top of page
Yazarın fotoğrafıFadime Y.KAROĞLU

Cemile


İnsanlık var olduğu sürece aşk hep olacaktır. Belki bu yüzden dünya edebiyatına geçmiş yüzlerce efsanevi aşk hikayesi vardır kuşkusuz. Bunlardan biri olan Sovyet yazar Cengiz Aytmatov’un, insan karakterleri ve doğa olgusunu ustaca işleyerek, lirik bir dille anlattığı Cemile’ si, Fransız şair Luis Aragon tarafından : “Dünyanın en güzel aşk hikayesi” olarak nitelendirilir


İkinci dünya savaşının üçüncü yılıdır. Kafkaslarda, adını Kurkureu nehrinden alan, vadi kıyısında, savaşın zor yaşam koşulları içinde hayatını sürdürmeye çalışan, çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu bu köye; gelin olarak gelen ve daha evliliğinin ilk aylarında kocası, askere çağrılan, genç hayat dolu, çalışkan Cemile ile savaştan yaralı dönen sessiz, içine kapanık, yanık sesli Danyar’ın, ambarlara zahire taşınması işinde birlikte çalışırken, yakınlaşıp sevdalanmalarının öyküsü; Cemile’nin küçük kaynı Seyid’in, ağzından, bir çocuk masumiyetiyle resmedilerek anlatılmaktadır.


CEMİLE: Köyün bütün delikanlılarının hayran olduğu, genç, güzel hayat dolu, at bakıcısı bir ailenin erkek gibi yetiştirilmiş biricik kızları Cemile; çalışkan, sözünü sakınmaz…Davranışları geleneklerin dışına taşsa da gelin olduğu ailede yadırganmayan biridir. Vicdanlı olması ve eşine bağlılığından başka bir şey beklenilmeyen evliliğinden, kısa bir süre sonra, gelinliğinden bir şey anlamadan, eşinin askere alınmasıyla yalnızlaşan Cemile, asker eşinin gönderdiği mektubun sonuna iliştirilen küçük bir selamla yetinmek zorunda kalır.


DANYAR: Bütün genç ve sağlıklı erkeklerin askerde olduğu bu köyde, kimsesiz, savaştan sol bacağı yaralı olarak dönmüş , az konuşan içe dönük gizemli, çalışkan ve güvenilir bir genç olan Danyar, Cemile ve küçük kaynı Seyid’in yanında ambarlara zahire taşıma işine yardımcı olmak üzere görevlendirilir.

Köklerinin bu köyde olduğu ancak, öksüz ve yetim kalınca yakın köylerden birinde yaşamını sürdürürken askere alınan bu gencin, kimsesizliğin hüznünü gözlerine oturmuş, yalnızlığından şikayetçi görünmeyen, herkese mesafeli küçümser tavırlarıyla, insanlarda anlaşılmayan bir saygı uyandırmaktadır.

Kimsenin görmediği şeyleri görür, işitmediği şeyleri işitir, güzel yanık sesiyle içli türküler söylerdi.


SEYİT : Ağabeylerinin askere alınmasıyla, ailede, dülgerlikten başka bir işten anlamayan babası, evin bütün işlerine yetişen annesi , küçük kız kardeşi ve ağabeyi Sadık’ın eşi Cemile ile birlikte yaşayan, onbeş yaşında bir çocuktur Seyit. Ailede kalan tek erkek olarak, diğer yaşıtları gibi bu zor günlerde ailesine destek olmak için sorumluluk almaya hazırdır.

Seyit yaşları aşağı yukarı birbirine yakın olan sıra dışı kişiliğini fark ettiği yengesi Cemile’ye gizli bir hayranlık duymaktadır.

Öğrenmeye, insanları tanımaya meraklı Seyit, İstasyona zahire taşıma işinde yengesi Cemile ile birlikte çalışacağı ve O’nu yakından tanıyacağı için mutludur.

Seyit, uzun, sıcak yaz günlerinde, yorgun iş dönüşlerinde, Danyar’ın söylediği içli türkülerle uzaklara dalıp, hüzünlenen Cemile’nin hal ve tavırlarındaki değişikliği fark edip, çocuk aklıyla kıskanmaktadır yengesini.

Seyit resme yetenekli bir çocuktur. Kendinden başka kimsenin şahit olmadığı, Danyar ile Cemile’nin zahire arabalarından biriyle vadiyi terk ediş anını, tuvale çizmeyi, hafızasına yerleştirir. Yıllar sonra bu, Seyit’in ressam olarak mezun olacağı akademiye sunduğu tez çalışmasının konusu olacaktır.

*

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments