Yaşar Kemal hastanede iken Ziyaretçileri hastaneye “Diren İnce Memed” afişiyle gitmişler. Bu yazı o vesileyle yazılmıştı.
1958’de İlkokul son sınıfta olmalıydım. Akrabalarımızdan bir öğretmen köydeki evimize ziyarete gelmişti. Koltuğunun altındaki bir kitap dikkatimi çekti: İnce Memed. Daha küçük kitaplar okumakta olan bana kitap kalın göründü ama 1959’da ortaokul birinci sınıfta, bu kitabı bir solukta okudum. İşte tam da babamın kış günlerinde anlattığı, ağadan öcünü alan Keloğlan’a benziyordu. Sonradan öğrenecektim ki bu iş Spartaküs’ten başlamakta, Şeyh Bedrettin’le Osmanlı Ortaçağı’na sıçramakta, 1871 Paris komüncüleriyle çağımıza taşınmakta ve günümüz toplumlarının bütün hücrelerinde soylu bir ideal olarak sürmektedir.
Dört yıl sonra, ben Öğretmen Okulu beşinci sınıfındayken edebiyat öğretmeni Remzi Yakar, “Zeki Kardeşe” diye yazarak “Teneke”yi armağan etti.
Yaşar Kemal’in yüzünü bir kez gördüm. 1967 yılının 8 Haziran günüydü. İstanbul’a gitmişken, Ant Dergisine uğramadan olmazdı. Yaşar Kemal’le, işte orada Ant Dergisinin Şişli’deki bürosunda tanıştım.
ONU ÖĞRENCİLERİMİZLE TANIŞTIRDIK
Çağdaş devrimci yazarlarımız uzun süre okul müfredatına sokulmadı ama ben Yaşar Kemal’in, Aziz Nesin’in, Fakir Baykurt’un ve benzerlerinin kitaplarını öğrencilerime hep okuttum. Özet çıkardılar, tahtaya kalkıp anlattılar. Hepsi çok sevdiler.
Türkçe yazılı sorularında öğrenciye önce bir edebi parça verilir. Sonra bundan çeşitli anlama, dilbilgisi ve kompozisyon konuları sorulur. Kaç sınıfta İnce Memed’den bir parça üzerinden sınav yaptım. İşte ondan ortaokul birinci sınıf öğrencilerinin bir yazılı kâğıdı:
“Her yıl böyle olurdu. Köyün yarıdan çoğu aç kalır, dökülürdü kapısına Abdi Ağanın. Köylüler Abdi Ağayı bekliyorlardı. Derken, Abdi Ağa, elinde doksan dokuzluk tespihi, sivri sakalıyla göründü.
- Gene aç mı kaldınız? diye söyledi.
Tabii kalabalıktan hiç ses çıkmadı.
Kalabalığın arkasında tek başına duran Döne’yi gören Abdi Ağa:
- Döne! Döne! diye bağırdı. Sana bir tek tane bile vermem. Evine git Döne! dedi. Şimdiye kadar benim köyümden, benim kapımdan adam kaçıp da başka bir köye, başka adama çoban olmadı, yanaşma olmadı. Bunu senin bir karış oğlun icat etti. Sen doğru evine… Yaşar Kemal (İnce Memed)
Sıra, bu metinden çıkarılacak sorulara geldi. Test biçiminde yöneltilen soruların şıkları içinde orta zekâlı bir öğrencinin bile doğru olduklarını anlayabilecekleri şıklar şunlardı:
1) Köylüler Abdi Ağayı niçin bekliyorlardı? (Buğday isteyecekler),
2. Döne kalabalığın neresinde duruyordu? (Arkasında),
3) Dönemin durumu nedir? (Kadın), Abdi Ağanın durumu nedir? (Köyün ağası),
4) Abdi Ağa Döne’ye niçin sert davranıyor? (Döne’nin oğlu Abdi Ağa’nın kapısından kaçtığı için),
6. Köylüler Abdi Ağanın sözüne niçin cevap vermiyorlar? (Korktuklarından)
7. Abdi Ağa Döne’ye ne kadar buğday vereceğini söylüyor? (Hiç vermeyeceğini),
(Bundan sonraki sorulara daha bir dikkat isterim. Doğru yanıtları siyah yazıyorum):
8. Abdi Ağa gibi birine içinizden neler beslerdiniz?
a) Yaptıklarını haklı görürüm,
c) Kendisine nasihat ederim,
d) Korkunç bir nefret duyarım.
9. Döne’nin yerinde olsanız ne yapardınız?
a) Abdi Ağa’nın ayaklarına kapanır özür dilerdim,
b) Oğlumu evlatlıktan reddettiğimi söylerdim,
c) Ağlar, kendime acındırırdım,
d) Yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını söylerdim,
10. Bu parçanın ana fikri aşağılardan hangisi olabilir?
a) Ağalar köylüleri eziyor, buna karşı çıkılmalı,
b) Herkes kaderine nazı olmalı,
c) Bir çoban ağasının kapısından kaçıp gitmemeli,
d) Sivri sakal bırakmak iyi değildir.
Millî Eğitim Müfredatının uzun yıllar halkçı yazarları okul müfredatından niçin uzak tuttuğunu, bu örneğe bakarak anlamak hiç de zor olmasa gerek. Çünkü İnce Memed’i okuyup Abdi Ağa’nın zulmüne ve sömürüsüne nefret duyan genç, bu nefretini elbette bütün sömürücülere ve zalimlere yöneltecektir. Zaten bu yazarların mahkeme kapılarından geri gelemeyişleri, zindanlara atılışlarının nedeni de budur.
Türkiye’nin halkçı öğretmenlerinin zulme başkaldırmayı ve Fakir Baykurt’un ifadesiyle “Devrimci tavırlı öğrenci yetiştirme”yi görev edinmeleri yüzünden yorganları sırtlarında gezdirilmeleri de bu yüzdendir.
Müsterihim ki, hangi koşulda olursa olsun, her dönemde, her okulun dersine girdiğim her sınıfında dünya edebiyatının seçkin ürünleri yanında Yaşar Kemal gibi yazarlarımızın kitaplarını da okuttum. İnce Memed, Ağrı Dağı Efsanesi, Üç Anadolu Efsanesi, Teneke, Yer Demir Gök Bakır bunların başında geliyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz de bunları ne kadar çok sevdiler…
Müsterih ol Yaşar Kemal. Biz binlerce, on binlerce İnce Memed’iz. Senin yüreğin bir gün dursa da bu akın durmaz. (19 Ocak 2015)