Aydın Söke'nin tanınmış bir çiftçi ailesinden gelen Kocagöz, toplumcu gerçekçi köy romanının önemli isimlerindendir. Köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını anlatır. Güçlü gözlemleri ,yalın bir dili ve gerçekçi bir tutumu vardır. Dünya Hikâyecilik Yarışmasında “Sam Amca” adlı öyküyle birincilik ödülünü kazanmıştır. Konularını doğup büyüdüğü yörenin toprak meselelerinden, sınıf çatışmalarından, siyasi çekişmelerinden almıştır. “İkinci Dünya”, “Yılan Hikâyesi”, “Bir Çift Öküz” romanlarında doğup büyüdüğü Batı Anadolu’da Menderes Nehri çevresindeki köy ve kasabalarda yaşayan köylülerin sorunlarını köylü-ağa, köylü idare çatışması içinde ele almıştır. “Kalpaklılar” ve “Doludizgin” romanlarında Kurtuluş Savaşı’nı ele almıştır. Batı cephesini anlatmıştır. Kişileri çok canlı tasvir etmiştir. “Onbinlerin Dönüşü” romanında konusunu İstanbul Üniversitesi çevresinde gelişen olaylardan ve fikir çatışmalarından alır.
Söyleşi ölümünden önce yapılmış ve maviADA'nın 2007 Güz sayısında yayınlanmıştır.
Asım ÖZTÜRK: “Mor Ötesi”, sizin kaçıncı romanınız oluyor? Bu romana gelinceye değin yazdığınız romanlarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığınız kesitlerine nasıl yaklaştınız?
Samim KOCAGÖZ: “Mor Ötesi”, benim onuncu romanım oluyor. Romanlarımda, Mustafa Kemal Paşa’nın halkı ile birlikte yaptığı Kurtuluş Savaşı, sömürgecilere karşı ölüm kalım savaşı vardır (Kalpaklılar – Doludizgin). Bu savaştan sonra, cumhuriyetimizin halka inmesi, yerleşmesi vardır (Nabi’nin Park Kahvesi). Halkın toprak kavgası, bu açıdan çok partili yönetime bakışı vardır (Yılan Hikayesi). Halkın çeşitli sınıflarının Cumhuriyet’in kuruluşuna, gelişmesine bakış açısı vardır (İzmir’in İçinde). Halkın içinden çıkıp, halkı ile bütünleşmek isteyen gençliğin kaynaşması vardır (Onbinlerin Dönüşü).
Kısacası her romanım, halkımızın kaynaşmasını, dalgalanmasını ele almaktadır. Ne var ki bu ele alış; kararla, şöyle yapayım, böyle yazayım diye bir ele alış değil, içimden gelen bir duygu, halkıma duyduğum sonsuz bir ilgi ve sevgidir.
Elbet bu söylediklerim, yine on cildi bulan öykülerim için de geçerlidir.
Asım ÖZTÜRK: “Mor Ötesi”, son on yılın, belki daha önceden başlayan toplumsal çöküntünün, kişiler üzerinde yaptığı ahlak çözülmelerinin bir aynası mıdır?
Samim KOCAGÖZ: Bu söylediğiniz doğrudur. Bir de yıllar yılı süregelen bilimcilere, sanatçılara yapılan baskıları, gerçekçi gözlemlerle dile getirdiğini söylemeliyim.
Asım ÖZTÜRK: Sizin bütün romanlarınızda, bütün öykülerinizde, sürekli yaşama olumlu yaklaşan, onun çelişkilerine sağlıklı bakış açıları getiren kahramanlarınız var. Bu romanınızda da böyle örnek alınacak ya da yaşamın doğrularını koruyacak, onu savunacak kahramanlarınız var mı?
Samim KOCAGÖZ: Evet. “Mor Ötesi” romanımdaki emekli öğretmen ve bilimci Salih Hoca, Yargıç Nedim Bey, Atatürk döneminde yetişmiş birer kahramandır.
Asım ÖZTÜRK: “Mor Ötesi”, toplumsal içeriğinin yanı sıra sürekli konuşmalarla gelişiyor. Daha önceki romanlarınızda bu denli kısa tümcelere sık rastlanmazdı. Romanda böyle bir biçim uygulayarak, kısa ama derinliği yoğun olan tümcelerle toplumumuzun son yıllarını mı anlatmaya çalıştınız?
Samim KOCAGÖZ: Haklısınız. Bu romanda yoğun bir anlatım biçimi denedim. Toplumumuz son yıllara nasıl geldi derken, son yılların içine,
geçen yılların gelişmelerini yerleştirdim. Ayrıntılardan vaz geçmek cesaretini gösterdim.
Asım ÖZTÜRK: Sanki romanın tamamı ardı kesilmeyen bir konuşmanın ya da kesintiye uğramamış bir birlikteliğin yansıması gibi. İçinde bulunduğumuz yaşamın kentsel akışını bu biçimiyle de korumak mı istediniz? Romanda olaylar birbirini izlerken insan kendini yaşamın içinde buluyor. Güncelliğin soluğunu içinde duyuyor. Bu tavır günümüz insanını mı yansıtıyor?
Samim KOCAGÖZ: Çok teşekkür ederim. Romanımın bir yönünü ne güzel açıkladınız. Bu sorunuza karşılığım sorularınızın içinde.
Asım ÖZTÜRK: “Mor Ötesi” romanınızın hemen ardında bir de öykünüz var. Bu öykünüzde çok farklı bir toplumu anlatıyor gibisiniz, ama bizi anlatıyorsunuz. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Samim KOCAGÖZ: Günümüz dünyasında kimi zaman toplumların kaderi, kaynaşması, içine düştüğü açmazlar, birbirine benziyor. Hele toplumları sömüren egemen güçler dünyayı yönetmeye kalkışınca, ezilen bu toplumların kurtuluş için çırpınması da birbirine benzer özellikler taşıyor.
Asım ÖZTÜRK: Sizin bu iki çalışmanız, son yıllarda iyice gerçek yaşamdan soyutlanan bir roman ve öykü tavrına karşı bir yanıttır diyebilir miyiz?
Samim KOCAGÖZ: Bu konuda ben, bir şey söylemeyeceğim.
Asım ÖZTÜRK: “Mor Ötesi” romanınızdan sonra kitabınıza koyduğunuz “Simon Pepeta” adlı büyük öykünüzde bir yönüyle Güney Amerika havasını nasıl yakaladınız?
Samim KOCAGÖZ: Bize Güney Amerika çok uzak. Ne ki okuduğum Güney Amerika ile ilgili kitaplardan bu havayı bulmaya çalıştım. Ne ki Güney Amerika’yı da anlatmak, amacım değildi. Değildi ya Güney Amerika da vardır öykümde.
Asım ÖZTÜRK: Kitaplarınızın baskılarının hemen hemen hiçbirinin kitapçılarda kalmadığını görüyoruz. Onların düzenli ve yeniden baskıları için herhangi bir girişiminiz var mı?
Samim KOCAGÖZ: Çok girişimlerim oldu, nedenini anlayamadığım birtakım olaylar yüzünden şimdilik hiçbir yayıncı kitaplarımın yeni baskısı için istekli görünmüyor.
Asım ÖZTÜRK: son iki üç yılda basın ve yayın alanına getirilmek istenen ve bir ölçüde getirilen yasal olmayan baskılar ve ekonomik baskılar Türk edebiyatını ve sizi ne ölçüde etkilemektedir? Bu konumda yazarlara ve sanatçılara düşen sorumluluklar var mıdır?
Samim KOCAGÖZ: Çok büyük sorumluluklar vardır, bu konuda yazılacak çok önemli konular vardır. Bir de yazıp yayınlamak için çok güçlükler çektiğimiz sorunlar vardır. Sosyalist bir yazar bilinçli çalışıyorsa halkın ve kişinin gözü açık gördüğü düşlerin sözcüsüdür.
AsımÖZTÜRK: Son romanınız olan TARTIŞMA’dan sonra yeni romanınız var mı?
Samim KOCAGÖZ: Var. ESKİ TOPRAK adıyla üç yıl çalışıp ortaya koyduğum yeni bir romanım var. Umuyorum önümüzdeki sonyazdan sonra yayınlanabilir. Yazdım bitirdim; konunun bence çok önemli olmasından ötürü yeniden elden geçirmek istiyorum.
Asım ÖZTÜRK: Sözünü ettiğiniz son yapıtınız ülkemizin belirli tarihsel sürecini mi ele alıyor? Belirli tarihsel süreci ele alıyorsa bu kesite nasıl ışık tuttunuz?
Samim KOCAGÖZ: Yeni romanım Türkiye’deki 1900’lerden gelen sosyalist kaynaşmanın bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. Romanın fonunda Türkiye’nin bugüne dek illegal kalmış sosyalist savaşımının tarihsel bir görüntüsü vadır. Bu görüntüyü kuru bir biçimde ortaya koymamak için eski yaşlı bir sosyalistin yaşam öyküsünü araç olarak kullandım. Bir tarihsel kesite ışık tutan bu romanım ve romanımın kişisi tüm çaresizliklere karşın gelişmenin iyimser bir sembolü olarak ortaya çıkmaktadır, ki yazar olarak ben de iyimserim. Bir de 1919’lardan 1929’lardan bu yana
sosyalist kaynaşmanın liderliğini yapan namuslu liderlerin artık görevlerini tamamladığını ve savaşımı gençlere bırakmasını vurgulamaktadır.
Asım ÖZTÜRK: Ele aldığınız tarihsel süreç içinde belgelerden ve yaşanmış olaylardan yararlandınız mı?
Samim KOCAGÖZ: Evet, ele aldığım konuda 1900’lerden 1970’lere değin süren sosyalist kaynaşmaların bulabildiğim belgesel kitaplarından ve belgelerden, zamanla topladığım gazete kupürlerinden yararlandım.
Asım ÖZTÜRK: Ülkemizde ve uluslar arasında sosyalist gerçekçi bir yazar olarak tanınıyorsunuz. Son yapıtınızda olayları ve tarihsel süreci bu açıdan ele aldığınızı söyleyebilir miyiz?
Samim KOCAGÖZ: Evet, az önce de söylemiş olduğum gibi Romanın bu sürecin yansımalarını tam olarak anlatmış olmasını umuyorum.
Asım ÖZTÜRK: Bundan sonraki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Samim KOCAGÖZ: Bundan sonra yazılacak öykülerim var, bir romanı da geliştirmekteyim. Ne var ki bundan önceki edebi
çalışmalarım ve 1940’tan bu yana içinde bulunduğum edebiyat çevreleri(altmış dört yaşıma geldiğimden) konusunda anılarımı yazmak istiyorum. Zaman zaman bu konuda tuttuğum notlarım hazır. Yıllar boyu tuttuğum bu notlardan yararlanarak önümüzdeki kış çocukluğumdan başlayarak bir roman havası içinde, gerçekleri içine alan anılarımı yazacağım.
Asım ÖZTÜRK: Verdiğiniz bilgiler için çok sağ olun.
Samim KOCAGÖZ: Siz sağ olun.
1916 yılında söke'de doğdu. 1928'de ilkokulu bitiren kocagöz, ortaokul ve lise öğrenimini izmir erkek lisesi'nde tamamladı. 1937 yılında liseyi bitirdikten sonra da en büyük amacı olan edebiyat öğrenimini almak üzere istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi türk dili ve edebiyatı bölümü'ne girdi. 1942-45 yılları arasında isviçre'nin lozan üniversitesi'nde sanat tarihi ve felsefe tarihi dersleri aldı.
yazarlığının yanı sıra öğretmenlik de yapan kocagöz, izmir devlet konservetuvarı'nda tiyatro tarihi, edebiyat; kısa bir süre çalıştığı izmir ticaret lisesi'nde de edebiyat dersleri verdi.
öykü ve yazıları serveti fünun-uyanış, ses, yürüyüş, vatan, fikirler, yenilikler, yeditepe, yeni ufuklar, ataç, yön, türk dili, varlık, adam sanat, cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde yer alan samim kocagöz, yazın yaşamına 1938 yılında ikinci dünya romanıyla başladı. olgunluk dönemindeki eserlerinde rastlanmayan romantizmin etkin olduğu bu romanını, diğer roman ve öyküleri izledi.
ilk öyküsü "yarıntı" 1939'da ses dergisinde yayımlandı. "yarıntı" ile başlayan öykücülük serüveni, telli kavak (1941), sığınak (1946), sam amca (1951) kitaplarıyla şekillendi. yeni istanbul ve new york herald tribune gazetelerinin 1950 yılında düzenledikleri dünya hikâye yarışması'nda "sam amca" öyküsüyle türkiye birincisi oldu. 1944 yılında tamamlanıp 1948'de yayımlanan bir şehrin iki kapısı adlı romanı, yazarın toplumcu gerçekçi çizgisini yansıtan ilk romanı olarak değerlendirildi. roman, 1985'te yapılan ikinci baskısında nabi'nin park kahvesi adıyla yayımlandı.
1946'da vatan gazetesinde çıkan "fındık yaprakları" öyküsü nedeniyle sivas'a sürüldü.
hüsamettin bozok'un kurduğu yeditepe yayınevi'nin 1955-1960 yılları arasında ortağı oldu.
öykücülüğünün ikinci dönem eserleri olan cihan şoförü (1954), ahmet'in kuzuları (1958), yolun üstündeki kaya (1964) kitapları basıldı.
kocagöz, 1957'de çıkan onbirlerin dönüşü'nde, ikinci dünya savaşı sırasında ortaya çıkan fikir hareketleri/ayrılıklarını, insanların düşkırıklıklarını anlattı. kalpaklılar-doludizgin (1962) ise kurtuluş savaşı ve milli mücadele ekseninde yaşananların anlatıldığı beşinci romanı oldu.
yağmurdaki kız adlı öykü kitabıyla 1968 türk dil kurumu öykü ödülü'nü kazandı.
üyesi olduğu türkiye işçi partisi'nden 1970 yılında ayrıldı. tip'te geçirdiği yıllara dair gözlemlerini ve davutpaşa kışlası'ndaki tutukluluk zamanlarını anlattığı tartışma (1976) adlı romanında 12 mart müdahalesine yer verdi. yazdığı oyunlarından yalnızca sayılı günler ve yaşlı kız okura ulaştı.
yokluk içinde yaşayan, bir karış toprağı bile olamayan yörüklerin, cumhuriyet öncesi yaşamlarını anlattığı bir karış toprak (1964) adlı romanının devamı olarak, cumhuriyet sonrası dönemde bir çift öküze sahip olamak isteyen göçmenlerin dramını anlattığı bir çift öküz (1970) romanı yayımlandı.
demokrat parti'nin son yıllarıyla 27 mayıs'a geliş sürecini anlattığı ve 1973 yılında yayımlanan izmir'in içinde adlı romanıyla türkiye'nin siyasal durumunu bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
1978'de basılan alandaki delikanlı adlı öykü kitabıyla 1979 lions hikâye ödülü'nü aldı.
kocagöz'ün, roman, romancı, okur, eleştirmen, sanat, edebiyat, türk edebiyatının dünya edebiyatı içindeki yeri üzerine yazdığı yazılarının bir araya getirildiği deneme kitabı roman ve yazarlık onuru 1983'te yayımlandı.
sosyo-politik olayların konu edildiği öykü kitaplarından biri olan gecenin soluğu 1985 yılında çıktı.
eserlerine konu olan, türkiye'nin toplumsal yaşamına etki eden dönemlerden birini, 12 eylül 1980'in getirdiklerini anlattığı on birinci romanı mor ötesi, 1986 yılında, "simon pépéta" adlı uzun öyküsüyle birlikte yayımlandı. bu romanıyla 1987 ferit oğuz bayır roman ödülü'nü kazandı.
1989 orhan kemal roman ödülü'nü aldığı en son romanı eski toprak'ta (1988), 12 mart 1971'e geliş sürecini sorguladı.
1989 yılında çıkan bu da geçti yahu adlı anı kitabından bir yıl sonra baskın adlı öykü kitabı yayımlandı. aynı yıllarda geçirdiği felce rağmen yazmaya devam etti.
samim kocagöz, 5 eylül 1993 tarihinde, tasarladığı "kocagözgiller" romanını tamamlayamadan aramızdan ayrıldı. kocagöz'ün başta öyküleri olmak üzere, yapıtlarından bazıları yabancı dillere çevrilmiş, uluslararası antolojilere girmiş ve hakkında çeşitli makaleler yazılmıştır.
maviADA'nın BÜTÜN SAYILARINI,YAZI ve YAZARLARINI GÖRMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN