top of page

Yalnızlık Treni

Güncelleme tarihi: 7 Oca 2022


Kendinle baş başa ve bîçare kalmaktır yalnızlığın tanımı kimilerine göre. Kimilerine göreyse o en kalabalık, iğne atsan düşmeyecek caddelerdedir asıl yalnızlık. Ama yapılan hiçbir yorum yalnızlığın açıklaması olamaz. Ben öğrendim yalnızlığın ne demek olduğunu. Trende…


Saat 03.30. Annem iteleyerek uyandırmaya çalışıyordu en huzurlu olduğum anda. Rüyamın en güzel noktasındaydım. Uyandığımda o kadar gergindim ki keşke dedim keşke uyanmasaydım. Öyle mutluydum ki onlarla ve öyle huzur vericiydi ki misk kokuları. Cennet bahçesinde hissediyorum her uyuduğumda. Uyandığımdaysa Hades’ le kol kola yaşam mücadelesi. Babamsa kahvaltı ediyordu ve yolda yememiz için birkaç sandviç hazırlıyordu; o kadar kötü kokuyordu ki o sandviçler, midem yükseliyordu yemedim yiyemedim. Yine o ağrı o şişkinlik hissi midemde ve özlemlerim vardı… Ardımda kalan insanlar vardı. Ben burada olmamalıydım ben, ben değilim. O sandviç ah ne çok şey anlatıyor. Kötülüğü, acıyı ve ıstırabı simgeliyordu o sabah bakakalmışım o iğrenç gözüken sandviçlere. Annem seslendi, oyalanıyorsun, geç kalıyoruz diye.


Bense sanki yola çıkacak olan ben değilmişim gibi yavaşça ama sert bir şekilde dizlerimi yere serdim çantamın önüne içine baktım ve yine o rüyalarımdaki bebeği gördüm arkamda kalan o saf yüreğin gülümseyişiydi o. Ama öyle bir güç verdi ki.. İrkildim ve toparlandım arkada kalanlar için. Yavaş yavaş bir o kadar bıkkın ve yorgun hazırladım çantamı ve ağır adımlarla anne ve babamın o telâşları içinde sıyrıldım aralarından ve banyoya girdim: Ayna vardı her zamanki yerinde, bakakaldım çökmüş avurtlarım, morarmış gözlerim ve kızaran göz beyazıma ve tabiki küçülen gözbebeklerime, ümidi her geçen gün azalan bakışlarıma. Sanırım çözümü yoktu. Annem habire kapıyı zorluyor geç kaldıklarını söylüyordu tren gelmek üzereydi. Ama evimiz yakındı değil mi? Keşke dedim keşke uzak olsaydı da yürüseydim yürüseydim tek başıma; ayaklarım şişseydi ama bu acıyı çekmeseydim. Çıktım banyodan bir ruh gibi sakin, sessiz, sinik ve huzursuzdum tek kelime bile etmemiştim ne o sabah ne de son beş aydır. Sustum, susturuldum, yittim yitirildim. Botlarımı giydim ayağa kalkarken o kadar zorlandım ki sanki ölüme beş kala bir çocuktum.


Annem elimdeki anahtarı çekti gözlerinin içine baktım. Neden anne diye haykırıyordu gözbebeklerim. O farkındaydı ama bakıyordu görmüyordu ya da görmezden geliyordu ıstırabımı, yasımı. Yardımcı olmuyordu hiç kimse herkes uzaktı; sanki hiç insan olmamış gibiydiler. Sonra annem her zamanki gibi önde babam arkada ve en arkada ben yola düştük. Yürüdük ve gelmiştik işte tramvay geldi elimden geldiğince uzakta durdum ne kadar uzak olursam o kadar mutlu olacaktım.


İndik. İşte gardaydık. Trenler ardı ardına sıralanıp duruyordu ama bizim tren bir türlü gelmek bilmiyordu. Öyle yorgundum ki. Şefkate o kadar ihtiyacım vardı ki. Dizlerim kırıktı kalbim kırıktı gönlümse çoktan yok olmuştu. Tren göründü; uzaktan ışıkları o kadar keskin ve acımasızdı ki sanki tren de düşmandı bana. O da istemiyordu beni burada, içinde. Tren durdu herkes tıklım tıkış dolmaya başladı. Ezildim aralarında annem ve baba arkalarına bile bakmadan kendilerine yer bakmaya başlamışlardı bile ama ben hala dışarıdaydım. Öyle bir yel esti ki sert, vahşi ve bana yapayalnız olduğumu hissettirdi; nefesimi çektim, kalbimi tutarak ve trene bindim annem ve babamı zorlukla buldum ve yanlarına oturdum. Ben yokmuşum gibi davranıyorlardı. O iğrenç sandviçleri çıkarıp yemeye başladılar iştahla; bense Dünya’nın Yedi Harikası adlı kitabımı okumaya çalışıyordum ama pencereye vuran ağaç dalları ve yaprakları okutmuyordu bir türlü. Tren hızlandıkça kalp atışlarım daha bir yükseldi ve hızlandı boğazımda düğüm düğüm bir tükürük beni öldürmek için elinden geleni yapıyordu. Gözbebeklerimin suyu beni aşağılamak için akmaya çalışıyordu. Dışarıyı izledim küçük küçük kimsesiz görünen evlerin önünden hızla geçiyordu. Acaba o evin içindeki oyuncak bebek beni anımsadı mı diye düşündüm ve mırıldandım. Annem sandviçin birini elimde verdi ve yememi emretti biliyordum yiyemeyeceğimi ama yaşamak zorundaydım ardımdakiler, geçmişimdekiler için. Zorlukla ısırdım ama yutamadım; anne şefkati ve baba sevgisi eksikti çünkü ama acılığı ve zalimliği fazla kaçmıştı. Zorla yiyordum kusacakken ayağa kalktım ve hava alacağımı söyledim. Çıktım vagondan.


Ağır ağır ilerlemeye başladım. İçim huzurla doldu nedeni açık değil mi? Dünya ne garip değil mi !? Zaman ne acımasız! Neden benim bu trende olan kişi ya da neden bu acılar benimle karşılaştı? Öyle dualar ettim ki ruhum özgürleşsin diye. Her bir vagonun önünden geçerken ne düşündüm anımsayamadım ama bugün çözüyorum tek tek şifresini her bir vagonun yani her bir hayatın.


Geçtiğim ilk vagonda gördüğümü unutamıyorum yaşlı bir adam ve çocuk… Çocuk bir o kadar muhtaç ve kimsesiz gibi gözlerinin içine bakıyor adamın ve küçücük ellerini uzatıyor ve gülümsüyor. Ne acı değil mi?


Acı neresinde bu manzaranın öyle mi? Tam merkezinde Durakladım bu manzaradan sonra ve ikinci vagondaydım karıkoca vardı el ele uyuyakalmışlar ama bir sevgi yansıması var vücutlarının her bir uzvunda. Ayakları bile yan yana denk gelmiş sevgilerinin bir simgesi gibi. Fark ettim ki; ruhlarıymış canlı olan bedenleri buz gibi.


Üçüncü vagonun önünde cama dokundum ve parmaklarımı bastırdım, düşündüm “neredeyim ben ?” dedi kendi kendime iç görü dünyama seslendim ama sadece seslendim cevap yoktu ki zaten cevap olsaydı orda olmayacaktım burada olacaktım şu anda. İçerde hiç kimse yoktu bomboştu.


Dördüncü aşamadayım. Son adım kendi vagonum; kendi dönencem; yine dönüp dolaşıyorum ama hep çıkmazdayım. Konuşmaya karar verdim heyecanlandım içeri girdim sustum sustum sonra hıçkıra hıçkıra bağırdım bağırdım bağırdım neden dedim neden bana bunu yaptınız dedim üzüldüm kırıldım çöktüm duymadılar tuttum onu kollarından annemi tuttum ve sarstım sarstım bunu yapmamalıydın dedim diz çöktüm ne olur gözyaşlarımı sil cevap ver ihtiyacım var dedim tek cevabı vardı gülümsedi ama bana değil döndü ve babama gülümsedi. Meğer ben de yokmuşum…


29.05.2012


maviADA


SAYI:27


GÜZ 2012

*

Okumak için TIKLA

Etiketler:

35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios