Arkadaş
- Sait Faik ABASIYANIK
- 2 gün önce
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 gün önce

Sait Faik ABASIYANIK
*
Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna ve aynaların içine
Selim-i salis gibi oturacağım.
Önümde rakı... dışarda akşam. akıntı, kayıklar ve gelip geçen...
Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne siper edip bakan birisi;
’’ Bu herif aşık ’’ diyecek.
Saçları perişan, dudakları mürekkepli, hali bencileyin serseri bir kızı
Büyük bir sandal
- Akıntının içinden çekip
Rakı kadehimle benim arama bırakacak

Diyeceğim:
’’ Bu akşam değil bir başka akşam seni alıp bir kocaman şehre götüreceğim:
’’O şehirde toprak çoktan patlamıştır;
’’Yıkılmıştır bildiklerim;
’’Kocaman cepheleriyle borsalar, saraylar, kimbilir belki de mahkemeler, zindanlar...
’’Masaldır artık
’’Onların kahramanlığı, onların merhameti, onların fazileti...
Ezanlar, mevlütler, harbler, taburlarla kahramanlar...
Kafam alkolsüz, ellerim kelepçesiz,
Seni bir akşamüstü, Sotiraki’ nin gazinosundan
Rakı kadehimle benim aramdan alıp
Altın akşamların sarı çocukların tırmandığı
Kuşların öttüğü ve yemişlerin yendiği
Hudutsuz ve çitsiz,
Perisiz ve cinsiz,
Kümessiz ve evsiz
Hasılı numarasız
Bir memlekete götüreceğim.

İstasyondan iner inmez
Seni metrolar başka beni başka tarafa götürsün. Zararı yok
Yalnız yine böyle kumral akşam üstleri
Yapayalnız kaldığım kasım akşamları
Buruşuk manton, dağınık saçların; mürekkepli ağzın ve hemşire çehrenle
- Ayaklarını bir sandalyeye dayayıp-
Bana iki satır birşey söyleyeceksin:
’’Bugün ne yaptın, çalıştın mı? ’’
İstersen sonra kalkar, gezmeye gidersin
Bensiz...
Sen bilirsin.

Sait Faik ABASIYANIK
Türk şiir, öykü ve roman yazarı.
18 Kasım ya da 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 - 11 Mayıs 1954)
Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir. Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı.Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmadı, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmedi ve belli bir tarzın takipçisi olmadı.
Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalıştı.Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı.İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer aldı.
1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içerdi.Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırdı.[17] Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir.
Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etti. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.