Canım Sevdiğim Yüreğim
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili...
Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Film, YILMAZ GÜNEY sinemasında özel bir yere sahiptir.
Şenol Yazıcı'nın deyişiyle " Bana öyle gelir ki sonunda GÜNEY, kovboyculuk oynamaktan, devrimci bir başkaldırının acemice sıvandığı aksiyon filmlerinde rol almaktan, sözü dolaştırmaktan yorulmuş, bıkmış, korkuyu aşmış ya da her ne ise... bir yoluyla siyasete bodoslama dalmış ve toplumun çoğunluğunun canı gönülden istediği, hazır olduğu, meramını direk damardan verdiği filmdir ARKADAŞ.
Sonuçta 74 öyle bir milattır; cehennemi zemherilere açılan bir bahar kapısı olacaktır.."
Arkadaş, yönetmenliğini, yapımcılığını, senaristliğini ve başrol oyunculuğunu Yılmaz Güney'in yaptığı 1974 yapımı Türk filmi.
Büyük bölümü Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde çekilmiştir. Selçuk Orhan'ın 100 Soruda Oğuz Atay adlı kitabında senaryonun bir bölümünü Oğuz Atay'ın kaleme aldığı belirtilmektedir. [1]
Konusu
Filmde öğrencilik yıllarından tanışan iki arkadaşın yıllar sonra karşılaşması anlatılıyor. Cemil (Kerim Afşar) zengin olmuş, bir kıyı kentinde bir kadınla evlenmiştir. Âzem (Yılmaz Güney) ise arkadaşının çarpık yaşantısını anlatmaya çalışır. Bu sırada Cemil'in eşinin kardeşi Melike (Melike Demirağ) Âzem'e âşık olur. Filmin sonunda Cemil gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Filmin sonunda Cemil'in kime ateş ettiği ise gösterilmemektedir.
Hikâyede Yılmaz Güney arkadaşıyla gönderme yaptığı konu yozlaşmış toplumsal yapıdır. Toplumsal yapıyı sadece eleştirmez, alternatifini de Âzem'in yaşam tarzı ile anlatır.
Ödüller
1975 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Yılmaz Güney'in filmleri Endişe, Arkadaş ve Zavallılar "En İyi Film" dalında ilk 3 sırayı paylaştı
1975 yılında Türk Sinematek Derneği’nin 11 sinema yazarıyla düzenlediği “Yılın En İyi Türk ve Yabancı Filmleri” anketinde “En İyi Türk Filmi” seçildi
-Yılmaz Güney'in en önemli filmlerinden ARKADAŞ'ı izlemek isterseniz tıklayın.-
YILMAZ GÜNEY
Yılmaz Pütün, (1 Nisan 1937, Adana – 9 Eylül 1984, Paris),
Edebiyat ve sanat insanın ruhuna işlemeye görsün ruhunu teslim edene değin kendisine bağımlı kılıyor dedikleri böylesi bir yaşam olsa gerek. O da edebiyat ve sanat tarihine ismini silinmez harflerle kazıtan Anadolu insanlarından biri. Öyle ki, doğumundan ölümüne değin edebiyat ve sanat alanında pek çok eseri, ülkemizin yasaklarının şiddet kullanılarak uygulandığı tarihlerde, pek çok güçlüğü göğüsleyerek ortaya çıkarmış insanlar arasından bir kimse;
Çirkin Kral, Yılmaz GÜNEY!
YAŞAMI
Güney, 1 Nisan 1937 tarihinde Yenice, Yüreğir, Adana'da dünyaya geldi. Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur ve ilk olarak doğduğu topraklarda film sektörüne adım atmış, Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalışmıştır.
Daha sonra üniversite eğitimi için İstanbul'a gittiğinde Atıf Yılmaz'la tanışmıştır. Bu zaman zarfında hikayeler kaleme almayı da sürdürmüştür. Atıf Yılmaz'la tanışması sinema sektöründeki çalışmalarının önünü açmıştır. Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin senaryolarını yazarak ve bu filmlerde rol alarak başlar.
İlk tutuklanıp hapis cezası alışı 1961yılına rastlar...Yazdığı bir öyküde komünizm propagandası yaptığı ileri sürülmüş ve iki yıllık mahkumiyetle cezalandırılmıştır.
Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazmış olan Yılmaz GÜNEY, aldığı hapis cezası bittikten sonra çalışmalarına, daha çok macera filmleri çekerek devam eder. Filmlerinin genel temasında, haksızlığa ve sömürüye isyan, otoriteye başkaldırı hakimdir.
Yılmaz GÜNEY, 1971 yılında bir kez daha yargılanarak 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edilmiştir. Gerekçe olarak da, Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi üyelerini saklaması ileri sürülmüştür. Hapiste geçirdiği zaman sürecinde yazmaya devam eden Yılmaz GÜNEY, yazdıklarını kendi çıkardığı 'Güney Dergisinde yayınlamış, cezası son bulduğu 1974 yılında ''Arkadaş'' isimli filmi çekerek çok da uzun sürmeyecek olan özgürlüğünü kutsamıştır.
1974 Yılında Yumurtalık ilçesinde Endişe adlı filmi çekerken, ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu gittiği bir gazinoda öldürmek suçundan tutuklanan Yılmaz GÜNEY, 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başlanmıştır. Davalar sonucunda alınan kararla 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
GÜNEY, çektiği Şeytanın Oğlu isimli filminde işlediği hapisten kaçış planını andırır bir biçimde 9 Ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurt dışına kaçmıştır. Bir günlük izin ile çıktığı hapisten, Antalya'nın Kaş ilçesinden hareketle Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye geçmiştir. Kaçış planının son aşamasında da Fransa'ya geçmiş ve hayatının son gününe kadar orada yaşamıştır.
1983'te Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılan Yılmaz GÜNEY, 9 Eylül 1984 yılında kansere yenik düşerek 47 yaşında ölmüştür.
İlk evliliğini Nebahat Çehre ile yapan Yılmaz GÜNEY'in bu evliliği 1968'de boşanma ile sonuçlanmıştır. GÜNEY, İkinci evliliğini 1970'den ölümüne kadar sürdürecek olduğu Fatoş Güney'le (Jale Fatma Pütün) yapmış, Yılmaz adını verdikleri bir oğulları olmuştur. 1963'de başlayıp 1966 yılında biten Birten Ünal birlikteliğinden de, 1966 yılında Elif adını verdikleri bir kızları olmuştur.
Güney'i edebiyat dünyasında tanıtan romanı Boynu Bükük Öldüler olmuştur. Kendisi bunu şöyle anlatmıştır:
"Boynu Bükük Öldüler, Nevşehir Cezaevi 'nde, siyasiler koğuşunun en dip köşesinde, rutubetli bir duvara komşu bir ranzada, geceli gündüzlü on altı aylık bir çalışmanın ürünüdür. Ranzamdan hiç indirmediğim küçük bir masam vardı. Yatma zamanı gelince, ayakucuma çeker, ayaklarımı altıma sokar uyurdum. Çoğunlukla, anlattığım insanları görürdüm düşlerimde, onlarla yaşardım. Altmış üç haziranında sürgünden döndüğümde, bir gazetede yayınlanması olanaklarını aradım, bulamadım. Altmış altıda, bir arkadaş basmak istedi. O günlerde ünü giderek artan bir sinema oyuncusuydum. Adım 'Çirkin Kral' dı."
1972 Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanan Boynu Bükük Öldüler (1971) romanı, ilk kez, üçüncü bölümün ortalarına kadar Boynu Bükükler (1966) adıyla çıkmıştır.
Sinemacı olarak, 1972'de "Yılın sanatçısı" seçildi. Senaryosunu yazdığı Sürü filmi (1978, 1979) Türkiye'de ve yurtdışında ilgiyle izlendi ve çeşitli ödüller kazandı. Yine senaryosunu yazdığı Yol filmi 1982 Cannes Film Festivali 'nde Büyük Ödülü yönetmen Costa Gavras'la Missing filmiyle paylaşmıştır.
Yılmaz Güney'in Edebiyat Alanındaki Eserleri
Boynu Bükük Öldüler (roman, 1971, 1972 Orhan Kemal Roman Armağanı),
Salpa (otobiyografik roman, 1975),
Umut (senaryo, 1975, 1970?? Adana Altın Koza Film Şenliği En İyi Film Ödülü),
Umutsuzlar (senaryo, 1975),
Seyyit Han (senaryo, 1975),
Endişe (öykü senaryo, 1976),
Selimiye Mektupları (1976),
Bir Gün Mutlaka (senaryo, 1976),
Zavallılar (senaryo, 1976),
Aç Kurtlar (senaryo, 1977),
Oğluma Hikayeler (öykü, 1979),
Selimiye Üçlüsü (Hücrem, Salpa ve Sanık adlı kitaplar toplamı),
Soba Pencere Camı ve İki Ekmek istiyoruz (roman, 1980),
Yol (1982?? Cannes Film Şenliği Altın Palmiye Ödülü)
Yunan Bıçağı (film öyküsü).
Yılmaz Güney Önemli Filmleri
Seyyit Han (Toprağın Gelini) (1968)
Bana Kurşun İşlemez (1967)
1 Comment