EN MÜKEMMEL DİN HANGİSİ?
top of page

EN MÜKEMMEL DİN HANGİSİ?

Güncelleme tarihi: 9 Eki 2023

Biraz da ezber bozalım-15

Mümin Müslümanlar, İslamiyet’in en mükemmel din olduğuna inanırlar. İleri sürdükleri gerekçeler arasında onun en son gelen din olduğunu da söylenir. Teknoloji gibi kültür ve inançlar da evrim geçirdiğinden en son gelenin öncekilerden daha mükemmel olması da doğaldır.


Fakat dünyada bilim insanları olsun, çeşitli dinlere mensup ilahiyatçılar olsun bir araya gelip “Hangi din daha mükemmel” olduğu gibi bir saptamada bulunmuş değildir. Çünkü bu tamamıyla inanç alanına giriyor.


Her insan bir kültür ve inanç iklimine doğar. Onun manevi varlığı bu iklimde biçimlenir. Türk ana babadan doğan ve bir Türk mahallesinde büyümüş kişi, nasıl ömrü boyunca bu kimliğinden sıyrılamazsa, hatta vatandaşlığını değiştirse bile Türklükten kurtulamazsa, Müslüman bir ana babadan doğan ve Müslüman bir çevrede büyüyen kişi de Müslüman sayılır.


İnsanların milliyetini değiştirmesi nerdeyse imkânsızsa, din değiştirmesi de o kadar zordur. Gerçi, zor karşısında gerek milliyetini, gerek dinini değiştiren, başka milletler veya dinler tarafından asimile edilen topluluklar görülmemiş değildir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Nitekim mevcut dinlerin mensuplarının ataları da başka bir dine inanıyorlardı. Ancak bu din değiştirme süreci uzun bir zaman alır ve günümüzde toplu bir din değiştirmeye rastlanmıyor. Bu olaya Türkiye’de en son 1915-1916 Büyük tehcirinde ölümden kurtulmak isteyen Ermenilerde ve kısmen Rumlarda rastlanmıştı. Bunların bazıları ise görünüşte Müslüman olmakla birlikte kendi ibadetlerini gizli gizli yapmışlardır. Hatta üzerlerindeki baskı hafiflediği bir zamanda eski dinine geri döndüğünü ilan edenler olmuştur.


Günümüz dünyasında çeşitli dinlere mensup toplulukların ve kişilerin evrimi, din değiştirme değil, laikleşme yolunu izliyor. Bilimler ilerledikçe, özellikle evrenin var oluş sırları çözüldükçe insanlar kafalarındaki sorulara kutsal kitaplardakinden farklı yorumlar bulmakta, dini ritüelleri yerine getirenler azalmakta, dünyanın “küçülmesi” ile de farklı din ve inançlara saygı yayılmaktadır.


Buna karşılık insanlığa ilk ve Ortaçağ’ın bir armağanı olan dinler kaybolmuyor. İnanç coğrafyalarında da sınırlar ortadan kalkmıyor. İçlerinde farklı dinlere mensup küçük topluluklar barındırsalar da Edirne’den berisi, Arap yarımadasına ve Orta Asya’ya doğru Müslüman, öte tarafı Hıristiyandır. Çin ve Hindistan’da, Japonya’da daha başka dinler vardır. Fakat bazı İslam topluluklarını saymazsak bütün bu ülkelerde laik bir devlet düzeni, hatta laik bir yaşam vardır.


Yetişkin olduğunda, mensup olduğu dini bırakıp başka bir dinde geçen insanlar olsa da bunların sayısı devede kulak bile değildir. Din değiştirmelerinin nedenini de gerçekte bir çıkar kaygısına yormak hiç yanlış olmaz. Bir Türk kızına âşık olduğu için onunla evlenmek isteyen bir Hıristiyan’ın Müslüman olması veya bunun tersi, bulunduğu çevreye uyum sağlamak için din değiştirmeler bu cinstendirler.


Kendi dinini ilkel görüp başka bir dini daha mantıklı, onun mensuplarını da daha madeni gördükleri için din değiştirenlere rastlıyoruz. Çağımızda Hıristiyan dünyası daha medeni ve daha zengin olduğu için, bunu Hıristiyanlığın daha iyi bir din olduğuna yoranlar var. Bu aslında bir cehaletin eseridir. Bu ileriliğin nedeni Hıristiyanlık olmadığı gibi, İslam toplumlarının geri kalmış olmasının nedeni de Müslümanlık değildir. Bu, tarih boyunca rastlanan uygarlık merkezlerinin çeşitle nedenlerle yer değiştirmesinden ibaret bir olaydır. Mezopotamya, Çin, Mısır, Yunan, Latin, Emevi ve Abbasi dönemlerindeki uygarlıkları düşünelim. Bunlar o toplumların mensup oldukları dinler öyle emrettikleri için parlamadılar, aksine onların din anlayışlarını bu uygarlıklar doğurdu.


SEN NASIL ANLIYORSAN DİN ODUR?


Din değiştirmeye cesaret edememekle birlikte okumuş Müslümanlar arasında “Türkler de keşke Hıristiyan olsaydı” diye düşünenler var. Böyle bir düşünce ancak Bektaşi şakalarına konu olabilir. Hani Osmanlı yobazlığı zamanında oruç tutmadıkları görülen Bektaşi ile Hıristiyan karakola düşerler. Bektaşi’ye iyi bir dayak atarlar fakat ötekinin Hıristiyan olduğu anlaşılınca ona dokunmazlar. Bektaşi karakoldan çıktıklarında Hıristiyan’a “Dininin kıymetini bil!” der. Kim bilir Hıristiyanlarda da Müslümanlık için böyle ne espriler vardır.


Hangi din daha iyidir? Bu soruya Kitabı Mukaddes’i baştan ayağa okuduğum zaman kendi kendime yanıt verdim. Özellikle Tevrat’taki kastlaşma ve özellikle kadınların durumu ve dini ayinlerin fazlalığı karşısında dehşete kapıldım.


İsa adına havarilerin kurduğu din olan Hıristiyanlığa gizlice girmiş olanlara Roma zalimleri, ne vahşetler uygulamadılar? Aynı zalimler ve onların ardılları, Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra zulümlerinden vaz mı geçtiler? Bu “Bir yanağına vururlarsa öteki yanağını da sen çevir” diyen din, bağnaz kilise elinde ne hale geldi? Hem kendi halklarına hem de sömürgeleştirdikleri halklara kan kusturmadılar mı?


Günde baş vakit namaz kılmasanız, oruç tutmasanız da din değiştirmeye kalkmayın! Müslüman sayılmanız için Müslüman bir ana babanın evladı olmanız, ezan sesleriyle birlikte yaşamanız, belli zamanlarda aşure yapıp komşulara dağıtmanız, öldüğünüzde cenaze namazınızın bir cami veya cem evinde kılınıp Müslüman mezarlığına gömülmeniz yeter.


Müslüman olmak kötü bir şey değil ki. Ezeni ezileni olmayan eşitlikçi, demokrat bir toplum kurmak istedin de İslamiyet mi engel oldu? Laboratuarlarda sabahlamak istedin de Hazreti Muhammet “yapma” mı dedi? Bunlar senin anlayışına bağlı.


Sonuç olarak insanlar dinlerini, hangi dinin daha iyi olduğunu araştırarak seçmezler. Bir dinin atmosferi içinde doğup yaşadıkları için o dinden sayılarlar. Aralarında farklılıklar bulunsa da dinlerin birbirine üstünlükleri yoktur. Herkesin dini kendine. Çalışıp yorulursan, zenginlikler yaratırsan, barışı, eşitliği savunursan dinin de seninle birlikte yükselir. Değilse seninle birlikte dinin de batar. Orta Doğu çöllerinde olduğu gibi. (28 Kasım 2017)


12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page