top of page

TONGUÇ VE ENSTİTÜLERİ




Suat DELİBAŞ *


Bir Cumhuriyet Projesi:


Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takip eden yıllarda, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan köylü kesiminin eğitimsizliği ve ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasının önündeki engeller, devletin en temel meseleleri arasında yer alıyordu. Bu kapsamda, Türkiye’nin modern eğitim tarihinin en özgün ve kapsamlı projelerinden biri olan Köy Enstitüleri, kurulduğu dönemden itibaren yalnızca bir eğitim modeli değil; aynı zamanda bir kalkınma, toplumsal dönüşüm ve kültürel aydınlanma hareketi olarak değerlendirilmelidir. Bu kurumlar, Türkiye’nin farklı bölgelerindeki öğrencilerin üretim ve öğrenmeyi iç içe deneyimlediği mekânlar olarak hafızalara kazınmıştır.


Köy Enstitüleri, işte bu temel meselelere köklü bir çözüm getirmek amacıyla, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile kurulmuştur.


İsmail Hakkı Tonguç’un pedagojik fikri önderliğinde, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in siyasi sorumluluğunda ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün desteğiyle hayata geçirilen bu projede; Mustafa Necati, Ethem Nejat, Saffet Arıkan gibi isimlerin yanı sıra, Mustafa Kemal aracılığıyla 1924 yılında ülkeye davet edilen ve çeşitli incelemelerde bulunan John DEWEY' inde doğrudan veya dolaylı katkıları olmuştur.John DEWEY Türkiye Maarifi Hakkındaki Rapor'unda sekiz temel başlık ile (Program, Maarif Vekilliği Teşkilatı, Muallimlerin Yetiştirilmesi ve Terfihi, Muallimlerin Yetiştirilmesi, Mektep Sistemi, Sıhhat ve Hıfzıssıhha, Mektep İnzibatı, Muhtelif Mevat) eğitim sistemine dönük çeşitli önerilerde bulunur. Buradan hareketle Mustafa Kemal ve John DEWEY' inde enstitülerin kuruluşundaki etkilerini yadsımak gerekir.


TONGUÇ' un yurtdışı eğitiminde ve gezilerinde edindiği bilgi ve tecrübeler ile yukarıdaki isimlerin katklıları neticesinde kurulan enstitüler, dünya eğitim tarihinde benzeri az görülen bir model olarak kabul edilmektedir.


Köy Enstitüleri’nin Pedagojik Modeli ve İşleyişi:


Enstitülerin temel felsefesi, teori ile pratiği, zihinsel emek ile bedensel emeği birleştirmek üzerine inşa edilmiştir. Bu model, " içinde eğitim ve üretime dayalı" bir sistemdi.


Öğrenciler, Beşikdüzü'nde balık kurutmak, Aksu'da traktör kullanmak, Çifteler'de süt sağmak, Savaştepe'de sepet örmek gibi, günlük hayatın ve tarımsal üretimin içinden gelen pratik beceriler edinerek Yaparak-Yaşayarak Öğrenme modeline uygun bir süreçten geçerlerken; öğrenmeyi soyut olmaktan çıkarıp somut ve yaşamsal bir deneyime dönüştürüyordu.


Pedagojik model, sadece pratik becerilerle sınırlı değildi. Öğrenciler aynı zamanda gitar çalıyor, tiyatro eserleri sahneliyor, dünya klasiklerini okuyor ve resim yapıyorlardı. Kültür ve sanatla bütünleşmiş bir eğitim ile sadece meslek sahibi bireyler değil, estetik duyarlılığa ve eleştirel düşünce kapasitesine sahip aydın yurttaşlar olarak yetiştiyorlardı.


Enstitüler, hiyerarşik; "eğiten-eğitilen" ikiliğini reddeden bir anlayışla yürütülüyordu. Yöneticiler, öğretmenler ve öğrenciler, okulun işleyişine, üretim planlarına ve sosyal faaliyetlere birlikte karar veriyor; tarlada, atölyede ve sınıfta "yanyana, el ele" çalışıyorlardı. Bu durum, öğrencilerde güçlü bir aidiyet ve sorumluluk bilinci geliştiriyor; demokratik ve katılımcı yönetim enstütülerin işleyişinde merkeze alıyordu.


Sosyo-Politik Etkiler ve Muhalefetin Yükselişi:


Köy Enstitüleri, kısa sürede tasarlandığı hedeflerin ötesinde bir sosyal dönüşüm aracına dönüştü. Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Dursun Akçam ve Ümit Kaftancıoğlu gibi Cumhuriyet aydınlarını yetiştiren bu kurumlar, Baykurt’un önderliğindeki Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) çatısı altında otuz bin öğretmenin katıldığı “Büyük Eğitim Yürüyüşü” gibi eğitim tarihinde önemli bir dönüm noktasının da ruhunu şekillendirmiştir.


"Üreten, bilinçli, düşünen köylüler" yaratarak geleneksel toprak ağalığı sistemini ve yerleşik güç dengelerini tedirgin etmeye başladı.


Soğuk Savaş'ın başlamasıyla birlikte yükselen anti-komünist söylemler, enstitüler için de bir tehdit oluşturdu. Demokratik işleyişi, kolektif üretim anlayışı ve eleştirel düşünceyi teşvik eden yapısı, muhafazakar çevrelerce "komünist bir yuva" olarak yaftalanmalarına neden oldu. Ki farklı düşünen solcular da ; "çocukların sömürüldüğünü ve devlete tek tip asker olarak yetiştirildiklerini" ileri sürmekteydiler. Yani bu muhalefet, sadece toprak ağalarıyla sınırlı kalmadı. Ayrıca, DP kapattı söyleminin aksine ilk önce CHP içinde Recep PEKER, Emin SOYSAL, H. Fikret KANAD, R. Şemsettin SİRER gibi isimlerin öncülük ettiği güçlü bir muhalefet cephesi de oluşturdu.


Dönüşüm ve Kapatılma:


Artarak devam eden siyasi baskılar neticesinde, 1946 seçimlerinin ardından Köy Enstitüleri’nin yapısında önemli değişikliklere gidildi. Önce CHP eliyle "Köy Öğretmen Okulları"na dönüştürülen kurumlar, programlarından "iş" ve "üretim" unsurları çıkarılarak geleneksel öğretmen okulu formatına evrildi. Nihayetinde, 27 Ocak 1954 tarihinde, Demokrat Parti iktidarı döneminde çıkarılan bir yasayla tamamen kapatıldı.


Köy Enstitüleri,kuruldukları kısa süre içerisinde Türkiye’nin eğitim, kültür ve kalkınma tarihinde silinmez bir iz bırakmıştır.Ancak enstitüler, yalnızca ekonomik ve pedagojik işlevleriyle değil, yarattığı aydınlanma etkisi ve sosyal mobilizasyon potansiyeli, özellikle üretken, bilinçli ve düşünen köylü; siyasi ve toplumsal kesimlerin tepkisini çekerek kapatılmalarına yol açmıştır.


Günümüzde, eğitimin piyasalaşması, teorik bilginin pratikten kopukluğu ve eleştirel düşüncenin yeterince teşvik edilememesi gibi sorunlar karşısında, Köy Enstitüleri’nin felsefesi yeniden anlam kazanmaktadır. Günümüzde bu okulların fiziki olarak aynı statüde yeniden açılmasından ziyade, onların ruhundan, yani "iş içinde eğitim" anlayışından, demokratik katılımcılığından ve kültür-sanatı merkeze alan bütüncül pedagojisinden ilham almak daha gerçekçi ve anlamlıdır. Köy Enstitüleri deneyimi, eğitimin, sadece bireyi değil, toplumu dönüştürmek için nasıl bir kaldıraç olabileceğine dair güçlü ve tarihsel bir referans noktası sunmaya devam etmektedir.


Ülkenin dört bir yanında açılan yirmi bir Köy Enstitüsü' nü ve bıraktığı mirası bu ülke hiçbir zaman unutmadı.

Yorumlar


bottom of page