BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
- maviADA
- 3 May
- 7 dakikada okunur

Şenol YAZICI
*
"
Babasının görevi nedeniyle bulunduğu 1911 yılında Giresun'da doğar Bedri Rahmi. Aslen Trabzon Maçkalıdır.
Modern sanatta iki disiplini bir arada başarıyla yürüten ender isimlerden biri olacaktır EYÜBOĞLU.
Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödüle değer görülür.
ŞİİR ve RESİM onu tanımlayan iki ayrı sanat koludur. Bu iki dalda da öyle güzel örnekler vermiştir ki şiirlerini okurken gözünüzün önüne bir resim gelirken, resimlerine baktığınızda ise dilinize bir şiir takılır.
"Şiir, şekil bulmuş resim; resim, şekillenmiş şiir..." diye tanımlar kendisi de...
21 Eylül 1975'te İstanbul’da vefat eder.
"
SIKI TUTUNUN GÜNAHLARIM
*
Günahlarım bana ne getirdiniz?
Ben sizi her zaman
Pas tutmuş elma yapraklarına
Karpuz kabuğu kokan bodrum katlarına saklayamam.
Günahlarım bana ne getirdiniz?
Topu topu tesbih böceği kadar haz
Fakat ben sizleri
Telgraf direkleri gibi
Birbiri arkasından unutamam!
Günahlarım!
Ben ıstırap çekmenin şehvetine varamadım
Karnım ağrıyor bilseniz ne kadar mes’udum diye
Bar bar bağıramadım
Sıkı tutunun günahlarım
Allah izin verirse bir gün
Büyük meydanların birinde
Topunuzu azad edeceğim.
*

Bedri R. Eyüboğlu, Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi sonrası Maraş'tan Trabzon'a getirilip Maçka'ya yerleştirilen Eyüboğlu ailesindendir.
Babası 1923'te milletvekili olacak, 1903 Mülkiye mezunu kaymakam Mehmet Rahmi Eyüboğlu, sonraları yazar çevirmen olacak Mehmet Sabahattin, şair -ressam Ali Bedrettin (Bedri Rahmi), Nezahat, ressam Emine Muallâ ve Mustafa Kemalettin'in babasıdır.
Babası Giresun Görele'de kaymakamken 1911'de doğar.
Çocukluğu Anadolu'nun değişik yerlerinde geçer. Belki Anadolu motiflerine düşkünlüğü o günlerin bir mirasıdır. Asıl adı Ali Bedrettin iken zamanla Ali unutuldu ve ismi önce Bedir'e, sonra Bedri'ye dönüşür. Havza, Kütahya, Ankara, Artvin'de bulunduktan sonra babasının TBMM II. döneminde Trabzon milletvekili seçilmesi üzerine ailesi 1925'te Trabzon'a yerleşir. Trabzon Lisesi'nde öğrenim görür.
Trabzon Lisesine 1927'de resim öğretmeni olarak atanan ve yedi ay görev yapan ünlü ressam Zeki Kocamemi, yeteneğini keşfetti ve onu teşvik etti. Bir öğrenim bursu ile Fransa'ya gitmiş olan ağabeyi Sabahattin'in gönderdiği resim kitapları, ilgisinin devamını sağladı.
Edebiyata da ilgi duyan Bedri Rahmi, ilk şiirlerini de lise yıllarında iken yazacaktır.
Lise bittikten sonra 1929'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne girecek, Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'nın öğrencisi olacak, edebiyata ilgisini de sürdürecek Ahmet Haşim'den estetik ve mitoloji dersleri alacaktır.
1931'de diplomasını almadan, kendisiyle bursunu paylaşan ağabeyi ile beraber Fransa'ya gider. Dijon ve Lyon'da Fransızcasını geliştirmek için çalıştı. Bu arada Gauguin ve El Greco gibi beğendiği ustaların resimlerini bulundukları müzelerden kopya etti.

1932 yılında, Paris'te bir ay kadar André Lhote Atölyesi'nde çalıştı; ileride yaşamını birleştireceği ve EREN adını alacak Ressam Ernestine Letoni ile tanıştı.
Matisse, Brague ve Chagal'ın resimlerini, Türk kilimlerini, minyatürlerini inceledi. 1933 yılında yaptığı o dönemin iki ünlü gemisi Yavuz, Gülcemal resimleri ses getirir.
O yıl Londra'ya gitti; yıl sonunda Türkiye'ye geri döndü.
Bedri Rahmi, yurda döndükten sonra 1934 yılında, Yeni Adam dergisinde ressam olarak çalışmaya başladı. Aynı dönemde şiirleri edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştı.
Akademinin diploma yarışmasında “Yol İnşaatı” konulu resmi ile üçüncü olan Bedri Rahmi, bu sonuçtan memnun kalmayacak ve yeniden yarışmaya hazırlanmak için mezun olmayı geciktirecektir.
27 Aralık 1934 tarihinde 30 resim ile D Grubu Sergisi'ne katıldı.
Bazı resimlerini de Ernestine'in resimleri ile beraber sergilenmeleri için Romanya'ya yollamıştı. Böylece ilk kişisel sergisi 1 Ocak 1935 tarihinde Bükreş'te Hasefler Galerisi'nde kendi katılımı olmadan açıldı. Bir firmada çevirmenlik yapmak için geçici bir süre gittiği Çerkeş'te çocukluğunun manzaralarını yeniden keşfetti. Tan gazetesinde yazmaya başladığı yazıları Çerkeş'ten döndükten sonra yoğunlaştırdı.
Artık İstanbul'a yerleşen ve “Eren” adını alan Ernestine Letoni ile 16 Nisan 1936 tarihinde evlendi.
Tekel Genel Müdürlüğü'nde işe girdi. Vitrin düzenleyici olarak göreve başladı ve Sipahi Ocağı sigarasının kapağındaki “Koşan Mızraklı Atlar” figürünü tasarladı.

Güzel Sanatlar Akademisi'nin 1936 yılında diploma yarışmasında “Hamam” adlı çalışması ile birinci oldu ve diplomasını aldı.
Cumhuriyet döneminin ilk yurt dışı sergisi olan Sovyetler Birliğine götürülen Türk Resim ve Heykel Sergisi'ne üç resim ile katıldı
1937 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü başkanı olan Fransız ressam Leopold Levy’in kendisine asistan olarak seçtiği birkaç genç ressamdan biri Bedri Rahmi oldu. Böylece uzun yıllar sürecek akademik kariyeri başladı.
Akademi Başkanı Burhan Toprak o yıllarda Türk ressamları hakkında kitaplar hazırlatıyordu. Bedri Rahmi, eski öğretmeni Nazmi Ziya Güran üzerine bir inceleme kitabı hazırlayıp kitap hâline getirdi.
Ömrünce Güzel Sanatlar Akademisinde ders verecektir.


Bedri Rahmi, CHP Yurt Gezisi programı kapsamında Eylül 1938'de Edirne'ye gitti. Dönemin en önemli sanat atılımlarından olan bu gezi programını çok benimser.
Belki de bu kazanım 1950'li yıllarda Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Arza Erhatlının da katıldığı Mavi Yolculukların tiryakisi olmasına neden olacaktır.
Edirne'de insan figürü olmayan doğa resimleri çizdi, yöresel motifleri resmetti.
1 Kasım 1938 tarihinde çıkan Ses dergisi yazarları arasında yer aldı. Resimlerini, desenlerini ve deneme yazılarını bu dergide yayımladı. 1939'da Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisinde “Figür” adlı yapıtı ile üçüncülüğü Arif Kaptan ile paylaştı. 9 Kasım 1939 tarihinde, askerlik görevini yapmak üzere yedek subay okuluna alındı. Aynı yıl oğlu Mehmet Hamdi Eyüboğlu dünyaya geldi.
1941'de askerlik görevini tamamladıktan sonra ilk şiir kitabını "Yaradana Mektuplar" yayımlandı. Geleneksel halk sanatlarından seçtiği motifleri başarılı bir biçimde kullandığı gibi şiirlerinde de halk edebiyatının masal, deyiş gibi türlerine karşı duyduğu hayranlığı yansıttı.

1942'de CHP'nin ikinci gezi rogramına katılarak Çorum'a ve oradan İskilip'e gitti, İskilip'te iki hafta kaldı. Bu İskilip gezisi, onun resim anlayışını etkiledi ve değiştirdi.
Resimlerinde yoğun olarak halay çekenler, han avluları, çocuk emziren kadınlar, saz çalan aşıklar temalarını işlemeye başladı.
Özellikle el baskı yazmacılık, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı'nın teknikleriyle birleştirerek kullandı.
Şiirlerinde de halk kaynağından beslendi; masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı.
Zamanla duvar resimlerine yönelen sanatçı 1943 yılında, Ortaköy Lido Yüzme Havuzu için ilk duvar resimlerini gerçekleştirdi. Mimari ile diğer güzel sanatlar yapıtlarının bir arada kullanılmasının güzel sonuçlar doğuracağına, mimar-sanatçı işbirliğinin gerekliliğine inanıyordu ve hayatı boyunca bunu savundu. 1945-1947 yılları arasında “Mari'nin Portresi”, “Alis I”, “Alis II” gibi önemli portre dizisini oluşturdu. Portrelerini kâğıt, bazen de tahta üzerine yapıyordu. 1946 yılında, Ankara Büyük Tiyatro'nun (operanın) girişindeki kapıların üstüne ikinci duvar çalışmasını yaptı (“Kız kaçırma” konulu bir fresk). 1946 yılı Kasım ayında UNESCO'nun Paris'te düzenlediği uluslararası sergiye gönderilen resimleri ilgi çekti.
Bedri Rahmi, asistan olarak akademik hayatına başladığı günlerden beri öğretmenlik görevini çok önemsemiş, usta-çırak ilişkisinin önemine inanmıştı. Bu düşünceyle 1947 yılında, genç sanatçılardan oluşan “10'lar Grubu”nun kurulmasına öncülük etti. Grubun üye sayısı bir yıl içinde otuzu geçti.

Bedri Rahmi, kendisini tümüyle resme vermesi konusundaki telkinlere rağmen şiir yazmayı da hiç bırakmadı ve 1948 yılının Ağustos ayında ikinci şiir kitabı “Karadut” yayımlandı.
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
...
Karadut aynı zamanda partneri de olan Mari Gerekmezyan'a yazılmıştı.
Başörtüsü veya kilimin hem güzel, hem işe yarar olması gibi sanat eserlerinin bir iş görmesi gerektiği düşüncesi sanat anlayışını şekillendirdi. “Güzel yararlı olmalıdır” düşüncesinden hareketle “Yazmacılık” geleneğine yeni bir yorum getirdi.
Eşi ile birlikte 1950'de yurda döndükten sonra İstanbul'da Maya Sanat Galerisi'nde sergi açtı. Aynı yıl, Kariye Camii düzenlemesini yaptı ve Bizans mozaikleriyle ilgilenmeye başladı. 1951 yılında, “Küçük Sahne”yi süsledi. ve ilk “Yazma Sergisi”ni açtı. 1953 yılında Yazmaları ve özgün baskıları Philadelphia Print Club da sergilendi. 14 Eylül'de Time dergisi iki renkli sayfa ayırdı. 1954 yılında Bedri Rahmi “Türk Tepsisi” adlı motifi ile Steuben Glass adlı bir firmanın tertiplediği yarışmada ödül kazandı ve motif kristale oyularak teşhir edildi.

Yazı yazma tutkusunu ise 1951'de Yeni Sabah gazetesindeki yazılarıyla sürdüren Bedri Rahmi, sonra Cumhuriyet gazetesine geçti ve 1952-1958 yıllarında düzenli olarak yazdı. 1953'te üçüncü şiir kitabı "Tuz", 1956'da ilk düzyazı kitabı "Canım Anadolu", 1957'de “Üçü birden” adlı kitabını yayınladı.
1953-1960 arasında resim alanına çalışmalarını büyük boyutlu mozaiklerle sürdürdü. 1954-1957 yılları arasında Hilton ve Divan otellerinde ve KLM İstanbul merkezindeki panoları yaptı. 1957 yılında Tokyo özgün baskı Bienaline katıldı. 1958 yılında 1958 Brüksel Expo’sundaki Türk Pavyonu için yaptığı 227 metrekarelik çalışmasıyla altın madalya aldı. 1959 yılında, Paris'te Nato merkezine 50 metrekarelik bir pano hazırladı.

Bedri Rahmi, 1961'de aldığı Rockfeller Bursu ile iki yıl için eşi ile birlikte ABD'ye giderek çalışmalarını yurt dışında sürdürme fırsatı buldu. Bu dönemde zengin renklerle soyut biçimlere yöneldi. Görülmedik, bilinmedik renkler bulabilmek için denemeler yaptı, plastik tutkal - plastik boyalar – kum – talaş ve buruşturulmuş Japon kağıdı kullandı. ‘Amerika Dönemi’nin sanatına başka bir boyut kazandırdığını ifade etti. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de iki yıl misafir profesörlük yaptı. 1961 Ağustos'ta Unicef çocuklar yararına “Eşeğin Üzerinde Çocuklarını Taşıyan Anadolu Köylü Kadın” motifi Amerika'da kartpostal olarak basıldı. 1962 Aralık ayında New York Modern Sanat Müzesi “Zincir” adlı resmini satın aldı.
ABD dönüşü soyut resim ve renk düzenlemelerini bırakıp yeniden eski konularına döndü; gecekonduları, kahvehaneleri, hanları resmetti. 1963-1964 yıllarında Vakko fabrikası, Karaköy tatlıcılar, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı panoları yanında çeşitli malzemeleri denedi. Son panosu Etap Oteli girişindeki “Güvercinler”dir.
Kardeşi Sabahattin Eyüboğlu'nun 12 Mart sürecinde gözaltına alınması onu çok etkiledi. 1970 yılında, yeniden toplumsal içeriği ağır basan resimler yaptı. 1972 yılında, 33'üncü Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde birincilik ödülü aldı.
21 Eylül 1975 tarihinde İstanbul'da pankreas kanserinden 64 yaşında hayatını kaybetti ve Küçükyalı Mezarlığına defnedildi.
Atölyesinin girişindeki yemininden de anlaşılacağı üzere denemelerini, araştırmalarını tüm yaşamı boyunca sürdürdü, temel ilkelerine sadık kaldı ve özgünlüğünü korudu.
“
Bugüne kadar resim sanatı alanında yapılagelmiş olanları inceleyeceğime, kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler arasında beni en çok saranlarını ayırarak, onlara kendi aramalarımı, denemelerimi katacağıma; alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop, klişeleşmiş çiğnene çiğnene tadı tuzu kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma; elimden çıkan her çizgiye, her lekeye, her renge, her beneğe, kendi aklımı, kendi tecrübemi, kendi tasamı, kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma; aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak, gözüm, kulağım, burnum, elim, belim, dilim, derim üstüne yemin ederim. Yemini bozduğum gün buradan giderim
”
dediği yeminini hiç bozmadı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun evini anlatacak en güzel ifadelerse, dostu Fazıl Hüsnü’nün mısralarında...
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Evi
*
Fazıl Hüsnü Dağlarca
*
Çocuksu ipi çekip kapıdan girdin mi
Yüreğin yemyeşil dallar altından ak çıkar
Koptuğu ulu orman mutludur seninle
Kütükler basamak basamak çıkar
Yavaş yapılmıştır tek adım bile yorulmazsın ki
Güvercin olmuş ayak çıkar
Nice yaşamalarımız doluşur yukarı
Sevmek belki de anlamak çıkar
Yenilerden eskilere boyaları bezeklerin
Özlemle aramalarına yanarak çıkar
Çınlar azıcık... Duyarsınız beklersiniz gelecekleri
Ne bileyim bu ev nerelere yakın
Kardeş Eyüboğlu nerelere uzak çıkar
1975 Güzünde 21 Eylülde vefat eder Bedri Rahmi.

Şiirleri ve yazıları
1928'de Lise öğrencisiyken şiir yazmaya başladı. Şiirlerine, 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verildi. 1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlandı. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansıdı. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde kullanarak halk diline yaklaşma çabasını sonuna dek götürdü. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergilemiştir.
Onun Bursa Cezaevi'nde açlık grevi yapan arkadaşı Nâzım Hikmet için yazdığı Zindanı Taştan Oyarlar adlı şiiri sonraki süreçte Zülfü Livaneli tarafından bir kısmı bestelenince oldukça sükse yaparak kült hâline geldi.
...
Ne bir haram yedin ne cana kıydın
Ekmek gibi temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin
Döşek diken diken yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor..
...
*
Comments