top of page

Trabzon'un Kadim Yapıları

Güncelleme tarihi: 16 Şub



ree

*

SÜMELA MANASTIRI

*

Asiye A. YAZICI

*


Karadağın yamacına asılı gibi duran 100 odalı, etkileyici bir yapı kompleksi olan Sümela Manastırı, Trabzon'un Maçka ilçesindeki Altındere Vadisi Millî Parkı sınırları içerisinde Meryem Ana Deresi'nin batı yamaçlarında yer alır. Antik Yunanca adı Melas olan Karadağın sarp kuzey yamaçlarında doğal bir mağaranın içinde ve deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikte konumlanmış Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksidir. MS 386 yılında inşa edilen yapı, Rum ayaklanmaları ve  1923'de Mübadele sonrası terk edilmek zorunda kalınmıştır.


(Yunanca: Μονή Παναγίας Σουμελά Moni Panagias Sumela veya Moni Theotokou Soumela),


ree

Tarihçe


Varolan bir mağaranın içine kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmıştır; hatta Trabzon'da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Manastır biçimine sonradan dönmüştür. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina'lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa'nın öğrencilerinden Aziz Luka'nın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa'yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır. Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Aleksios'un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır.


ree

Manastır, freskler yönünden oldukça zengin olsa da, bu freskler, Rus işgali, savaşlar ve mübadele sırasında ciddi biçimde tahribat görmüştür.

 

14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Yavuz Sultan Selim'in Trabzon'daki şehzadeliği sırasında buraya iki büyük şamdan hediye ettiği bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmed, II. Murat, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır.


ree

Osmanlı döneminde manastıra sağlanan imtiyazlar, Trabzon ve Gümüşhane bölgesinin İslamlaşması sırasında özellikle Maçka ve kuzey Gümüşhane'de Hristiyan ve gizli Hristiyan köyleri ile çevrili bir alan oluşturmuştur.


18 Nisan 1916'dan 24 Şubat 1918'e kadar süren Rus işgali sırasında Maçka civarındaki diğer manastırlar gibi bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargahı olmuş, zorunlu nüfus mübadelesi ile bölgedeki Hristiyanların Yunanistan'a gönderilmesinin ardından önemini yitirerek T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yakın zamanda onarılana dek kaderine terk edilmiştir.


ree

Yunanistan'a mübadele ile göçen Karadenizli Rumlar Karaferye (Veria) kentinde Sümela adını verdikleri yeni bir kilise inşa etmişlerdir. Her yıl Ağustos ayında tıpkı geçmişte Trabzon Sümela'da yaptıkları gibi yeni manastırın çevresinde geniş katılımlı şenlikler düzenlemektedirler.


2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'nin izni ile Hristiyanlarca Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü olarak kabul edilen ve kutsal sayılan 15 Ağustos günü 88 yıl aradan sonra ilk ayin düzenlenmiş, ayini İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği I. Bartholomeos yönetmiştir.

*


ree

Şenol YAZICI'nın BAĞBOZUMU adlı romanın Selam Söyleyin Ay Işığına adlı bölümünde bir romanın geçtiği mekan olarak edebiyatımızda da yerini alır Sümela, diğer adıyla Melas.



*

"Selam Söyleyin Ay Işığına"

  

Önceleri ölüm gelirdi bu mevsim. O evine kapanacak, göremeyecektim. Şimdiyse ölümden de öte... Sığamıyorum, hiçbir yere sığamıyorum. Ne manastırın yüz odasına, ne dağlara, ne ulu kestanemizin altındaki menekşe tarlamıza, ne eve.

Koca kış onsuz ne yapacağım?


Bir burda rahatım. Bıçak kesimi dimdik yükselen dev kayanın tam tepesinde, her bir şeyin üstünde, Meryem Ana’mızın susuzluğunu gidermesi için, Tanrının bir işaretle göklerde yarattığı efsane pınarın bile üstünde, o minik düzlükte, o üç çamın, yaban gülünün yanında huzur buluyorum. Benden yukarda hiçbir şey yok. Güneş aşağılarda doğuyor. Ay benim kanatlarım, tam yanımdan açılıyor mavi göğe.


Buraya daha önceleri de gelirdim.

Ay ışığı tam buraya düştüğünde, manastırın içinden geçen bir tünelden, binanın bu kayaya oyulmasının nedeni olan gizemli pınarın tavanından damladığı mağaraya çıkardım. Sonra da ağaç köklerine tutuna tutuna, beş yüz metre aşağılara uçup Gül'ün evinin önünde parçalanmanın korkusunu yaşayarak tırmanırdım. Orda ay, dünyanın en büyük, en parlak ayı arkamda durmadan büyürken, oturur, onun da tam o saatte, pencereden bana baktığını bilerek gülümserdim.

Bilirdim, gülümsememi görürdü.

Sonradan, Tanrının hikmetiyle burada büyümüş çamlardan birine bağladığım bir halatı, mağaranın önüne değin indirince inip çıkmak oyuncak olmuştu. Gene de ayaklarımın altında, büyük Sümela’yı küçücük bir odaymış gibi içine alıp, yüzlerce metre aşağılara uzanan dev kayanın baş döndürücü yüksekliğini algılar, sivri taşlarla döşeli yatağında gümbür gümbür akan ırmağın sesini duyar, ölümle aramda bir sigara kâğıdı kadar aralık olduğunu bilerek dehşete kapılırdım.


Oraya bu kez ölmeye gitmiştim. Ay, tam arkamda tüm dünyayı kaplamış kadar büyükken...



ree

RESME Tıklayın; Dünya Güzeli Bir Kitaptan 100 Yıl Önceki Sümela'yı ve Destansı ama Umarsız Bir Aşkı Okuyun.





 
 
 

Yorumlar


bottom of page