top of page
1/1074
  • maviADA

DOĞAN KARDEŞ


Doğan Kardeş Dergisi, Ocak 1951 sayısı kapağı

İSVİÇRE'nin Flims kasabasının hemen çıkışında, çıplak bir erkek çocuğu heykeli vardır. Meğer, iki elini dağlara doğru kaldırıp, haykıran bu çocuk heykelinin bana kadar uzanan bir hikayesi varmış. Sadece bana değil, benim kuşağımın bütün çocuklarına... Bir kitapta, bu çocuğun ‘‘İsyankar duruşla sonsuzluğa baktığı’’ yazılıdır. Şimdi okuyacağınız, işte bu çocuğun hikayesidir. * * * 10 Nisan 1939'da Flims kasabası, güzel bir bahar gününe hazırlanmaktadır. Alp Dağları'nın çiçekleri açmaya başlamış ve yine o kitapta dendiği gibi, ‘‘Karların beyazına renk bulaşmıştı’’.

‘‘Sunnehuesley’’ yatılı okulunun çocukları o gün her zamankinden daha neşelidirler. Çünkü paskalyadır ve okulları tatildedir. Okul müdürü o gün erkenden kalkmış ve yeni doğum yapmış karısına kır yürüyüşüne gelip gelmeyeceğini sormuştur. Karısı evde kalacağını söylemiştir. Okulda dünyanın çeşitli ülkelerinden çocuklar vardır. Paskalya gezisi işte bu keyifli anlarla başlar. Okuldan fazla uzaklaşmadan, kırlara yayılırlar ve piknik sepetlerindeki yiyecekleri yerler. Artık dönüş zamanı gelmiştir. Okulun müdürü önde atının üzerinde, çocuklar arkada dönüşe geçerler. * * * Felaketin ilk işaretini at hisseder. Müdürün atı, gaipten gelen bir işareti almış ve hafifçe şaha kalkmıştır. Ama bu bir an kadar kısa sürer ve at kişneyerek tam aksi istikamete doğru koşmaya başlar. İşte o an bütün çocuklar derinden gelen o meşum uğultuyu işitirler.Uğultu büyür, büyür ve bir anda her tarafı karanlığa çeviren bir kabusa dönüşür. Aynı anlarda kasabanın sakinleri de dışarı fırlamıştır. Çocuk olmayanlar, hayatları boyunca o felaketin hikayeleri, kabusları ile büyümüşlerdir. Her şey o anda bitmiştir. Dışarda kilisenin çaresiz çanları çalarken, orada o küçük pansiyonun üzerine ağır ve karanlık bir sessizlik çökmüştür. Bu tezat, büyük bir felaketin akıllarda kalan son saniyesidir. * * * Anadolu Ajansı'nın o gün gazetelere geçtiği Bern mahreçli haberde şu bilgi verilmektedir: ‘‘Flims-Grisons civarında kain Fidaz'da içinde 28 kişi bulunan bir çocuk pansiyonu dağdan kayan kayaların altında kalmıştır. Yaraları ağır ve hafif olmak üzere 11 kişi enkaz altından çıkarılmışsa da bunlardan beşi ölmüştür, 12 çocuk bulunamamıştır.’’ * * * O gün geç saatlerde İstanbul'da Gümüşsuyu'ndaki bir Köşk'ün kapısı çalınır. Kapıyı çalan postacıdır ve elinde bir telgraf vardır. Telgrafta yazan nota göre, İsviçre'deki bu kazada ailenin 10 yaşındaki çocukları da ölmüştür. Ölen çocuğun adı Doğan Taşkent'tir. Babası Kazım Taşkent, oğlunun da kendisi gibi Batı eğitimi almasını istemiş ve çocuğunu o okula göndermiştir. Annesi Ayşe Hanım bunu çok istemese de, son sözü otoriter baba söylemiştir. * * * Taşkentler Flims'e ulaştıklarında 19 kişinin öldüğünü öğrenirler. Ölenler arasında okul müdürünün geziye katılmayan eşi ve çocuğu da vardır. Okul müdürünü ise, bu felaketi hissedip kaçan atı kurtarmıştır.

Ama Taşkentleri daha da acı bir sürpriz beklemektedir. Oğulları Doğan'ın cesedi bulunamamıştır. Kayıp beş cesetten biri oğullarınınkidir. Doğan Taşkent'in cesedi hiçbir zaman bulunamaz. O heykel, işte o kazada ölen bu çocukların anısına dikilmiştir. 10 Nisan 1939'dan beri o çocuğun ölüme karşı isyanını bir çığlık halinde Alplere taşır. Yankısını geri getirir. * * * 1950'li yıllarda İzmirli bir çocuğun başucunda iki kitap vardır. Biri ‘‘Kaşifler ve İcatlar Ansiklopedisi’’, öteki ise ‘‘Kon Tiki’’. Kitapların üzerinde şu yazılıdır: ‘‘Doğan Kardeş Yayınları.’’ İzmirli çocuğun yatağının altında da onlarca dergi bulunmaktadır. O dergilerin üzerinde de şu yazmaktadır: ‘‘Doğan Kardeş Dergisi...’’ O İzmirli çocuk bendim ve o yıllarda okuduğum dergilerin, okuduğum kitaplara adını veren bu ‘'Doğan Kardeş’'in kim olduğunu hiçbir zaman düşünmemiştim. * * * Şimdi artık biliyorum. O Doğan Kardeş, Flims kasabasında yıllardır Alp Dağları'na karşı isyanını haykıran Doğan Taşkent'miş. Yani o bedeni kayıp ruhun hoş sedası. Babası onun adına Doğan Kardeş Yayınları'nı kurmuş ve 1945'ten 1978'e kadar, benimki gibi kim bilir kaç nesle, Alplerden gelen yankıyı taşımış. Not: Ben bu hazin hikayeyi, Mine Söğüt'ün ‘‘Sevgili Doğan Kardeş’’ adlı kitabından öğrendim.

***

Yazı BİRÇOK KAYNAKTA yer alıyorsa da ŞU KAYNAKTAN alıntıdır


Ekleyen: Nesrin Erhan

Etiketler:

25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/2

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page