top of page

ANNELERE






Yusuf AKSOY

*

göğü olmayan o günden sonra

yaprakları dökülmüş

eli kolu sızlarken çınarların

çığ altında gibi dondu her şey

dondu sokaklar ve fabrikalar

kışa henüz bir mevsim varken

kitaplarla, dergilerle tüttü bacalar

siren sesleri bastırdı haykırışları

betonlar çığlıkları gizledi

parmaklıklar tanığı oldu

neşter yiyen yüreklerin


kaçtı martılar mavililerden

hava ağır kurşun kokusuna doldu

sustu, susmayı zul bilen diller

tırnakla betona yazıldı kayıplar

demirden pencerelere asılı kaldı

martıların yurduna benzeyen gülüşler



duvarları küf kusan zindanlarda

annelerin sesi panzehir oldu ağulara

kanlı beze bulanmış çocuğunun kokusu

zulüm değil sadece, ölümüne cenge çağrıydı


evlatlarının düşü onlarda uyandı

sokakları salladı adımları

yüreklerindeki kanları

kanı çekilen canlarına ulaşsın diye

oluk oluk sokağa saçar gibi

çiğnedi geçti barikatları anneler


en önde Didar öğretmen

düştü, maviye doldu gözleri, kalktı

sildi sessizce apak yüzündeki kanı

sıktı yumruğunu meydanlar onu dinledi

ve haykırdı cellatlara

evlatları boğazlanan anne nasıl haykırırsa

“bizi öldürmeden evlatlarımızı öldüremezsiniz”


nasıl yok olurdu karanlığa karşı düşler

düşler sokaktaydı zehri sessizliklerde

sokaklar gelinciklere bezeniyordu

yalın ayak koşan annelerin gülüşleriyle

bitti sanılırken yarına özlem

Erdal’ın, Necdet’in bakışları

onların bakışlarına doldu

kalktı ansızın havaya

menekşe kokulu yumrukları

sessiz bir bayram oldu

isyana gebe evlatları bu toprakların gün yüzüydü

çarşı pazarda

kanlı parmaklıklar ardında

elleri bağlı evlatların kokusu gelir diye

penceresi, kapısı açık evlerin önünde


annelerin uyku bilmez bakışları

silinirse gün gelirde bellekten

tuz basılır yeniden taze yaralara

hakikat yurtsuz kalır ve kanar


düşmeyen tek barikat onlar

kırlardaki tüm çiçekler onlara benzer

önünde eğilecek ne varsa aşka dair

söyle tarih, kimdir annelerden başka




*





72 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários