top of page
1/1074

Alışma Bana Ne Yapacağım Belli Olmaz


Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!

Bugün varım yarın birden yok olurum.

Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.

Canımı acıtma, bir yarada sen açma..!

Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.

İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.

Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..

Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..

Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..

Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..

Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!

Vazgeçemezsin tutkun olurum.

Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.

Tüm tutkularım ve gücümün arkasında;

Hala minik bir çocuğum.

Büyütemezsen; Kaybolurum...!


*


“Bugün ben Brahitiya’yım. Benim içimde ister Hindu, ister Müslüman, isterse Hristiyan olsun, topluluklar arasında bir çatışma yoktur. Bugün Hindistan’ın tüm kastları benim kastımdır…” Hintli yazar Rabindranath Tagore'nin Gora isimli kitabında yer verdiği bu sözler aynı zamanda sanatçının yaşamdaki duruşunu da gözler önüne sermektedir.


Rabindranath Tagore...Yaşamının son dönemlerinde resim yapmaya da başlayan sanatçı kaynaklarda şair, yazar, düşünce adamı olarak nitelendirilmektedir. 6 Mayıs 1861’de Kalküta’da doğmuş, 7 Ağustos 1941’de Bengal’de yaşamını yitirmiştir.


İngiltere'de hukuk eğitimi alan Tagore, bu eğitimi sırasında İngiliz edebiyatından çok etkilenmiş, kendini bu alanda ve Ban edebiyatını inceleyerek geliştirmiştir. Edebiyat alanında ilk olarak Hindistan'daki dergilerde yazıları ile yer alarak adını duyurmuştur.


Kalküta yakınlarında, zamanla Hint Üniversitesi’ne dönüşecek olan Evrensel Ses (Santiniketan) okulunu kurması, 1905 yılında ülkesinin İngilizler tarafından parçalanmasına karşı çıkması, siyasal eylemlerinden dolayı üniversiteden uzaklaştırılan öğrencilerin yeniden üniversitelerine dönmeleri ve öğrenimlerini sürdürmeleri için çaba göstermesi, İlahiler (Gitanjali) adlı şiir kitabı ile 1913 yılında aldığı Nobel Edebiyat Ödülünden elde ettiği tüm geliri, kurduğu okulun geliştirilmesi için harcaması ve buna benzer halkını aydınlatmak adına yaptığı pek çok çalışma sanatçıyı insanlığın gözünde farklı bir yere oturtan eylemleridir. Öyle ki Rabindranath Tagore'a 1915 yılında İngiltere tarafından Sir unvanı verilmiş ancak 1919 yılında Pencap'ta yaşanan olaylarda, İngilizlerin kullandığı kanlı yöntemleri protesto etmek amacıyla bu unvanı iade etmiştir.


Tagore eserlerini Bengalce dilinde üretmiş, bir kısmını ise bizzat kendisi İngilizceye çevirerek ve İngiltere'ye götürerek basılmasını sağlamıştır. Japonya, Latin Amerika ve İtalya gibi pek çok ülkeye gitmiş, Oxford Üniversitesinde konferanslar gerçekleştirmiştir.


Rabindranath Tagore, bedensel yaşam ve zevkleri reddetmemiştir dolayısı ile de çileci olmadığı gibi hedonist ya da epikürcü de değildir. Felsefe, din ve politika içerikli duygu ve düşüncelerini edebiyat alanında ürettiği şiir, öykü, roman, oyun, eleştiri ve denemeler aracılığı ile insanlığa aktarmıştır.

2000 yılında Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee 'nin daveti üzerine Hindistan'ı ziyaret eden Başbakan Bülent Ecevit'e Yaptığı Tagore çevirileri sebebi ile Vsva - Bharati Üniversitesinde fahri doktora unvanı verilmiştir. Aynı zamanda Ankara'nın Çankaya ilçesindeki bir caddeye de Rabindranath Tagore adı verilmiştir.


Yazımın sonunda Bülent Ecevit'in Avare Kuşlar isimli eser çevirisinde kaleme aldığı önsöze yer vermek istiyorum:


*“Avare Kuşlar’ı okurken anlayacaksınız ki Tagore karşınıza hiç böyle bir görünümde çıkmamıştı. Bahçıvan, Gitanjali, Meyva Zamanı, Büyüyen Ay ve Firari’deki Togare, sözlerinden söyleyeceğine giden yolu biz, tabii dünyanın tabii adamları yanından geçirmez, mecazlarla bulutlu yükseklerden geçilirdi; ve biz o yola bir erişememenin verdiği hayranlıkla, vecdle bakardık. Belki onları anlayabilirdik; fakat ben burada “bizden olmak “la “anlayabilme”yi ayırıyor ve kabul ediyorum ki bazen bizden olmayan bir şeyi de anlayabilmemiz mümkündür. O kitapların şairi Tagore, sanki bizi hiç görmez, hiç hesaba katmaz, gözleri sadece kendisini ve ne düşünüyorsa onları görürdü. “Avare Kuşlar”da ise Tagore, bizim aramıza iniyor ve düşündüğü, söyleyeceği şeylere, bizim aramızdan, bizimle beraber bakıyor; ve onları daha çok bizim çerçevemizden seçiyor. Avare Kuşlar’da Allah mevzuubahis olduğu zaman Allah’la Tagore arasındaki bağdan ziyâde, bizlerle Allah arasındaki bağlar gözükür.


Bu kitabın çoğu şiirlerinde Tagore, mistik duygu ve fikirleri, her sefer olduğu gibi, en öne koymamış, onlara daha “fon”da bir yer vermiştir. Avare Kuşlar’da Tagore, insanlara karşı bir psikolog, tabiata karşı bir objektif ve bütün bunların başında da her zaman olduğu gibi yine “şair”, aslında mistik olduğunu daima gösteren bir şairdir. Avare Kuşlar’ı okurken başka bir şey daha görüyoruz: Eğer Tagore çapında bir adam “Zarif’se nasıl mizah ve hiciv yapar ve bu mizah ve hiciv ne kadar başka bir incelikle ve asillikte olur!”


* Bülent Ecevit, Avare Kuşlar, Hilmi Kitabevi, Ankara 1943, s.4-6


Türkçede de Yayımlanan Başlıca Eserleri


Gitanjali İlahiler (Bülent Ecevit, 1941,1999); Avare Kuşlar (Bülent Ecevit,1943); Bahçıvan (İbrahim Hoyi, 1938); Büyüyen Ay (İbrahim Hoyi, 1941); Gitanjali/Nefesler (İbrahim Hoyi, 1942); Kebir’den Seçme Şiirler (Sofi Huri, 1970); Bahçıvan (Aşk Türküleri, I. Hoyi, 1938; Orhan Burian, 1938; C. Durukan, 1969); Büyüyen Ay (A.H. Şami-Kenan Halet, 1928; İ. Hoyi, 1941); Çitra (İrfan Konur, 1942); Firari (Sahir Ergin, 1940); Gitanjali (nefesler, İ. Hoyi, 1942; C. Durukan, 1971); Gora (roman, Âdnan Cemgil, 1966); İlkbahar Devri (Zekiye Handan, 1949); Mektup (“Post-Office” piyesi, Sabati Ataman, 1940); Meyva Zamanı (I. Hoyi, 1940); Mrinmaji (Kurşunluzade Raşit, 1932); Nalaka (Hint öyküsü, Zekiye Handan, 1955); Sevgi Bahçesi (Mehmet Şükrü Erden, 1936); Şairin Dini (Hikmet Hikay, İ949); Şekerden Bebek (iki uzun öykü, R. Tomris, 1962); Yurt ve Dünya (Bedri Tahir Şaman, 1928, İ942); K Tagore ve Ateşböcekleri (Dr. Rasih Güven, 1971); 101 Şiir (Gökçen Ezber), Sadhana/Yaşamın Kavranışı (İbrahim Şener-Çiğdem Ondem); Öyküler (İdil Gürbüz); Aşka Çağn (Tarık Dursun K, 1962), Milliyetçilik (Murat Çiftkaya), Gora (Yayına haz. İbrahim Şener, 2004).

102 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/2

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page