ATATÜRK ve DİN ADAMLARI
top of page

ATATÜRK ve DİN ADAMLARI

Hamza BEKTAŞ

*


-Atatürk, "Amasya emrinizdedir " diyen Amasya Müftüsü ile-



Bu bölümü “Az Bilinen Yönleriyle M. Kemal Atatürk” incelememi yazdıktan sonra kaleme aldım. Amacım benim gibi birçok insanın aklına takılan bir sorunun cevabını kanıtlarıyla araştırarak açıklamaktı.


Soru şu: Bazı din adamları neden Atatürk’e karşı soğuk, hatta kindar? Bunu incelemeye değer buldum. Öncelikle sorunun cevabını ararken M. Kemal’in Müslümanlık ve din adamları hakkında neler söylediğini kendisinden dinleyelim.


M. Kemal’in El Yazısıyla Not Defterinden:

* Allah birdir, şanı büyüktür.

*Hz. Muhammet Efendimiz HAZRETLERİ Canab-ı Hak tarafından insanlara gerçeği bildirmeye memur ve elçi olarak gönderilmiştir.

*Bizim dinimiz son ilahi dindir, en mükemmel dindir.

*Ana kanun hepimizin malumudur ki şanı büyük Kuran’dır.

*Din lüzumlu bir müessesedir.

*Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.

*Türk milleti daha dindar olmalıdır.

*Allah’ın vahyine dayalı oldukça her din doğrudur.

*Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır: Hangi şey akla, mantığa, ilme ve halkın menfaatlerine uygunsa biliniz ki o bizim dinimize uygundur.



Mustafa Kemal Din Adamları hakkında;

“Efendiler, bir fikri daha düzeltmek isterim. Milletimiz içinde gerçek din adamları vardır. Din adamlarımız içinde milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği din bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca kıyafeti altında ilimden, gerçekten uzak, hoca görüntülü sahte, cahil din adamları da vardır. Bunları karıştırmamak lazım. “ (21-109)

Bizim dinimizde özel bir sınıf yoktur, ruhbaniyeti reddeder.

Müslümanlıkta din adamları cemiyetin en üstün adamlarıdır.

Bütün dünya Müslümanları, Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammet’in gösterdiği yolu takip etmelidir.

Bizi yanlış yola sevk edenler, çoğu din perdesine bürünmüş, saf ve temiz halkımızı yanlış yola sevk eden sahte din adamlarıdır. ( Adana, 16 Mart 1923)

Sahte din adamlarına karşı benden bir şey almak isterseniz derim ki; ben onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacağı her adım yalnız benim kişisel inancıma değil, benim ulusumun yüreğine savrulmuş bir hançerdir. ( Konya, 20 Mart 1923)

Ankara müftüsü Mustafa Kemal’in odasına girdiği zaman Atatürk ayağa kalkar, “hoş geldiniz” der.

Müftü: “Aman paşam, beni mahcup ediyorsunuz,” der.

M. Kemal: “ Din adamlarına saygı göstermek dinimizin icaplarındandır” diye yanıtlar. (Ankara, 1920)

Atatürk Müslümanlığın gerçeklerine ve gerçek din adamlarına karşı değildi. O yobazlığa, hurafeye, taassuba, dinin siyasete alet edilmesine, ticaret aracı edilmesine, menfaat için kullanılmasın, bu şekilde Müslümanlığın gerçeklerine zarar verilmesine karşıydı.

Şöyle diyor;

Benim maksadım Kur’an’da neler olduğunu Türk milletinin anlamasını sağlamaktır. Türkler Kuran’ın arkasından koşuyor, fakat ne dediğini anlamıyor. İşte benim amacım arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu anlamalarıdır.

Şimdi açıklanması gereken gerçek din adamları kim sahte din adamları kim?

Bunun en doğru cevabı geçmişten günümüze din adamlarının eylemlerindedir. Örnekleri vermeden önce şu hususu belirtmem gerekiyor: Ne gerçek din adamları örneklerini verdiğim kadardır, ne sahte din adamları bu kadardır. Bunlar sadece kamuoyunun ya da ilgilenenlerin malumu olan din adamlarının isimleridir.


Gerçek Din Adamları:

17 Kasım 1919 Maraş, Fransız ve Ermeniler tarafından işgal edilmiş, Ermeni Hırlakyan’ın evinde balo var. Fransız komutan Ermeni güzel kızı dansa davet eder. Kız kuledeki Türk bayrağını göstererek; “Bu bayrak indirilmeden sizinle dans edemem,” der. Komutan emir verir, bayrak indirilir, yerine Fransız bayrağı çekilir.

18 Kasım 1919 Cuma, Avukat Mehmet Ali Kısakürek, “Alemi İslam’a Davet “ beyannamesiyle halkı Fransız ve Ermenilere karşı isyana çağırır.

Aynı gün Ulucami’den Rıdvan Hoca: ” Aziz cemaat, kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir millet hürriyetini kaybetmiş sayılır. Hürriyeti olmayan yerde Cuma namazı kılmak caiz değildir,” der ve namazı kıldırmaz.

Sütçü İmam, Maraş 1919. Hamamdan çıkan kadınlara Ermeni ve Fransız askerler sarkıntılık eder. Bir asker bir kadının peçesini yırtar, kadınlar feryat ederek yardım ister. Sütçü İmam silahını çeker, askerlere ateş eder. Bir Ermeni er ağır yaralanır, sonra da ölür.

Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919. Yunanlılar İzmir’e çıkartma yapmaya başladı. Ahmet Hulusi Efendi;

“İşgal edilen memlekette halkın silaha sarılması bir dini görevdir. Ben fetva veriyorum, her ne pahasına olursa olsun Yunan’a karşı koymak gerekir. Hiçbir silahı olamayan bile yerden üç taş alıp düşmana atmaya mecburdur.”

Börekçizade Mehmet Efendi, Ankara Müftüsü.

M. Kemal ve arkadaşları Samsun’dan Ankara’ya geldi. Mali durumları durum sıfıra yakın, kahveye koyacak şekerleri bile yok. Hesapları tutan Mazhar Fuat Kansu, anlatıyor: Mustafa Kemal; Hele bir sabah olsun, Allah bize yardım edecek, diyor. Sabahleyin erkenden Ankara müftüsü Börekçioğlu yetişiyor. Durumu biliyor ama belli etmiyor, biraz şekerle 1000 lirayı masanın üzerine bırakarak çıkıyor.



Karşılıklı Fetvalar

İstanbul Fetvası (20 Nisan 1920)

Halka Sevr anlaşmasının kabul ettirildiğini ispat edecek, özellikle İngilizlerin gönlünü yapacak baskılar artıyor. İstiklal mücadelesi veren Mustafa Kemal ve arkadaşlarını isyancı göstermek, katledilmelerinin caiz olduğuna dair bir fetva hazırlanır: “ Katledilmeleri gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal bir zorunluluktur. Mustafa Kemal taraftarlarınca öldürülenler şehit, onlara katılanlar asidir.” Fetvayı padişahın emriyle Mustafa Sabri hazırladı, Şeyhülislam Dürrüzade es Se-yit Abdullah imzaladı ve çeşitli vasıtalarca Anadolu’ya dağıtıldı.

Ankara Fetvası (22 Nisan 1920)

İstanbul fetvasına Ankara müftülüğünce bir fetva hazırlandı. Mehmet Efendi’nin hazırladığı fetvada; “İstanbul işgal altındadır. Padişah zor durumdadır. İstanbul fetvası baskı altında yazdırılmıştır ve geçersizdir. Düşman baskısı altında yazılan fetvaya uyanlar haindir. Vatanın, milletin ve padişahın kurtarılması şarttır. Düşmanla birlikte hareket edenler vatan hainidir.”

Beş müftü, dokuz müderris, bir medrese müdürü, altı din adamı, yirmi bir kişilik bir heyet; toplam elli beş kişi Ankara fetvasını imzaladı.

Birine göre kahraman diğerine göre asi,

Birine göre şehit, birine göre hain…

Peki, doğrusu hangisi?

Vatanı ve milletini kurtarmak için canını, maddi manevi her şeyini ortaya koyan mı?

Düşmanla birlikte hareket edip vatanın bölünmesine hatta yok olmasına iştirak edenler mi?

Karar sizin…


Gerçek Din Adamlarına Örnekler:

1 Osmanlı Dönemi

Ak Şemsettin

Mevlana

Hacı Bektaş ı Veli

Süleyman Çelebi

Mola Gurani

Molla Feneri

Zembilli Ahmet Efendi


2 Cumhuriyet Dönemi

Mehmet Rıfat Börekçi

Elmalılı Hamdi Yazar

Mehmet Akif Ersoy

Ahmet Hilmi Aksekili

Süleyman Ateş

Mehmet Nuri Yılmaz

Ali Bardakçıoğlu

Sütçü İmam

Ahmet Hulusi Efendi

Rıdvan Hoca


Sahte Din Adamlarından Örnekler:

Düşmanı yanıltmak için yoluna muska koymak

Demir yolu yapılmaz kitapta yeri yok

Okulda sıra ve kara tahta bulunması caiz değildir

Cennette konuşulan dil Arapça ve Farsçadır

Kadınla erkeğin aynı salonda oturması caiz değildir.

Sahte Din Adamlarının Günümüzde Uzantıları

Deve sidiği şifadır

Kadınla tokalaşmak ateşi tutmak gibidir

Okuma oranı arttıkça bana hurafeler basıyor

En tehlikeli olanı üniversite mezunlarıdır

Ben cahil kesimin ferasetine güveniyorum


Günümüzde buna benzer olayları ve söylenenleri bizzat yaşıyor ve izliyoruz. Ancak bunları söyleyenlerin isimlerini yazmak tehlikeli sularda yüzmek gibidir. Artık hırsıza hırsız demek hırsızlıktan ağır bir suçtur.

Sonuç

Şimdi bu açıklamalardan sonra başa dönerek sorumuzu tekrar soralım.

Hangi din adamları Atatürk’e karşı?

Atatürk’ün sözlerinden özetler:

Ey millet Allah birdir şanı büyüktür.

Peygamberimiz Canab-ı Hak tarafından gönderilen Allah’ın elçisidir.

Allah’ın koyduğu esaslar Kuran’daki naslardır.

Bizim dinimiz son dindir.

Gaye Kuran’ın kelimelerini tekrarlamak değil, onun manasını anlamak ve ona göre hareket etmektir.

Atatürk gerçek din adamları için şöyle diyor:

Din adamlarımız içinde milletimizin iftihar edebileceği din bilginlerimiz vardır.

Din adamlarımıza saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır.

Müslümanlıkta din adamları cemiyetin en üst adamlarındandır.

Ben sahte din adamlarının düşmanıyım.

Kolayca anlaşılacağı gibi Atatürk, Müslümanlığın gerçeklerine ve gerçek din adamlarına karşı değildir. O, yobazlığa, hurafeye, taassuba, dinin siyasete alet edilmesine, menfaat aracı olarak kullanılmasına, bu şekilde saf ve temiz insanlarımızı kandırarak Müslümanlığın esaslarına zarar verilmesine ve halkın cahil kalmasının teşvik edilmesine karşıydı.

Şimdi sorumuzun cevabı kendiliğinden açıklanmış oluyor.

Her dini nasihat eden, hutbe okuyan, vaaz veren din adamı kendine sormalı; ben hangi sınıf din adamıyım? Sahte din adamı mı, gerçek din adamı mı?

Dinleyici olarak bizler de kendi kendimize söylenenlerden bir sonuç çıkarmalıyız.

Bu hoca hangi sınıftan?

Netice olarak Atatürk’ün ben onların düşmanıyım dediği sahte din adamları Atatürk’e karşı, Atatürk’ün saygı duyduğu din adamları Atatürk’e saygılı.

Takdir sizlerindir.

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page