BİZİM KADINLARIMIZ
top of page

BİZİM KADINLARIMIZ




Can DÜNDAR

*

8 Mart 2011  ·


*

Bizim kuşak erkeklerinin genelde problemli bir ilişkisi oldu kadınlarla...

Bir ara kuşaktık.

Babalarımız kadınsız ortamlarda büyümüş, eşlerini ilk kez gerdek gecesi çıplak görmüştü. Oğullarımız ise ilkokulda cinsel eğitim dersiyle büyüyecekti.


"Babalarımızdan ileri, oğullarımızdan geri"ydik; her kuşak gibi...


Ama zor bir ergenlik geçirdik.


Boğaziçi'nde o ağaçtan bu ağaca kovalamaca oynayan âşıklar gitmiş, okul çıkışı film afişlerinde anadan üryan kevaşeler tahrik edici pozlarla bizi karanlık salonlara davet eder hale gelmişti.


O salonların perdesinde inleyen kadınların cüretkârlığıyla mahalledeki kızların taassubu arasındaki uçurumda büyüdük.


Perdedekine ısınamadan, ısındığımıza dokunamadan...


*


Sonra gün geldi "bacı" oldu çevremizdeki kadınlar...


Onlar kadın değil siperde yan yana saf tuttuğumuz, omuz omuza halaya durduğumuz "yoldaşlar"dı.


"Onca yoksulluk varken" gönül işleriyle uğraşmayı kendimize yediremedik. Sarp ihtilal yollarında sevdayla yitirilecek vakit yoktu.


O yolda el ele gezenlere, aşk acısı çekenlere, bacılara göz dikenlere iyi gözle bakılmazdı.


Vuslatı devrim ertesine erteleye erteleye tamamladık ergenliğimizi...


Siperler çöküp halaylar sustuğunda, "yarin yanağından gayri" her konuda birikim sahibiydik.


*


"Büyük suskunluk"un ardından "bacılar"ımız yeniden ortaya çıktığında "kadın olmak" diye bir meseleleri vardı.


Artık siyasetin değil, kadınlığın diliyle konuşuyorlardı.


Pos bıyıklı eski yoldaşları maçolukla suçluyorlardı; "eril bir dil"den, "erkek iktidarı meselesinden" dem vuruyorlardı.


Bazı "ilişki guruları", "Bizim de cinselliğimiz var" diye haykırıyor, yatakları, odaları, evleri ayırmayı öneriyorlardı.


Daha birleştirememiştik ki...


Bu yeni dili öğrenmeye koyulduk:


"İşadamı", "bilim adamı" demek ayıptı; "iş insanı" "bilim insanı" demeye alışmalıydık.


Bir ömür verdiğimiz adab-ı muaşeret bilgimiz sıfırlanmıştı:


Palto tutsak, kapı açsak, yol versek, hesap ödesek kızıyorlardı.


Bize kibarlık diye öğretilen şeyler bir anda eşitliği tahrip eden davranış kalıpları haline gelmişti.


Pısırıklaştık.

*

Bu şaşkınlık döneminin ardından "yeni ortama uyma" seferberliği başladı: Pos bıyıklar kesildi. Şınav seanslarında göbekler eritildi. "Aşk Hikâyesi" filminin oğlanı gibi fitilli kadife ceket altına kot pantol giyildi.


Fakat heyhat! Çilemiz bitmemişti.

Bacıların bir kısmı türbana bürünüp "hacı" oluvermişti.


Bir kısmı ise iş hayatına dalıp kariyer hırsına kapılmıştı. Bu ikinciler çoğu kez iki soyadlı oluyordu: biri babadan, öbürü kocadan...

Her alanda rakiptik artık... "maçoluk"ta bile...

Bebek bezi bağlayabilen pısırık erkekler gözden düşmüştü. Karizmatik, iktidar sahibi, maço erkek tarih sahnesine dönmüştü.


Kesik bıyıklarımız ve yırtık adab-ı muaşeret kitaplarımızla ortada kalmıştık.


*


Maçta fanatik, işte karizmatik, ilişkide antipatik kadınlar çıkmıştı ortaya... İlişki kuramaz, kursak tutunamaz olmuştuk. Vuslata eremeden boşanma çağını karşımızda bulmuştuk.


Gönlünce kadın bulamayınca ameliyatla kadın olanlar ya da erkeklere bıyık buranlar çıktı aramızdan...


Annesi gibi iffetli kadın arayanlar, cepte Viagra Rus avına çıkanlar, "Hadi eller havaya" alemlere dalanlar, internet sitelerinde eş bakanlar, aczini şiddet kullanarak bastıranlar, sığınağı erkek erkeğe ortamlarda bulanlar...


Her değişim dalgasında geri ve her daim acemiydik kadın konusunda...


Galiba da hep öyle kalacaktık.


Üzerimizde hakkı olan tüm kadınların Kadınlar Günü kutlu olsun

21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page