SARIKIZ EVDEN KAÇTI
top of page

SARIKIZ EVDEN KAÇTI


Birkaç yazıyla tanıttığım, nerdeyse Yeşilçam’da oynaması için teklif alacak hale gelen sevimli kedimiz Sarıkız, 1 yaşındaki oğlu Kıroğlan’la birlikte sırra kadem bastı. İki yıl önce iki aylıkken aldığımız, evin kız çocuğu yerine koyduğumuz Sarıkız, bir yaşına basmadan beş yosma yavru birden doğurmuştu, Bunlara el bebek gül bebek iki ay baktıktan sonra dördünü isteyenlere içimiz yana yana vermiş, yalnız kimseye “okutamadığımız” Kıroğlan’la ikisi bize kalmıştı.


Temmuz’un son haftasında tatile giderken onları götürmeyi düşünmedik. Çünkü burada da günlerinin çoğu dışarıda geçiyordu. Ayrıca öğrendikleri gizli yollardan eve girip çıkabiliyorlardı. Komşulardan birine ve bahçıvana evin anahtarını ve bir ay yetecek kadar kuru ve sulu mama bıraktık.


Yazlıktan arada bir çocuklarını merak eden ana baba duygusuyla bahçıvanımıza ve komşuya telefon ederek bizimkilerin ne âlemde olduklarını soruyorduk. Sarıkız ve oğlunu görmüyorlardı… Allah Allah! Bunların karnı acıkmıyor muydu? Komşular kendilerine yitecek veriyor olsa bile çocukluklarını yaşadıkları evlerini hiç mi özlemiyorlardı? Kedilerin insana değil eve düşkün oldukları bilinir. Biz yoğuz diye eve uğramamaları aklın alacağı şey değildi.

Yoksa onları köpekler mi parçalamıştı veya Belediye görevlileri mi alıp götürmüştü?


Ağustos sonunda eve dönünce gündüzleri kapıları açık ve geceleri elektriklerin yandığını görürler de artık bu ayrılığa son verirler diye beklediysek de sekiz gündür gene ortalıkta görünmüyorlar! Çıkıp mahallede sorup soruşturduk. Hatta bazı evlerin kapılarını çaldık. Sarıkız ve Kıroğlanı renklerinden, boylarından tarif ederek görüp görmediklerini sorduk. Net bir yanıt alamadık. Kedi kediye benzerdi, fazla da dikkat etmemişlerdi… Akşam serinliğinde oynamakta olan küçük çocuklara sorduk. Tarifimize uyan bir kediyi görmüş olan, hatta ona mama verdiğini anlatan bir kız çıktı. Bir daha görürse hemen bize haber vermesini tembih ettik. Evlerin bahçelerine, çitlerin arkasına “Sarıkız, Sarıkız!” diye seslendiysek da ne bir ses ne bir nefes! Sarıkız’la oğlu bizi ve evi terk etmişlerdi.


DAĞDAKİ GELİP…


Bunun nedeni olarak en akla yakın durum şuydu: Bir süredir, bizim kedilere komşulardan birinin azman, cüsseli bir erkek kedisi musallat olmuştu. Kapıda bacada onlara tıslayarak korku salıyor, hatta onların girdikleri yerden eve girerek onların mamalarını silip süpürüyordu. Hatta onu salondaki koltuğa yan gelip yatarken yakaladığımız, üst kattan bile kovaladığımız oldu. Seninki sanki bizim eve zorla içgüveysi olmak isteyen bir kabadayı gibiydi.


Bizim iki kedimiz onunla başa çıkamıyor ve görünce eve sığınıyorlardı. Hatta zaman zaman eve girerken acaba içeride o var mı diye etrafı dikkatle kolaçan ettiklerini görüyorduk. Bazı geceler bizim yatağın üstüne kıvrılarak uyuyan, hatta yorganın altına girerek mırı mırıl seslerle kendilerini sevdiren bu yumurcaklar, sabah annenin kalkmasını bekliyor, o salona inerken ondan önce merdivenlere koşuyorlardı ama acaba o azman gelmiş midir diye çevreyi de kontrol etmekten geri kalmıyorlardı.

Ona karşı nasıl davranmalıydık? Komşuların iri ve arsız haylazları tarafından çocukları korkutulan ana babalar nasıl davranırsa öyle davrandık. “Pist pist!” diyerek kovaladık. O da bir candı, biliyorduk ama onun da sahipleri vardı ve başka bir evin kedilerinin yiyeceğine göz dikmesi, tufeyli bir hayat yaşaması doğru değildi.


İşte Sarıkız ve oğlu dağdan gelip bağdakini kovan bu azman kedi yüzünden kendi yuvalarını terk ettiler kanısındayız. İnsanlığın hâlâ sürmekte olan bu vahşeti, belli ki hayvanlar arasında da geçerli. Sana ait olmayan bir vatanı, orduna, silahlarına dayanarak git işgal et ve oranın halkını başka yerlere sür! Hayvanlar dünyası da insanlarınki gibi hak, hukuktan değil ancak kuvvetten anlıyor…

Gene de bir gün gelirlerse bizim kedilere ağzıma geleni söyleyeceğim, hatta kalçalarına pıt pıt vurarak biraz pataklayacağım! Sonra da kucağıma alıp ipek gibi tüylerini okşayacağım. Biz uzun yıllar gurbetten gelecek evlatlarını bekleyenler gibi Sarıkız ve oğlunu beklemeye devam ediyoruz. Mahalledekilere diyoruz ki: “Onları görürseniz, sizi evden bekliyorlar, sizi çok seviyorlar, hiç bir şey sormayacaklar deyiniz.”

Hangi ana baba evlatlarına küs kalabilir ki? (6 Eylül 2018)


Öteki yazılar için: zekisarihan.com



6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page