Sabahattin ALİ
top of page

Sabahattin ALİ


Zeliha AYDOĞMUŞ


  • 02.04.2021

''Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmâl edeceksin.''


Canım Aliye Ruhum Filiz / Sabahattin ALİ


Öyle günler gördüm ki diye başlıyor bir şiirinde, bir diğer şiirinin adıdır Kıyamadım...Mısra sonlarındaki dizelerinde şöyle seslenir sevgiliye;


''Seyrine doyamadığım!

Sesini duyamadığım!

'Benimsin!' diyemediğim!

Göğsüme koyamadığım!

Başını eğemediğim!

Öpmeğe kıyamadığım!''


Bir bakıyoruz ki aniden dönmüş sevilene, ''Sen benim adını koyamadığımdın'' diyor ve ekliyor o güzel şiirine adını veren dizeleri, ''Senin adın kavuşmak olsun''...


Sonra sisli bir gecede ışık oluyor Sabahattin ALİ...Ortaya çıkardığı eserlerle edebiyat tarihine ölümsüzlüğün, sonsuzluğun rengini bulaştırıyor anlatı ve dizeleriyle...Mesela ilk mısraında;


''Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın

Aldırma gönül, aldırma''


dediği, Aldırma Gönül adlı şiiri hoş bir şarkı olup, Edip Akbayram'ın sesinde can buluyor ve oldukça uzun bir süre dillere dolanıyor...Sonrasında da görüyoruz ki, bunun gibi nice şiiri şarkıya dönüştürülüyor usta ellerce ve unutulmazlar arasına giriyor sanat tarihimizde.


Sabahattin ALİ'yi yalnızca şiirleriyle anmak büyük haksızlık olur...Öyle ki O, kısacık yaşam öyküsünde, hem de adım başı yasakların yazarların karşısına dikildiği, çelme taktığı ve kalemlerini kırmaya yeltendiği bir devirde yaşamış, klasikler arasına giren onca eseri üretmiş bir kimse, kuşkusuz eşine az rastlanır yazarlardan biriydi kendisi. Bu sebeple Sabahattin ALİ'yi anmaya, doğumundan ölümüne geçen süreyi anlatmaya biyografisiyle başlamak en uygunu olacak...


BİYOGRAFİSİ


25 Şubat 1907’de Bulgaristan-Gümülcine’de doğmuş, 7 Yaşında Füyûzâtı Osmâniye Mektebi’nde eğitim hayatına başlamıştır. Babası Ali Selahattin Bey'in zabit olması sebebiyle tayini Çanakkale’ye çıkmış ve yaşamlarını burada sürdürmeye başlamışlardır. Sabahattin ALİ, eğitim hayatını Edremit İptidaî Mektebi’nde sürdürmüştür.


Mezun olduktan sonra İstanbul’a dönen Sabahattin Ali, dayısının yanında bir yıl kadar yaşamış, 1922-1923 eğitim döneminde Balıkesir Muallim Mektebi’ne kaydını yaptırmıştır. Sebahattin ALİ'nin yazmaya yönelik yoğun çalışmalarının başlangıcı bu döneme rastlamaktadır. Pek çok gazete ve dergiye ürettiği eserleri göndermiş ve yayınlanmıştır. Bunlardan biri Balıkesir’de yayımlanan Irmak dergisidir.


Sabahattin Ali bir süre sonra eğitimine İstanbul Muallim Mektebi’nde devam etmiş, bu da edebi yaşamında büyük bir şans olmuştur... Çünkü o yıllarda Ali Canip Yöntem, Muallim Mektebinde edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. Ondaki cevheri fark eden Ali Canip Yöntem yardımıyla şiirleri, öyküleri ve denemeleri birçok önemli dergide yayımlanmaya başlar.


Sabahattin ALİ, okuldan mezun olduktan sonra ilk olarak Yozgat’ta öğretmenlik yapmıştır. 1928-1930 yılları arasında dil eğitimi almak amacıyla Almanya'da bulunmuş, döndüğünde ise Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde memurluk, Devlet Konservatuarı’nda dramaturgluk yapmıştır.


Konya'da görev yaptığı dönemde (1932) okuduğu bir şiirinde Atatürk'e hakaret ettiği ileri sürülerek tutuklanmış, sonrasında da af olunarak serbest kalmıştır.


1944 yılında Sabahattin ALİ'ye, Nihat Atsız ile ilgili yazdığı yazıyla ilgili bir dava açılmış, davayı Sabahattin ALİ kazanmasına rağmen bu dönemde yazar ciddi sorunlarla karşılaşmıştır. Çünkü Sabahattin ALİ'nin yazıları engellenmiş, bu nedenle de Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile siyasi mizah dergileri çıkarmaya başlamıştır. Fakat bu dergilerde yazdığı yazılarda da İsmet İnönü'yle alay ettiği ileri sürülmüş ve üç ay hapis cezası almıştır(1948).

Tek partili dönemde yazıları hiçbir yerde yayınlanmadığı için işsiz kalan Sabahattin ALİ yurt dışına çıkmak ister fakat kendisine pasaport verilmez. Çıkar yol olarak Bulgaristan'a kaçmaya karar veren yazar Ali Ertekin adlı bir kaçakçıyla anlaşır. Sonrasında ise Bulgaristan'a kaçtığı sırada 2 Nisan 1948 yılında ordudan atılmış olan ve ajanlık yaptığı ileri sürülen Ali Ertekin tarafından öldürülür.


SANATI ve ESERLERİ


"Yazacaksan Doğru Dürüst Yaz!"

Sabahattin Ali'nin hikâyeciliğinde ön planda olan gerçekçilikte, babasının etkisi şüphesiz önemlidir. İlk yazdığı kompozisyonda babası ile çıktıkları avı anlatır. Ancak bu anlatımda, "Sabah güneşin ilk ışıkları penceremize vururken... " şeklindeki başlangıç, babasının tepkisine neden olur: "Ulan, der, biz ava çıktığımız zaman daha güneş doğmamıştı. Sen nasıl olur da, güneşin ışınlarından söz edersin! Bu bir aldatmacadır. Yalancısın sen! Kimi aldatıyorsun! Yazacaksan doğru dürüst yaz. Yalan dolan istemez!" Bu aldığı ilk derstir ve özellikle Anadolu'ya yöneldikten sonra yerini bulur. Kendi ile sürekli bir hesaplaşma halindeki Sabahattin Ali, kendini aldatma çabasını dahi yazılarında itiraf eder. Kendini ortaya koymaktan çekinmezken de kahramanlar genellikle kendisidir. "Benim kanaatimce sanat, insana insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır." sözleri onun sanat anlayışını özetler mahiyettedir.


Sabahattin ALİ'nin ortaya çıkardığı eserlere bakıldığında; yazın yaşamının ilk evrelerinde aşk teması öne çıkarken, ilerleyen süreçte toplumsal sorunlara yönelik olarak köy ve köylüleri, doktorlar ve hastaneleri, cezaevi ve tutukluları, aydınları ve yöneticileri eserlerinde sıklıkla işlediği görülmektedir. Yapıtlarında konuşma diline yakın, yalın bir dil kullanıyor oluşu Sabahattin ALİ'nin halkın gönlündeki o özel yeri yapan özelliklerden biridir.


Şiir

  • Dağlar ve Rüzgâr (1934 - Yeni Eklerle 1943).

  • Kurbağanın Serenadı ve Öteki Şiirler'le birlikte (1937)

Bestelenen Şiirleri

  • Hapishane Şarkısı V (Aldırma Gönül - Kerem Güney, Edip Akbayram)

  • Leylim Ley (Zülfü Livaneli)

  • Hapishane Şarkısı I (Göklerde Kartal Gibiydim - Edip Akbayram)

  • Hapishane Şarkısı III (Geçmiyor Günler - Ahmet Kaya)

  • Çocuklar Gibi (Sezen Aksu)

  • Kız Kaçıran ( Ahmet Kaya)

  • Kara Yazı (Ahmet Kaya)

  • Melankoli (Nükhet Duru)

  • Eskisi Gibi (Ben Yine Sana Vurgunum - Nükhet Duru)

  • Dağlar (Dağlardır Dağlar - Sezen Aksu)

Öykü

  • Değirmen (1935)

  • Kağnı (1936)

  • Ses (1937)

  • Kağnı - Ses (1943 - İki Kitap Birlikte)

  • Yeni Dünya (1943)

  • Sırça Köşk (1947).

Roman

  • Kuyucaklı Yusuf (1937)

  • İçimizdeki Şeytan (1940)

  • Kürk Mantolu Madonna (1943).

Çeviri

  • Tarihte Garip Vakalar, Max Memmerich (1941)

  • Antigone, Sofokles (1942)

  • Minna Von Barnhelm, Lessing (1943)

  • Üç Romantik Hikaye, H. Von Kleist - A.V. Chamisso - E.T.A. Hoffmann (1944)

  • Fontamara, Ignazio Silone (1944)

  • Gyges Ve Yüzüğü, Fr. Hebbel (1944)

  • Yüzbaşının Kızı, A.S. Puşkin (1944) (Erol Güney ile birlikte)





90 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page