top of page

Bergama, Pergamon, Pergamum

Güncelleme tarihi: 10 Ağu

ree

Şenol YAZICI


PERGAMUM, PERGAMON, BERGAMA

Anadolu birçok kadim uygarlığın yerleşim yeri olmuş; insanlığın bir çok İLKLERİ burada yaşanmış.


Bunlardan biri var ki bugünkü uygarlık düzeyine katkısı yadsınamaz. İnsanlığın olmazsa olmazlarından... Bergama'da, o zamanki adıyla PERGAMUN'da tarihin en önemli buluşlarından biri gerçekleşmiş, parşömen icat olunmuş.


Dil kültür aktarımı için vazgeçilmez bir araç. Ne var ki dil insana bağlı, insan da ölümlü, unutkan ya da bilgisi zamanla deforme olabilen... Yani noter gibi değil... Yazı olmasaydı bugünkü uygarlık olmazdı; düşünün öğrendiğini unutan, kültür yaratamayan bir insanlık; her kuşak sil baştan, her şey yeniden...


BERGAMA salt parşömen nedeniyle, bu nedenle bile insanlık tarihine altın harflerle yazılacak bir kent...


ree


...ki BERGAMA daha ötesi bir devlet de aynı zamanda...




En güvenilir kaynağın yazı olduğunu herkes bilir. Kültür aktarımını da o yapar. Yazıya insanlık çok şey borçlu. Yazının da olabilmesi için kalem, kağıt gerekli, kitaba dönüşmesi için basım makineleri...


Bugün çok sıradan gözüken bu araçlar için insanlık kim bilir kaç bin yıl harcamış?


Yazının tarihini insanlık tarihiyle kıyaslarsak anlamak daha kolaylaşacaktır. İnsanlığın bilinen tahmini tarihi milyon yılken yazının tarihi daha net: 55oo yıl... Yani devede kulak bile değil. Çivi yazısı denilen ilk yazıyı pişmiş tuğlalara, taşlara kazıyarak yazıyorlar... Ancak papirüs icat olunca yazmak kolaylaşıyor. Bitkiden üretilen papirüsün icadı için de 1500 yıl geçiyor.



Daha kolay üretimi ve üstüne yazılan yazının daha uzun ömürlü olması nedeniyle tercih edilen hayvan derisini kullanan parşömense 2ooo yıllık...


Bugünkü kağıdın atasının üretimi ve yaygın kullanımının üstündense sadece bin yıl geçmiş.


Parşömen, üzerine resim yapmak ve yazı yazmak amacıyla işlenmiş, hazırlanmış hayvan derisi olarak bilinir.

Genel kanıya göre Mısır firavunun haseti işte.

Bergama'da kurulan kütüphanenin İskenderiye’deki kütüphaneyi gölgede bırakacağı endişesiyle Anadolu’ya gidecek papirüsler engellenir. bunun üzerine Bergama Kralı olan II. Eumenes kitap yapımı için yeni bir kâğıt çeşidi bulana ödül vereceğini belirtir.


Dönemin kütüphane sorumlusu olan Krates, oğlak derisini işleyerek yazıya uygun şekle dönüştürür ve krala sunar. MÖ II. yüzyıldan itibaren Bergama’dan tüm dünyaya yayılan parşömen; uzun yıllar boyunca mevcut kültürü gelecek nesillere taşıyacaktır.



Hayvan derisinden yapılan parşömen kağıtları adını Pergamum kentinden alır. İlk kez Pergamum (Bergama) kentinde kullanılan parşömen, en dayanıklı kağıt türlerinden biridir. Yaklaşık 2 bin yıldır kullanılan bu kağıtların en önemli özelliği, her iki yüzüne de yazılabiliyor olmasıdır.


Parşömen sadece yazı yazmak için değil resim yapmak için de kullanılır. Yüzlerce yıl önce bu kağıdın üzerine yapılmış olan resimler, yazılan yazılar bugün birçok müzede ve sanat galerisinde sergilenmektedir. Parşömene yazılmış yazıların zamana karşı daha canlı, daha dayanıklı olduğu bilinir.

İnanmayacaksınız ama, Akropolün tam altında, Bergama deresi kıyısında sanki 2000 yıldır oradaymışlar hissini veren küçük dükkanlarda harıl harıl çalışan atölyeler var ve parşömen üretiyorlar. Günümüz koşullarında Pahalı olduğu için ancak seçkin işlerde ya da hatıra olarak ve az kullanılıyor ama hala üretiliyor Parşömen


İlk parşömeni üretmesiyle bilinen antik dönemin görkemli kenti kadim bir uygarlığın başkenti de olmuş Pergamum, bugünkü BERGAMA, İzmir iline bağlı bir ilçe...

Kuzey Ege'de Bakırçay'ın kıyısında Madra dağlarının uzantısı en yüksek tepede konuşlanmış gerek görkemli AKROPOL'u gerekse antik dönemin Anadolu'sunda en gelişkin hastahane olan Asklepion'u, Kızıl Avlusu ve tarihi taş evleriyle gezmeye, görmeye değer zengin bir açıkhava müzesi gibi BERGAMA.


Laf aramızda, Bergama'nın tarihi taş Bergama evlerinin yanında çok da güzel lokantaları, yemekleri, lezzetleri de var.


AKSEPİLİON' dan arkada tepedeki AKROPOL'a BAKIŞ- PERGAMON 2025
AKSEPİLİON' dan arkada tepedeki AKROPOL'a BAKIŞ- PERGAMON 2025

Manisa, İzmir, Balıkesir'den gelen hemen hepsi düzgün asfalt çok yolla Bergama'ya varılabiliyor.

Biz çok bilinmeyen bir güzergâhtan, AYVALIK'tan çıkıp ülkemizin çam fıstığı deposu da olan Kozak Yaylasından, dağlardan, yaylalardan geçerek ulaşacağız.








ree

BERGAMA

Batı Giriş


Kozak yaylasından inen virajlı yol bir zamandır yanından akan ırmağı takip ediyor.


Ağaçlar giderek seyreliyor, hele fıstık çamları yok oluyor, ovaya iniyoruz. Arabadaki küçük arkadaşlarım bağrışıyor. Bakınca yukarda solda tanıdık bir tepe görüyorum: PERGAMON.

Tepedeki antik yerleşimi ve oraya Bergama çayından su taşıyan kemerler fark ediyoruz. Kim bilir kaç bin yıldır aynı yatakta akan Bakırçay boyunca giden yolumuz ilerde ilk çağdan kalma iki tünelin başladığı yerde ayrılıyor.

Burda büyük bir uygarlığın kurulmasında basat bir etken olan, toprakları bereketli bir ovaya çeviren BAKIRÇAY havzasındayız.

ree

Eski Bergama Evleri


Arkasında Tepede Akropol.

Bu evlerin arkasında dik bir tepe vardır, 334 metre yüksekliğinde. Tepenin çapının ne olduğu konusunda bir fikrim yok, aradım bulamadım. Biri biliyorsa sevabına yazsın.


Akropol orda...



ree


KISACA

PERGAMON'un KURULUŞU

Tarihi kaynaklarda ilk kez Ksenophon’nun Anabasis’inde geçen Pergamon kenti, Kaikos Vadisi’nin (Bakırçay) kuzey yamaçlarında bir tepe üzerinde kurulmuştur.

Büyük İskender’in ölümünü takiben varisleri arasında başlayan savaşlarda burada payını alacak Diadokhoi’nin mücadelesinde İpsos Savaşı’ndan (MÖ 301) sonra Lysimakhos’un kontrolüne geçen kentte Philetairos’un (MÖ 281-263) denetiminde Lysimakhos’a ait olan ganimetin bir kısmı muhafaza edilmiştir. Bu ganimette 9.000 Tales değerinde bir paradır. Krallığın sonraki dönemlerinin güç ve konforunda çok etkili olacak bir hazinedir bu. Korupedion Savaşı’nda (MÖ 281) Lysimakhos’un ölmesinden, ertesi yılda Seleukos Nikator’un öldürülmesinin ardından Philetairos ve onun soyundan gelenlerin yönetiminde Pergamon Krallığı (MÖ 281-133) Hellenistik Dönem’in (MÖ 336-30) güçlü krallıklarından birisi olmuştur.



PERGAMON KRALLIĞININ SONU.

Bu görkemli krallığın sonu bir deprem ya da büyük bir yangın ya da barbarların istilası olmayacaktır.

Son Pergamon kralı III. Attalos’un MÖ 138-133) ve atalarının deneyimleri egemen gücün Roma olduğunu göstermiştir. Varisi olmadığından MÖ 133 de öldüğünde krallığına, Batı Anadolu egemenliğine Roma’yı varis olarak atamıştır.

Ancak, III. Eumenes adıyla krallığın verasetini engellemeye çalışacak olan Aristonikos bir isyan hareketine başlamış, bu isyanı bastıran Roma, Pergamon Krallığı’nın batı bölümünü Asya Eyaleti (Provincia Asia) olarak örgütlemiştir. Pergamon ve başka Batı Anadolu kentleri ise, bağımsız ve otonom olarak kalmışlardır.

.

AKROPOL

Kaikos Vadisi’nin (Bakırçay) kuzey yamaçlarında bir tepe üzerinde kurulu, Bakırçay'dan mühendislik hesaplarıyla yükseltilen kanallarla yükseltilen su, şehrin en üksek yerinde sarnıçta toplanır ve dağıtılırdı.

Şehir, dönemine göre muazzam bir stratejik üstünlüğe sahiptir.

300-400 metre yükseklikte tepenin bir düzlüğü yok. Taş ve kaya zengini dağa, tıraşlayarak, teraslama yöntemiyle kurmuşlar antik şehri. Çıkan taşlar değerlendirilmiş, tapınaklar, kral sarayları, askeri kışlalar, yönetici ve halkın evleri, dev tiyatro, Bakırçay'dan su taşıyan su kanalları ve hala kullanılan yollar o taşlarla yapılmış.


Tepeyi çepeçevre surlar ve gözetleme kuleleriyle çevirmişler.


ree




Sevgili PERGAMON

*

87'de ilk görmüştüm.


Bu muazzam antik kent ondan sonraki süreçte kabem olmuştu. Ne zaman, kiminle yolum bu tarafa düşse mutlaka uğrardım. Hoş düşmese de bir yolunu bulup düşürürdüm. Yolarkadaşım taş görse hemen harç döküp inşaata başlayacak Laz müteahhit olsa bile benim sanki kendi hikayemmiş gibi sahiplenip hırs ve inatla anlattığım tarihsel hikayelerden etkilenip sonunda arkeolog kesilip teslim olurdu.


Dağı dolanan oldukça rampa, belki antik çağdan beri kullanılan patika üstüne işlenmiş dar bir asfalt yolla çıkılırdı tepeye.

Başlangıcında da girişe bakan bir kulübede görevli olurdu.


99 yazında, depremden hemen önce, nerden dönüyorsam akşama doğru ancak ulaşabilmiştim Bergama'ya. Araçla girmeme izin vermedi görevli.

Ben de:" Yürümemizi istiyorsun galiba," deyince üstümüzde yükselen dağın dik yamaçlarına bakıp hınzırca gülmüştü; "Hadi çıkın da görelim."


O üç yüz kusur metre dik yokuşu, ayaklarıma takılan çanak çömlek, tuğla, mermer parçalarına aldırmadan tırmanmıştım.


Tepede de dilim dışarıda, iki sütun arasına susuzluktan yanmış vaziyette bir sunağın üstüne oturmuş aranırken, halime acıyan bir gezgin kadının verdiği suyu içip güneşin batışını ve ayaklarımın altında yayılan Bergama'yı izlemiştim.



Şimdi bir de teleferik açılmış, tepeye ulaşan. Ertuğrul Günay yaptırmış bakan olduğu dönemde . Geldiğimiz zaman o da oradaydı, bakan değildi ama yaptırdığını görmeye gelmişti demek.


ree

KIZIL AVLU


M.S 2. yy’da İmparator Hadrian döneminde inşa edilmiş ve muhtemelen Mısır tanrıları Serapis, Harpokrates ve İsis... tapım görmüştür.


270.00 x 100.00 m alanda inşa edilen, 60.00 x 20.00 m. boyutlarında olan tapınak, antik devrin Pergamon'unun en görkemli anıtsal yapılarından birisidir. Tapınağın tamamının kırmızı tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır.


İncil'de adı geçen 7 kiliseden mekanı bilinen tek kilise bu yapının içinde yer alır, aynı bölüm günümüzde cami olarak hizmet vermektedir.



ree

KIZIL AVLUDAN BİR DETAY


Tersine Bir Kültür İstilası

*


Roma'nın bir kasaba dolduracak kadar kendi tanrısı varken bir de Kızıl Avlu'da Mısır tanrılarını racon keserken görürüz.


Kleopatra, Sezar ve Marcus Antonius'tan çok sonra, 2. yüzyılda Roma'nın en başarılı beş imparatorundan 3.sü olan ilk kez sakallı olarak büstünü yaptırtan Hadrianus'un eseridir Kızıl Avlu.


Kleopatra'ya sırılsıklam aşık Sezar'ı ve Marcus Antonius'u anlarsınız da Hadrianüs'e ne oluyor ki Mısırlı tanrıyı da taşımış Bergama'ya?


Tarih hiç unutmuyor. Hadrianus de bir Mısır aşığıdır aslında, ama onunki Nil'de esrarengiz biçimde boğulan ileride antik tanrı ilan edeceği genç Antinous'a duyulan başka bir AŞK...


Sebep ne olursa olsun bir tersine istila halidir bu.


İlk adımı, Kleopatra için kendi donanmasını yakarak zamanının en büyük kitaplığı olan İskenderiye kitaplığının bir bölümünün de yanmasına sebep olan Sezar'ı saymazsak İskenderiye Kitaplığını da aşarak çağının en büyük kitaplığı olan Pargemon kitaplığındaki 200.000 kitabı Kleopatra'ya bağışlayan Marcus atmıştır hem de...



ree

Bergama Üzerine


Athena Tapınağı


-Aslı Berlin Müzesinde-

-

MİLLET olarak bulunduğumuz kentte bir ören yerini, bir müzeyi ziyaret etme olasılığımız, meraklı bir konuğumuz gelmedikçe neredeyse sıfıra yakın... İyi biliyorum ki, Bergamalı olsam belki de türlü hastalığa iyi gelen bir yatır denilerek ikna edilmemişsem, bir kez tarihini okumaz, ören yerlerini gezmezdim...


O zaman ne diye üzülüyorum anlamıyorum


Şimdi de ZEUS SUNAĞININ Berlin'de olmasına felaket kızıyorum. Bu kızgınlığı ve isyanı hangi psikolojik yaklaşım ile açıklayabilirim bilemiyorum? Öyle ya elimizde olsaydı kimbilir hangi ahırın duvarına yama olacak taşları mermerleri elin adamı çalmış, ama korumuş, bir de ona müze yapmış.


Benzeri boşandığımız, ayrıldığımız kadınlar için de var. Değerini bilmediğimiz o kadınları ayrıldıktan bilmem kaç yıl sonra başkasıyla görünce delirdiğimiz oluyor, nasıl bir ruh hali bu?


Bu sefer de öyle...


Carl Humann Anadolu'da demiryolu inşa işinde çalışan şimdiki adı Almanya olan Prusyalı bir mühendisti. Bergama'da denk geldiği Zeus Altarı ve Athena Tapınağı ilgisini çekmişti. Tonlarca ağırlığı olan iki antik devir yapısını yerinden söktürmüş, tepeden zarar vermeden indirtmiş, en yakın liman Dikili'ye taşıtmış, gemilerle İzmir'e, ardından Berlin'e göndermişti.


Bu aylarca sürmüştür, bir dağdan sökülecek, ovaya indirilecek, limanlara, gemilere taşınacak, hiç mi kimse fark etmemiş?.. diyeniniz varsa bunun için gerekli izinler önceden alınmıştı.


Bu kazı için Maarif Nezareti’nden 2 Ağustos 1878 yılında izin alınmış, denetçi olarak da Ali Rıza Efendi kazılara iştirak etmişti. Yani kazı tamamen yasaldı. Asıl sorun, çıkartılan eserlerin içeriği ve yapılan tarihi eserlerle ilgili anlaşmaya ne kadar uydukları idi. Ayrıca merkezi idarenin izin vermemesi düşünülemezdi, zira Almanya’ya olan dış borcumuz bir hayli fazlaydı. Ayrıca yapılan anlaşma gereği inşa ettikleri tüm demiryolları ve bu güzergâhların 20 kilometre yakınlarında bulunan her türlü maden ve tarihi eseri çıkarma imtiyazı Almanlara tanınmıştı. Kazı çalışmalarında buluntunun 3' te birini kazıyı yapan alır, maddesi vardı. Osmanlı Devleti'ne ise payına düşeni ödemişlerdi. Yani yasal izinli... Kendimizi avuttuğumuz gibi hırsızlık değil.


Tıpkı Ulu Hakan Abdülhamit tarafından özel fermanla hediye edilen Milotos Agora Kapısı gibi...


Theodor Wiegand idaresindeki Alman arkeolojik araştırma ve kazıları sonunda hemen hemen tümüyle Güney Agorası için anıt "Milet Pazar Kapısı" taş taş parçalara ayrılmış; taşlar Almanya'ya taşınmış ve yapı yeniden birleştirilmiştir.

Ortaya çıkan bu şaşaalı antik eser Berlin'de Bergama Müzesi'nde özel bir odada gösterilmektedir.


Günümüzde Berlin' deki Pergammon Müzesi, ziyaretçilerine İngilizce, Fransızca ve Türkçe olarak;


'Köylüler bu eserleri ufalayıp, toprağa katarak yeni ev yapıyorlardı , bunun için bu sunak burada '

şeklinde yazıldığı görenlerce söylenir.'


Şimdi geri istiyoruz öyle mi?


Atı alan Üsküdar'ı geçmiş, hem de iyi ki geçmiş,.. o zamanın sözü müydü?

ree

ÖLÜMÜN GİREMEDİĞİ YER


Asklepion

-

İsmini sağlık tanrısından alan Bergama Asklepion , antik çağın hastanesi olarak tanımlanır.

Asklepios, mitolojide Apollon’un oğludur ve hastalıkları tedavi etmesiyle ünlüdür.


Kapısında "Ölümün Giremediği Yer" yazan hastanenin bir özelliği öleceği görülen hastaları almayışı... Yani kuruluşundan sonra sadece iyileşecek hasta kabul edilerek bu ünvan elde edilmiş.


Uyku odalarında hastaların istihare uykusuna yatırılması, su sesi, çamur kürü, şifalı su, hacamat, açlık tokluk kürleri, terapi ve müzik dinletisi gibi çeşitli yöntemlerle hastalıklar tedavi edilmeye çalışılmıştır.


Hipokrat’tan sonra en önemli sağlık insanı olarak bilinen Galenos burada yaşamıştır. Bergama meydanında Galenos için yapılan bir heykeli de görebilirsiniz. Asklepion’un geçmişinin M.Ö. 4. Yüzyıla kadar gittiği düşünülüyor.


Kutsal çeşmeyi, Galenos'un büstünü, şimdi bile tıp biliminin kullandığı simgelerden bir sütuna sarılı iki yılanı görebilirsiniz.


ree


ZEUS ALTARI


Aslı Berlin'de


-


Pergamon Krallığı'nı yöneten Attalos hanedanı tarafından MÖ 2. yüzyılda yaptırılmış anıtsal dinsel bir yapıdır. At nalı biçimdeki yapı Bergama Akropolü üzerinde bulunur. 35,64 m genişliğinde 33,4 m derinliğindedir. Yapının ön tarafında bulunan merdivenler 20 mt genişliğindedir.


Dışında ve iç mekanlarında bulunan mermer kaplama üzerindeki freskler sanat tarihinin en önemli yapıtları arasında sayılır. Dış cephe freskleri antik Helen dünyasının Olimpos tanrıları ile devler (Gigantlar) arasındaki savaşı, iç alandaki freskler Pergamon'un kuruluş söylencesi olan Telefos söylencesini anlatır.


Bu görkemli yapının kalıntıları 1870'li yıllarda Alman mühendisi Carl Humann tarafından, o zamanın Prusya'sına götürülmüştür. Bugün, Berlin'de bulunan Pergamon (Bergama) Müzesi'nde sergilenmekte ve her yıl binlerce insan tarafından ziyaret edilmektedir.



ree

BERGEMA KAĞIDI


PARŞÖMEN


Parşömen, üzerine yazı yazmak veya resim yapmak için kullanılan özel hazırlanmış hayvan derisidir.


Parşömen ismi Bergama'dan gelmektedir ve "Bergama Kağıdı" anlamında Latince Charta Pergamena'dan türemiş ve bütün dillere de buradan geçmiştir.


Pergamon, PARŞÖMENİ üreterek antik çağın en büyük kitaplığını burada kurmayı başardı. Marcus Antonyus oradan aldığı 200 bin kitabı Kleopatra'ya hediye etmeseydi, nasıl bir zenginliğimiz olacaktı düşünün.


Mısır firavunu , Bergama Kütüphanesi'nin İskenderiye Kütüphanesiyle yarışır hale geldiğini görünce Anadolu'ya papirüs ihracını yasakladı.

Bergama'nın Kralı II. Eumenes de yeni bir kâğıt icat edecek olana büyük ödüller vadetmiş. O zamanki kütüphane sorumlusu Krates oğlak derilerini işleyerek yazılabilecek hale getirmiş ve krala sunmuştu.

Parşömen, MÖ II. Yüzyıldan başlayarak Bergama'dan bütün dünyaya yayılmıştır. IV. yüzyıla kadar papirüs ve parşömen birlikte kullanılmış, daha sonra XII. Yüzyıla kadar tek yazılı aktarım aracı olarak kültürü sonraki yüzyıllara taşımıştır. Sonraki yüzyıllarda ağırlıkla kağıt bulunmuş ve kullanılmıştır.


Özenle işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, neredeyse yırtılamaması, yanmaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunmasının gözü yormaması, hayvanların yaşadığı her yerde üretiliyor olması gibi birçok avantajı düşünüldüğünde, şaşırtıcı olan yanı parşömenin papirüsün yerini alması değil, bunun bulunmasının niye bu kadar geciktiğidir. En akla yakın yanıt parşömen yapımının zaman içinde birçok deneme ve yanılmanın ardından mükemmelleşmiş olduğudur.


Yapımı:

Parşömen yapmak için deri kirece yatırılarak kıllarından arındırılır, fazla et ve yağları alındıktan sonra gerilir ve kurutulur. Yazım için hazırlamak üzere değişik malzemelerle zımparalanır. Her işlemi tekrar etmek sonuçta elde edilecek parşömenin kalitesini arttırır. Son üründe derinin orijinal dokusu gayet açık görülebildiğinden hiçbir parşömen diğerinin aynı değildir.


Bugün hâlâ parşömen yapımını bir bilimden ziyade bir zanaat olarak görmek gerekir. Mağara duvarı, kil tablet, mermer, balmumu tablet, papirüs, kâğıt, bilgisayar ekranıyla karşılaştırıldığında kaliteli bir parşömen insanlığın kullandığı en mükemmel yazı malzemesidir.


Bazen 40 yıl önce yazılmış bir kâğıt üzerindeki yazı zor okunurken, 1500 yıllık parşömenler sanki dün yazılmış duygusu uyandırmaktadır.


Parşömen günümüzde yüksek maliyeti nedeniyle ancak hat sanatı ve özel belgelerde kullanılmaktadır.

*

PARGEMON'un SONU:


Aklımdaydı ama yazı çok uzayacak diye değinemedim; Bergama'nın tarihi de çok ilginç. En son geride bir velihat olmadığından kendi gönlüyle başka bir devlete katılan ilk ve belki de tek örnek olması bir yana, kuruluşu da çok farklı; o zamanın parasıyla 9000 Tales altınla işe başlayan kaç devlet vardır? Sonraki yıllardaki zenginliğinin ve gücünün de buradan geldiği söylenir.




BERGAMA AKROPOL'de 2025'te İKİ KÜÇÜK GEZGİN  ADA ve EGE İLE BİRLİKTE
BERGAMA AKROPOL'de 2025'te İKİ KÜÇÜK GEZGİN ADA ve EGE İLE BİRLİKTE


* 18 Temmuz 2022-

7 Ağustos 2025

*



İLGİ GÖRENLER:

-AZÇOK OKUNANLAR

iLK YAYINLANIŞIN ÜZERİNDEN 2 YIL 2 AY GEÇTİKTEN SONRA 100+1 ÖLÇÜTÜNÜ AŞMAYI BAŞARDI, AYNI ZAMANDA 7 BEĞENİ ALDI. EYLÜL 2024'TE ALDIĞIMIZ KARAR GEREĞİ BÖYLESİ GEÇ KALAN YAZILARA "ÇOK OKUNANLAR DEĞİL, "İLGİ GÖRENLER " "AZÇOK OKUNANLAR" DİYORUZ.






ree



BERGAMA

ROTASINA SEÇENEK ARAYANLAR İÇİN

RESME ya da BURAYA TIKLAYIN

bottom of page