"Yaşlanmaz Şair Çocuk" Necati Cumalı
top of page

"Yaşlanmaz Şair Çocuk" Necati Cumalı

Nurten B. AKSOY

*


Yaşar Kemal’in her geçen gün solan bedenine inat düşüncelerinin hiçbir zaman yaşlanmayacağını bildiği için “Yaşlanmaz Şair Çocuk” dediği Necati Cumalı şiir, roman, hikâye, deneme, tiyatro, günce gibi pek çok edebi türde eser veren, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının en tanınmış yazarlarındandır. Doğum ve ölüm tarihleri ocak ayına rastlayan yazarımızı şiirleriyle anmak istedik.


Necati Cumalı 13 Ocak 1921 tarihinde o yıllarda Yunanistan sınırları içindeki Manastır’a bağlı Cuma kazasında altı çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Ailesi 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi kapsamında Türkiye’ye göç ederek İzmir’in Urla ilçesine yerleşir.

Ortaöğrenimini 1938’de İzmir Atatürk Lisesinde tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine giren Necati Cumalı’nın ilk şiiri, 1939’da Urla Halkevi Dergisi Ocak’ta, sanatsal değere sahip ilk şiiri ise 1940’ta Varlık dergisinde “Netice” ismiyle yayımlanır.


Güneş Delisi


Akan suyu severim ben Işıldayan karı severim Bir yeşil yaprak Bir telli böcek Yeşeren tohum Güneşte görsem Sevinç doldurur içime Bir günü Güzel bir günü Güneşli bir günü Hiçbir şeye değişmem Onun için savaşı sevmem Onun için zulmü sevmem Onun için yalanı sevmem Bilirim yaşamaz güneşte Bilirim yaşamaz yan yana aşkla Ne haksızlık Ne korku Ne açlık


Orhan Veli, Oktay Rıfat, Cahit Sıtkı, Nurullah Ataç gibi önemli edebiyatçılarla tanıştıktan sonra onların etkisiyle şiirine yön verir, ancak şiir yazdığı dönemin hakim şiir anlayışı olan Garip Akımına katılmaz. Garipçilerin şiirlerinden farklı olarak yalın, aydınlık anlatımlı, lirik şiirler yazan Necati Cumalı, çocukluğundan başlayarak hayatında yer alan olayları şiirlerine konu edinir.


1941 yılında Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra Ankara’da Toprak Mahsulleri Ofisinde bir yıl kadar çalışır. Daha sonra askerlik görevi nedeniyle Ezine’ye giden Cumalı’nın ilk kitabı “Kızılçullu Yolu” 1943’te yayımlanır. Askerlikten döndüğü 1945 yılında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başlar ve askerliği sırasında yazdığı şiirleri aynı yıl “Harbe Gidenin Şarkıları” adıyla yayımlar.


Her Dilde Türkülerin Meramı Bir


Her dilde türkülerin meramı bir Sıla, iki gözlü bir ev, bir gelin Kovboyun dilinde yavuz bir at, bir kement Doğuda, bizim çobanların dilinde Taze ekmek, taze peynir

Mutlu olmak her vakit elimizdedir Bütün istediğimiz bundan ibaret Köylüye toprak, kovboya kement Her şeyin başında, her şeyden önce Hürriyet


1945’ten itibaren Ulus Gazetesi sanat sayfasında, Varlık, Ülkü, Ankara gibi dergilerde sürekli olarak şiirleri yayınlanır. Ulus gazetesinde şiirlerinin yanı sıra hikâye türündeki ilk denemelerini yayımlamayı da sürdüren Necati Cumalı’nın yayınlanan ilk hikâyesi 1945 yılında Yücel dergisinde yayınlanan Aysız Geceler’dir.


Gölge


Ah, bir gün bir bulut üstümüze gölge edecek Güzel yüzün, kaybolacak aynalarda sularda Öyle sönen lambalar gibi alaca karanlıkta Gelecek ölüme razı değilim. Adını yazıyorum, saçlarını çiziyorum Eğilip düşünüyorum boş kağıtlara Sensin işte, yalnız sensin sevdiğim Her haline ayrı bir şiir söylemeliyim.


Ankara’da Cahit Sıtkı Tarancı ile aynı evi paylaşır Necati Cumalı 1949 yılında sahnelenen “Boş Beşik” adlı oyunu ile dikkatleri çeker. Aynı yıl Ankara’daki görevinden ayrılarak İzmir’e gider.

1957’ye kadar Urla ve İzmir’de avukatlık ve memurluk yapar. “Güzel Aydınlık” (1951), “İmbatla Gelen” (1955), “Güneş Çizgisi” (1955) adlı şiir kitapları ve “Yalnız Kadın” adlı hikâye kitabı İzmir’de iken yayımlanır.


Çıplak


Bereketli göğüslerin Dudakların aşkla ıslak Cennetten kovulan ırmak Yatağımda çırılçıplak Her gece gürül gürül ak Yıkık yönlerimi götür Umutsuzluğumu yıka Yarına beni değiştir

Geldiğin yerlerim yeşil Gittiğin yerlerim kurak


1955’ten sonra şiir, hikâye, roman çalışmalarını birlikte sürdürür. Urla ve çevresine ait gözlemleri, avukatlık yıllarında karşılaştığı olaylar ve baktığı davalardan edindiği izlenimler eserlerine şekil verir. Özellikle Ege yöresindeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sorunlarını işler bu eserlerinde.

1956’da İzmir’de Ara Tiyatro’yu kurar ve yöneticiliğini üstlenir. 1957’de “Değişik Gözle” kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan yazarımız o yıl avukatlığı bırakarak kendi imkanları ile Paris’e gider.


Sonuna Geliyoruz


Sonuna geliyoruz dostum Eksiliyor soframızda Bir bir iskemleler

Duyuyorum içimde Yeşeriyor baş verip Toprağa vereceğim tohum


Bu yaştan sonra her şey Uzak yakın bana eşit geliyor Toprağı daha bir seviyorum


1957-1959 yıllarında Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliğinde çalışır. Paris yılları “Aşk Duvarı” ve “Zorla İspanyol” gibi bazı oyunlarına ve kimi hikâyelerine kaynaklık eder. 1959’da artık “Hayatını edebiyat adamı olarak kazanma” kararıyla yurda dönerek İstanbul’a yerleşir.


1959-1963 yılları arasında İstanbul Radyosunda redaktörlük yapan yazarımızın ilk romanı “Tütün Zamanı” 1959’da tefrika edilir. Avukatlık yıllarında edindiği gözlemlerine dayanan “Susuz Yaz” öyküsünü 1960 yılında yazar. Üç perdelik bir oyun olarak tiyatroya da uyarladığı bu öykü, Metin Erksan tarafından filme çekilir ve 14. Uluslararası Berlin Film Festivalinde Altın Ayı Ödülünü kazanarak (1964) Türk sinemasında bir çığır açar.


Kar Aydınlığında


Sen sıcaktın yataklar sıcak Pencerende aydınlık kar Ateşim kömürüm esmerim benim O günlerin tadı başka nerde var Gençtik âşıktık deliydik Seviştikçe ağardı karanlıklar Bunca dağın karlarını erittik…


1960 yılında hariciyeci Berin Teksoy ile evlenen sanatçı, 1963’ten sonra yaşamını roman ve oyun yazarlığı ile sürdürür. Eşinin işi nedeniyle 1963-1965’te Tel Aviv ve Paris’te bulunan Cumalı, yazdıklarıyla Anadolu insanını anlatırken kimi zaman tepkilerle karşılaşır. Bazı kesimler onun yazdıklarından öylesine korkar ve yazılarını öylesine sakıncalı bulurlar ki eşi Berin Teksoy’u görevden alırlar.


Eşi Berin Hanım 1966 yılında görevden alınınca İstanbul’a yerleşirler. 1967’den itibaren Makedonya, ABD, Sovyetler Birliği, Bulgaristan, İran, Yunanistan, Almanya, Çekoslovakya, Finlandiya’ya yurtdışı geziler yapan Cumalı’nın eserlerinin oluşmasında bu gezilerinin büyük etkisi olur.


“Makedonya 1900” ile 1970 yılında ikinci kez Sait Faik Hikâye Armağanını, “Yağmurlu Deniz” adlı kitabıyla Türk Dil Kurumu 1969 Şiir Ödülünü, “Dün Neredeydiniz” adlı oyunuyla Kültür Bakanlığı 1981 Tiyatro Ödülünü, “Tufandan Önce” kitabıyla 1984 Yeditepe Şiir Armağanını, “Viran Dağlar” romanı ile 1995 Orhan Kemal Roman Armağanı, Yunus Nadi Roman Ödülü ve Ömer Asım Aksoy Ödüllerini kazanır. Türk tiyatrosuna katkılarından dolayı kendisine 2000 yılında Tiyatro Yazarları Derneği tarafından Onur Ödülü verilir.


Son


İçimden hep iyilik geliyor Yaşadığımız dünyayı seviyorum Kin tutmak benim harcım değil Çektiğim bütün sıkıntıları unuttum Parasız pulsuzum ne çıkar Gelecek güzel günlere inanıyorum

Gelecek güzel günlere Sonunda galip geleceğine eminim İyiliğin, zekânın ve cesaretin İmanım var zaferine Aşkın, adaletin ve hürriyetin


Yetiştiğim halkın içinde Bütün şiirini duydum Çalışmanın ve sefaletin Kulak verin işe gidenlerin türkülerine Yorgun argın dönüşlerini seyredin.

Şairleri peygamberleri düşünüyorum Yaşamak o kadar tatlı ki Daimî bir sevgi içinde Galip sesini işitiyorum hakkın Asırlarca zulme ve işkenceye

Gelecek güzel günlere inanıyorum İmanım var bereketine toprağın Ve makinenin kudretine Parasızım pulsuzum ne çıkar Huzuru içindeyim rahata kavuşanların Hayatının son senelerinde.



10 Ocak 2001 tarihinde yakalandığı karaciğer kanserinden kurtulamayarak İstanbul’da hayata veda eden Necati Cumalı, ölümünden sonra 2001 yılı Şiir Büyük Ödülüne değer bulunur. Aynı yıl Urla’da çocukluğunu geçirdiği ve daha sonra eşiyle birlikte yaşadığı evi “Anı ve Kültür Evi” olarak ziyarete açılır.


57 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page