top of page

27 Mayıs





maviADA

*

27 Mayıs sabahı, ihtilalin komuta kademesinde yer alan Albay Alparslan Türkeş radyoda bir bildiri okudu.


Bildiride, şöyle deniliyordu:


"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata, Silahlı Kuvvetlerimiz partileri, içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."



Ardından Anayasa ve TBMM feshedildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes dahil, Demokrat Parti hükümetinin tüm yetkilileri gözaltına alındı.


27 Mayıs hareketinden sonra Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes'le birlikte tutuklananlar Marmara Denizindeki Yassıada'da hapsedilmişlerdir.[2] 12 Haziran 1960'ta kabul edilen bir yasayla DP yöneticilerinin ve bunların suçlarına katılanların yargılanması amacıyla Yüksek Adalet Divanı'nın kurulması kararlaştırıldı. Sanıkların sorumluluklarını araştırmak ve Yüksek Adalet Divanı'na verilip verilmemelerinin gerekip gerekmediğine karar vermek üzere de Yüksek Soruşturma Kurulu oluşturuldu. Yüksek Adalet Divanı'nın kararları kesin olduğundan hiçbir itiraz ya da temyiz imkânı olmayacak, ama ölüm cezalarının infazı Millî Birlik Komitesi'nin (MBK) onayına bağlı olacaktı. 6 Ekim 1960'ta MBK'nın kararıyla Yüksek Adalet Divanı başkanlığına Yargıtay 1. Ceza Dairesi başkanı Salim Başol, Yüksek Adalet Divanı başsavcılığına da Yüksek Soruşturma Kurulu üyesi Altay Ömer Egesel getirildi.

Yassıada Yargılamaları'na 14 Ekim 1960'ta başlandı.

Eski Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, son Bakanlar Kurulu üyeleri, TBMM Başkanı ve Başkanvekilleri ile Tahkikat komisyonu üyesi olan ve Tahkikat komisyonu kurulmasına dair teklif veren milletvekilleri olmak üzere 395 milletvekili, eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un da aralarında bulunduğu 592 sanık, anayasayı ihlal ve öteki suçlardan yargılandılar.



BUGÜNE NASIL GELİNDİ


Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti (DP), 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi.


Ocak 1946'da kurulan DP, 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclise girdi, CHP ise 69 sandalye kazanabildi.

DP ileri gelenleri ve bütün dünya, iktidarın yeni partiye devredilmesi konusundan “tereddüt” yaşıyorlardı. Milli Mücadele’yi başarmış, devrimleri yapmış, 27 yıl kesintisiz iktidarda kalmış Atatürk’ün kurduğu CHP ne yapacaktı, iktidarı devredecek miydi?


Seçim gecesi, sandıklardan sonuçlar geldikçe tereddüde düşen İstanbul’daki I. Ordu komutanı Çankaya’ya müracaat etmiş, müdahale önerisinde bulunmuştu. Cumhurbaşkanı İnönü, bu öneriye itibar etmedi. “Seçim bitmiştir, sonuçlar alınmıştır, demokrasinin gereği yapılacaktır” dedi. Olması gereken biçimde kısa bir süre içinde iktidar DP’ye devredildi. İktidarın barış içinde seçimleri kazanan DP’ye devredilmesi insanlık ve dünya demokrasi tarihinde önemli bir demokrasi hareketi olarak yer aldı.


Siyaset bilimci Dankwart Rustow, bir makalesinde 14 Mayıs 1950’de iktidarın barış içinde devredilmesini şöyle yorumlar: “İsmet İnönü, demokrasiyi geliştirmek için diktatörlük gücünü gönüllü olarak kısıtlayan dünyanın tek devlet adamı olma onurunu korumaktadır.”

Prof. Bernard Lewis de 1950 seçimlerinin “Atatürk Devrimlerini tamamlayan ikinci bir devrim ve CHP’nin en büyük başarısı” olduğunu belirtmektedir.


Böylece 27 yıllık tek parti dönemi sona ererken, DP serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.


İlk DP iktidarında Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Refik Koraltan TBMM Başkanı oldu. Birinci Adnan Menderes hükümeti 22 Mayıs 1950 tarihinde göreve başladı.


Seçimle gelen demokratik hava ne yazık ki fazla sürmedi.


Siyaseten güçlü şekilde icraatlara başlayan DP Hükümeti, Haziran 1950'de darbe hazırlığı yapıldığı gerekçesiyle TSK'nın komuta kademesini emekliye sevk etti. Bu kişiler arasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, kuvvet komutanları ile 15 general ve 150 albay yer aldı.


"Milli irade" kavramının odağa alındığı DP döneminde tarımda kullanılan traktör sayısı arttı. Mahsul artışı halkı memnun ederken, DP iktidarı sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma konularında önemli adımlar attı.


DP-CHP arasında siyasi çekişmeler yoğun şekilde devam ederken DP'nin CHP'nin taşınır-taşınmaz mallarının Hazine'ye devri için yaptığı düzenleme, 1953'te Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe girdi. Bu adımla iki parti arasındaki uçurum derinleşmeye başladı.


Takvimler 2 Mayıs 1954'ü gösterdiğinde halk yeniden sandık başına gitti. DP rekor kırarak oyların yüzde 57'sini aldı ve 502 milletvekili çıkardı. CHP ise sadece 31 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı.


SORUNLAR ve TEPKİLER BAŞLIYOR

Seçim sonuçları ile güçlenen DP, bu arada ekonomik krizin sıkıntılarını yaşamaya başladı.

DP ile TSK arasında gerilimler yaşansa da Başbakan Menderes bunları çözmek için çalıştı ancak ordu içindeki rahatsızlık arttı.

Parti içi anlaşmazlıklar sonucunda DP'den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisini kurdu. Ülkedeki ekonomik sıkıntı, halkta da büyük rahatsızlık yarattı.


Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk Konsolosluğu bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı dedikodusunun yayılmasından sonra Ankara, İstanbul ve İzmir'de halk 6-7 Eylül 1955'te sokağa döküldü. Azınlık mensuplarının dükkanlarına, dini yapılara ve mezarlıklara saldırılar oldu. Bunun sonucunda birçok azınlık mensubu Türkiye'yi terk etti.


DP ile TSK arasında gerilimler yaşansa da Başbakan Menderes bunları çözmek için çalıştı ancak ordu içindeki rahatsızlık arttı.

Parti içi anlaşmazlıklar sonucunda DP'den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisini kurdu. Bu sırada ülkedeki ekonomik kriz, halkta da büyük rahatsızlık yarattı.


1954 seçimlerinde kendisine oy vermeyen Kırşehir ilini ilçe ve Kastamonu’nun Abana ilçesini de nahiye yaptı.


1957 seçimlerinde DP oy kaybedince demokrasi dışı hareketlere başvurdu. Basın özgürlüğü kısıtlandı, “Vatan Cephesi”ni kurdu.


1959 yılında konuşma yapmak için Uşak’a giden muhalefet lideri İsmet İnönü, DP’liler tarafından taşlandı. İzmir’de Demokrat İzmir gazetesi basıldı, matbaa makineleri kırıldı. İnönü’nün İstanbul’a dönüşünde 5 Nisan 1959’da Topkapı’da arabasının önü İstanbul Trafik Müdürü Celal Kosova tarafından kesildi. Gözü dönmüş DP’lilerin ellerinde sopalarla saldırısına uğrayan İnönü, zorbaların elinden güçlükle kurtarılabildi.


Muhalefet liderinin 1960’ta Kayseri’ye konuşma yapmaya giderken askeri birlikler tarafından yolu kesildi, Kayseri’ye sokulmadı. Çok partili sistemi Türkiye’ye getirmiş olan İnönü, Nisan 1960’ta Meclis kürsüsünde konuşurken 12 oturum Meclis dışına atıldı. Ardından, “Tahkikat Komisyonu” kuruldu. Üyelerin tamamı DP milletvekillerinden oluşuyordu.


İnönü, Meclis kürsüsünden şunları söyledi: “Demokrasi rejiminin yollarından ayrılıp ülkeyi baskı rejimi haline getirmek tehlikelidir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam.”


Üniversite öğrencilerinin gösterileri



Bu olayların ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı.

İstanbul Beyazıt Meydanı'nda öğrenci eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar şiddetlendi.


İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilirken, Ankara'da 5 Mayıs 1960'ta bir öğrenci grubu, ''555K'' yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi.


Menderes, eylemcilere hitap etmeye çalıştı ancak başaramadı. Öğrencilerin arasına girerek konuşmak isteyince, bir öğrenci Menderes'in boğazını sıktı. Menderes "Ne istiyorsun" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum" cevabını aldı. Menderes, tarihe geçen "Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadelerini ise burada kullandı.


21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı.





Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu

Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek, 27 Mayıs sabaha karşı yönetime el koydu.

Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu.


Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi.

Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.


Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanının da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları hapis cezaları alırken, bazıları da beraat etti.

Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.


Zorlu ve Polatkan, 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi.




Yassıada, "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" yapıldı


TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen kanunla Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.


27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise darbenin 6O. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

DERLEME.

KAYNAK: İNTERNET




Commenti


1/389
1/5
bottom of page