
NİYAZİ UYAR
*
Efendi, seçkin, asil anlamında bir sözcüktür. İsimlere eklenerek, hitap edilene itibar etmek için kullanılır… Ne derler?
Hakkı Efendi, İsmail Efendi, Agâh Efendi, Seyyah Efendi, Hüseyin Efendi…
Aziz Atatürk’ün meclis konuşmalarına başlarken, vekillere seslenişine nasıl başlardı?
“Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” Aziz Atatürk, hitabelerinde bu naif sözcüğü bilerek isteyerek kullanmıştır. Bu naif sözcük onun lisanında daha bir anlam kazanır ki, hitap edilen kişinin ruhunu okşar, efendi sıfatı kişi için bir taltiftir. Atatürk’ün dilinde kimi sözcükler fevkalade bir anlam yüklenir ki adeta insanın ruhunu uçurur. Mesela öğretmenlere hitabında,
“Öğretmen hanımlar, öğretmen beyler, daha başka çocuklara seslenişi o daha bir muhteşemdir:
“Küçük hanımlar, küçük beyler. Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı ve bir mutluluk parıltısısınız. Memleketi asil aydınlığa boğacak olan sizsiniz!”
Şimdi birkaç saniyeliğine gözünüzü kapatın, bugünün siyasetçilerini gözünüzün önüne getirin, kullandıkları lisan ne ürkütücü değil mi?

Şimdi tekrar dönelim, “Efendi sözcüğüne, hatta “Hikayelerin Efendisi,” sözcük öbeğine.
Gazeteci, Yayıncı Şakir Sarıçay’ın öykü kitaplarımı okuduktan sonra böyle naif, yürek okşayıcı, onore eden bir sıfatla seslenmesi, hakikaten gururumu okşadı ki, deme gitsin. Demek insan kaç yaşında olursa olsun, yüreğini okşayan her sözden sonra keyifleniyor, işine daha bir aşkla sarılıyor. Bu unvan aslında yükümü daha bir ağırlaştırıyor, biliyor musunuz, bundan sonra ortaya koyacağım her ürün bir öncekini aşması lazım geldiğini düşünüyorum. Buna sebep daha çok öyküye yönelmem gerekecek gibi, buna sebep Ahmet Ali Yıldız’ın görselleri ile yeniden ete kemiğe bürünen, eşsiz yorumu şiirlerime yeni bir ruh veren Selahattin Ambarkütük’ün yorumladığı şiirleri bir zaman bekleme odasına almam gerekecek.
Hikayelerin Efendisi, unvanını hak etmek için en güzel hikayeleri, bundan sonra ben yazmalıyım, öyle hikâyeler yazmalıyım ki, Guy de Maupassant ve Anton Çehov elime su dökemesin. Kullanacağım dil anlaşılır bir dil olmakla birlikte, edebi eser niteliğinin arşa çıkarmalı. Zengin sözcük dağarcığımla, yerel dille kültür dilini öykülerimde etle kemik gibi olmalı. Hele deyimler, atasözleri, ağız özellikleri tam yerinde kullanılmalı ki, kimse rahatsız olmamalı. Benim öteden beri, okuru hikâyenin içine çekmek için, olmazsa olmazım, betimlemelerdir ve betimleme kullanılmaya devam etmeliyim. Hikayelerin efendisi olarak, dört kitabım okurla buluşurken, yüzlerle ifade edilen hikayelerim dergilerde, dergilerin internet sayfalarında yayınlandı. Hikayelerin efendisi olarak, yüreğimin isyan ateşi hiç dinmeden, ışıldamaya devam etmeli, bu kutsal isyanın özünde her daim insan olmalı. İnsanın her daim insan gibi yaşaması için, ekmek su kadar aziz olan hak ve hukukunu savunmaya devam etmeliyim.

Hikayelerin efendisi olarak, şu ana kadar ürettiğim ürünlerin mihenk taşı olan sevda türkülerini, ayrı ayrı dünyalarda da olsak, o yanımda, yüreğimin bir odacığında oturuyor gibi düşleyerek, üretmeye devam etmeliyim. Bir gün, bir an aklımdan çıkarmamalı. Çünkü o, her daim umudumun kandili olarak ışık olmaya, kılavuz olmaya devam edecek. O her ne kadar bu kıymetin yüceliğini bilmese de ben biliyorum ya, yetmez mi?
Teşekkürler Şakir Sarıçay, yazma aşkıma yeniden yeniden güç kuvvet verdin; ömürlü ol! Hikayelerin efendisi olarak, Dost Yüzlü’ye, Kara Kısrak Sekişli’ye, Mavili’ye teşekkürlerin en alasını gönderirken, ara ara da çuval sitemler olacaktır yalnız…
Comments