğu bir ülke olmuş çıkıvermiş böylelikle…  Ağla Simurg ağla Gök, ağla Simurg’un ülkesi, ağla ağlayın cenk meydanları, ağlayın toprak altında yatanlar.

 

43 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page