top of page
1/1074

ÜNİVERSİTE HAYALİ

Bir üniversite sınavı daha bugün itibariyle geride kaldı. Sınavı kazanacak olanlar sevinecekken, bu yıl başarılı olamayanlar da bir daha ki seneyi iple çekecekler.


2022 YSK’ye (Yüksek Öğretim Kurumlar sınavı) 3 milyon 234 bin 409 aday başvurmuştur. Bu yılki üniversite sınavına geçen yıla göre 650 bin daha fazla adayın başvuru yaptığı açıklanmaıştı. Bu fazlalığın sebebi ise çeşitlik arz etmektedir. Bu çeşitliliklerin başında istihdam sorunu başat sorundur. Bunun dışında üniversite mezunu olmasına rağmen isteyip de giremediği bölüm için tekrar şansını deneme isteğidir.


2021/2022 itibariyle ülkemizde birinci ve ikinci öğretim dâhil 4 milyona yakın örgün üniversite öğrencisi vardır. Bu sayı önemli bir potansiyeli işaret etmektedir. Ancak bu potansiyeli olumlu değerlendirme yeteneği ise maalesef yoktur. Ülkemizde üniversiteye girmek, üniversiteyi okumak ve bitirdikten sonrası süreç sorunlar yumağı özelliğini korumaya devam ediyor. Öğrenciler en baştan eşitsiz bir üniversite yarışı ile karşı karşıyalar. Donanımsız, öğretmen sorunu yaşayan, üniversiteye hazırlanma ortamı ve kaynakları neredeyse hiç olmayan lise ve dengi okul öğrencileri ile her türlü olanağa en üst düzeyde sahip öğrenciler yarıştırılıyor. ‘Yarış’, pedagoji bilimine aykırı iken ülkemiz çocuk ve gençleri yarışın en adaletsizliği ile karşı karşıya bırakılıyor.


Üniversiteyi kazanamayan yüzbinlerce genç güvencesizlik içinde okulsuz ve işsizlikle ne yapacağını bilmez bir durumda mutsuzlukla tek başlarına mücadele etmek durumunda kalıyorlar. Üniversitelere yerleşebilenleri ise başkaca birçok sorun bekler oluyor. Bir yanda özerk, demokratik olmayan ve mali anlamda da bağımsız olmayan YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu) kıskacında baskıcı bir akademik ortam diğer yanda barınma, beslenme ve ulaşım, ders/alan araç gereçlerine erişim sorunu gibi onlarca sorun üniversite öğrencisini beklemektedir. Okurken, hele ki son sınıfa gelirken gelecek kaygısı en ağır sorunsallık olarak gençleri kara kara düşündürmektedir.

Her üç gençten birinin işsiz olduğu günümüz Türkiye’sinde altı üniversite mezunundan dan biri ise işsiz durumdadır. Üniversite mezunlarının bile alanı dışında bile olsa bir işe yerleşebilmesi en azından birkaç yıl alıyor. İstihdam kapsamında görülen üniversite mezunu çalışanların büyük bir kısmı bitirdikleri alanların dışında bir işte çalışmaktadır ve dolayısıyla eksik istihdam tanımı içerisinde olmaktadırlar. Bununla beraber her ilde bir üniversite ve hemen hemen her ilçeye bir yüksekokul, 5-6 katlı birçok apartmanda özel üniversite açmak umut tacirliği yapmak ve genç işsiz sayısını gizlemekten başka bir anlam taşımıyor. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar özel okul ve özel üniversite açmak eğitim alanının piyasalaştırılması ve rant alanına dönüştürülmesinden başka bir şey değildir. Nitelikli kamusal eğitim hizmetine karşı bu derece niteliksiz özel okulculuk çılgınlığının başka bir ülkede örneğinin bulunamayacağını düşünüyorum.


Son yıllarda artan üniversite sayısına paralel kısmen de olsun üniversiteli çalışan sayısı da artmıştır. Ancak üniversite mezunlarının çoğu mesleğinin dışında, güvencesiz olarak asgari ücret ya da asgari ücretin de altında ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Yoğun emek sömürüsü, güvencesiz çalışma, baskı ve her türden mobing altında çalışma gençleri umutsuz ve mutsuz kılıyor. Bu nedenle yurtdışında çalışmak ve orada yaşamak tercihleri son yıllarda artarak sürüyor. Son üç-dört yılda üç bin dolayında tıp doktorumuzun Avrupa ülkelerine (özellikle Almanya’ya) göç ettiği ve tıp öğrencileriyle birlikte çok büyük bir üniversiteli potansiyelin yurtdışına gitmek için uygun koşulları beklediği bilinmektedir. Günümüzde yurtdışına göç etme isteği, orada çalışma ve yeni bir hayat kurma talebi ortaokul ve lise öğrencilerinin de talebi olmaya başlamıştır.


Gençliğini kaybeden toplum bugününü ve yarınını kaybediyor demektir. Toplumun görgüsüzlüğünden dolayı bu gerçek karşısında büyük kitleler suskunluğunu acı bir şekilde korumaya devam ediyor. Ciddi bir genç beyin göçüne karşı siyasi iktidarı uyarmak, gençliğe sahip çıkmak olmazsa olmaz bir yurttaşlık görevidir oysaki! Ülkesinden umudunu kesen gençlerin sesi olmak zorundayız. Bu zorunluluğun zamanı geldi de geçiyor. Her kademede eğitim ve öğretimin ekoloji ile bütünleşik olarak yeni, özgür, eşit, laik ve demokratik mutlu bir toplum için olması gerektiğini bir kere daha tekrarlamak ta fayda vardır diye düşünüyorum.

Gençliğe ellimiz uzatmalıyız. Aksi durumda çok uzak olmayan zamanda elimiz boşlukta kalacaktır.


62 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/2

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page