Şiir İtaat Etmez
top of page

Şiir İtaat Etmez


Yusuf AKSOY

*

Şiirlerinde kıpırdayan her şeyle dertleşip, dans eden şiir evliyası sevgili Sezai Sarıoğlu ile kısa bir diyaloğumda ‘dokunan şiirler’ yazılmasından günümüzde de rahatsız olanlar var, söylemime kendisinden şöyle bir yanıt aldım: “Şiir itaat etmez!”. Benim de içinde olduğum şiir emekçilerinin poetikasının en temel ilkesi budur aslında.


Şiirimiz itaat ederse boynu bükülür. Özene bezene buluşup konuştuğumuz, ele ele uzun yolculuklara çıktığımız ve kalabalıklara karıştığımız sözcükler incinir. Gezegenimizin hemen hemen tamamında yaşamın olduğu her yeri kendi ganimeti olarak gören fetihçi, talancı kapitalist zihniyet duygu ve bilinç dünyamızı da tahakküm altına almak istiyor. Sanatsal değerleri uysallaşmış metasal bir değere dönüştürmek ve hemen tüketmek amacına dönük politikalar çoklu araçlarla işbaşına getiriliyor. Belli zihniyetlerce tarihsel süreç içinde tüm emek alanları sömürü alanları haline getirilmek istenmiştir. Her türden sanatsal emek ve üretim alanları da bundan nasibini almıştır, almaktadır. Şairler, yazarlar baskı altına alınmış, kitapları yakılmış, sürgün edilmiş hatta işkence edilip öldürülmüştür. Ancak onların geride bıraktıkları sesleri daha gür çıkmış, susturulamamıştır. Sabahattin Ali’nin ‘Aldırma Gönül’ diyen isyanı Karadeniz’i daha da yerinde duramaz hale sokmuştur.


Bursa Mahpushanesinde Nazım Usta’nın ‘Akın var güneşe akın’ haykırışı dört bir yandan duyulmaktadır. Brecht, “Keşke Faşizm olmasaydı ben bunları yazmasaydım” diyen sesiyle özgür yaşamı öncelediğini hepimize duyurmaktadır. Adnan Yücel “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” diyerek şiirin evrensel mesajını büyük bir coşkuyla dosta-düşmana anlatmaktadır. “Halkım ben, parmakla sayılmayan / Sesimde pırıl pırıl bir güç var / Karanlıkta boy atmaya / Sessizliği aşmaya yarayan” diyen Neruda tüm coğrafyalara ışık saçıyor.


“Özgür olmayan insan nedir? Söyle bana Marina. Söyle seni nasıl sevebilirim. Özgür olmazsam? Sana kalbimi nasıl açabilirim. Bu yürek benim değilse? “ diyen Lorca, aşkı ve özgürlüğü şiirle bu denli yüceltirken İspanya’da faşizme boyun eğmeyerek onu değersizleştiren gücünü de yine şiirlerinden alıyordu.


“Ben Musa'yım sen Firavun / İkrarsız Şeytan-ı lain / Üçüncü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir.” Dört yüz yıl ötesinden bugün gibi sesleniyor Pir Sultan Abdal. Gülten Akın “Bir gün birileri öte geçelerden / Islık çalar yanıt veririz” derken umuda bağlılığımızı müjdeliyor.


Ve Orta Doğu kan revan içindeyken Edip Cansever Dünyaya şöyle sesleniyor:


Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir”

Şiirin gücünü ve tedirgin olanların çaresizliğini Ahmet Telli özetle söyle açıklar: “Şiir,

romana göre hazmedilmesi daha zor bir türdür. İnsanlar çabucak anlamak ister, oysa şiir anlamaktan fazlasını gerektirir; bir yandan da kendini sezmekle ilgilidir. Rasyonel aklın devrede olduğu hallerde sadece anlamaktan bahsederiz. Oysa sezgisel aklın yokluğunda fazlası ile belirlenmiş anlamlar akıl evrenimizi istila eder. "


Kapitalizm elbette kendisi sezmekten uzak, verili anlamlarla idare eden bireyler ister.” Çünkü şairin sesi, sezgi bilinciyle hareket edildiğinde, yolu aşktan geçen hatta aşktan taşan eşit, özgür, adaletli bir yaşam isteyen, başka bir dünya mümkün, diyen çoğunluğu sessiz milyonlardan oluşan insanın sesidir gerçekte. Sadece insanın mı? Elbette ki hayır. Kirletilen, yakılıp yıkılan, katledilen derelerimizin, denizlerimizin, ovalarımızın, ormanlarımızın, ormanlarımızın tüm ahalisinin, sokaklarımızın sakinleri olan kedilerimiz ve köpeklerimizin, sırt sırta verip canla başla koşuşturan karıncaların telaşlı ancak umutla dost olan tüm değerlerimizin ortak sesidir karanlığı yırtan dizeler. Yaralara merhem, akla ışık olan sözcükler dostun dilinden dosta devredilen sözlerdir. John Berger’in bir denemesinde dediği gibi: Bugün var olanı resmetmeye çalışmak umudu teşvik eden bir direniş eylemidir“ Tüm sanat türleri ile birlikte şiiri savunuyorum. Ancak, şair şiirini kutsamaz. Ulaşılması gereken onurlu bir hayat için verilen emeği ve kavgayı kutsar. Yaşam sürdükçe sanatsal yaratı da mutlak sürecektir zaten.


Bedenler esir alınabilir. Ancak kalpten akla, akıldan kalbe giden yollar tutulamaz, kapatılamaz. Şiir, dün olduğu gibi bugün de, yarın da itaat etmeyecek; kurulan bentleri aşabilecek gücünü yine gösterecektir.

38 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

GELECEĞİM

KARANFİLSİZ

1/3
bottom of page