top of page

Behçet Aysan

DAĞILAN GÜL


ne söylersen söyle bu aşk ikimizindi

ikimizindi bir zamanlar aynı gökyüzü

bir samanın tutuşması gibi olan şey

biraz erzurumdu biraz rize biraz mardin

geniş, dingin, sürekli bir yurt gibi


ne söylersen söyle rüzgardır duyan

düşleri çağıran iri siyah gözleriyle

ve yanıbaşımızda mutlu kalan ne var ki

belki bir kuş akşamın ölü ağzındaki

sadece güldür dağılmış ayaklanmaya


ne söylersen söyle ruhum bağırıyor

acı içinde bağırıyor giden her şeye

uzak kapıların ses verip çağırmadığı

mutsuzluk değil mi biraz da şarkıdır

üzgün, kırık, iri bir gül gibi kanayan


ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz

çam seli halinde kalabalık bir orman

alıp götürecek bizi kuytu ölümlere

yaşamanın anlamını sorsam da söyleme

konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.




Sefa Behçet Aysan...Şair Edip Aysan’ın oğlu, şair Eren Aysan’ın babası. Ortaöğrenimini Selimiye Askeri Ortaokulu ile Kuleli Askeri Lisesinde (1967) tamamlamıştır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan şair Tıp Fakültesi öğrencisi iken 12 Mart döneminde (1972) tutuklanmış, birkaç yıl öğrenimine ara vermek zorunda kalmıştır.




Cezaevinden çıkınca Türk Haberler Ajansı ve Yankı dergisinde gece sekreterliği yapmış, çeşitli işlerde çalışmıştır. Fakülteyi bitirdikten sonra Ankara Numune Hastanesi Psikiyatri Bölümünde uzmanlık eğitimi görerek (1984) ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olan Behçet Aysan, İzmit ve Ankara’da çalışmıştır.




BİR EFLATUN ÖLÜM


kırgınım, saçılmış

bir nar gibiyim


sessiz akan bir ırmağım

geceden

git dersen giderim

kal dersen kalırım


git

dersen

kuşlar da dönmez, güz kuşları

yanıma kiraz hevenkleri alırım


ve seninle yaşadığım

o iyi günleri,

kötü

günleri bırakırım.


aynı gökyüzü aynı keder

değişen bir şey yok ki

gidip

yağmurlara durayım.


söylenmemiş sahipsiz

bir şarkıyım


belki

sararmış

eski resimlerde kalırım


belki esmer bir çocuğun dilinde.


bütün derinlikler sığ

sözcüklerin hepsi iğreti


değişen bir şey yok hiç

ölüm hariç.


aynı gökyüzü aynı keder.



Behçet Aysan'ın ilk şiiri Türk Dili dergisinde 1979 yılında yayınlandı. Daha sonra, Varlık, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri, Yazko, Yarın, Yeni Düşün, Sanat Rehberi'nde pek çok şiiri ile okurlarıyla buluşmuştur. Karşı Gece ilk kitabıydı ve 1983 yılında yayımlandı. Şiirlerinde aşk, keder, ayrılık, ölüm, karamsarlık, kaçış, tabiat gibi konuları bireyselden başlayıp toplumsala doğru işlemiştir. Aysan sırasıyla Sesler ve Küller (1984) ile Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü; Eylül (1987) ile Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'nü; Deniz Feneri (1987) ile de Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü'nü kazanmıştır.


DÜELLO


parçalanmış bir aynada

nakışları esmer bir yüz

yansısını görüyorum

perçemleri akdenizli

bakışları simli sündüs

parçalanmış bir aynada.


ah! benim bu deliliğim

ıssız bir ada arıyor

yanaşıp çıkınca, şaşkın

dolaşmış çok önceleri

yabanıl ayak izleri

ah! yazık orda binlerce.


titrek bir mum ışığında

yeniden sarsak yüreğim

asla anmayacak aşkı

bir kez daha yapmayacak

yine çarpıp kayalara

su almakta, su almakta

batmaktadır köhne kalyon

yıldızları sönmüş gece.


bir yaz günü oldu bunlar

gri yağmurlar yağıyordu

çekildi bütün kılıçlar

ben bir yanda rakip hayat

denizse köpürdüyordu

ve şarkılar söylüyordu

alabildiğince bir siren

ölmemi istemiyordu.


ne parçalanmış bir ayna

ne mum ışığı kalacak

birazdan gün ağaracak

her gece yeni bir düello

her sabah yeni bir ölüm

hepsi bu şiire sığacak.


2 Temmuz 1993'te konuşmacı olarak davet edildiği Sivas Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında katledildiğinde henüz 44 yaşındaydı.

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments