AHMED ARİF
top of page

AHMED ARİF

Büyük ustanın doğum gününde saygıyla...

AHMED ARİF

(21 Nisan 1927, Diyarbakır - 2 Haziran 1991, Ankara)

Bir şair: Ahmed Arif "Toplar dağların rüzgârlarını

Dağıtır çocuklara erken"

Cemal Süreya


Ortaokul yıllarında abla ve abilerim eve geldikleri zaman onların kitaplarını alır bir nefeste okurdum. Daha o yıllarda şiiri ile tanışmıştım. Çocuk aklımla bir nefeste okuduğum şiirler beni etkilemişti. Aklımda sadece ismi ve birkaç şiiri kalmıştı. Sonrasında lise üniversitede kitap okumaya devam ettim. Sonra uzun yıllar şiir okumaya ara veren ben tekrar şiir kitapları okumaya başlayınca elime aldığım kitaplardan birisiydi Ahmed Arif. Bu sefer okurken daha bilinçli okumaya başladım. Sonrasında başka şiir kitapları var mıdır? Neden bir tek şiir kitabı var? Bunları araştırırken bir çok makalenin yanı sıra Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor Kalbim Dinamit Kuyusu” isimli kitabı ile “Leylim Leylim Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e mektuplar 1954-1059 ve 1977 den bir mektup” isimli kitabı okudum. Tanıdıkça şiirlerini okudukça sanatçı kişiliğine saygım arttı. Peki Kimdi Ahmed Arif İşte 95. doğum gününde kendisini anarken biraz tanıyalım hem şiir yolcuğunda hem de yazılarında bir yolculuk yapalım istedim.


Şairin yaşarken yayınlanan tek şiir kitabı “ Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabında yer alan biyografisinde doğum tarihi ay gün olarak yer almamaktadır. Her ne kadar bazı yerlerde doğum tarihi 23 Nisan olarak yazılmakta ise de Refik Durbaş’ın “ Kalbim Dinamit Kuyusu kitabında , Leyla Erbil’e mektuplar’da 21 Nisan 1927 tarihinde Diyarbakır’da doğdu.” Şeklinde yazılıdır.


ZORLU BİR YAŞAM

Ahmed Arif bebekken annesi Sâre'yi kaybeder. Babasının yeni eşleriyle birlikte sekiz kardeşi ile beraber yaşarlar. Ahmed en küçükleridir. Babasının memur olması sebebiyle Diyarbakır'dan sonra Siverek’e taşınırlar.

Anaokulunda okuma yazma öğrenir. Ortaokulu Urfa’da, liseyi yatılı olarak Afyon’da okur. Lise yıllarında yazdığı ilk şiiri 1940 yılında Seçme Şiirler Demeti Dergisi'nde yayımlanır. Kendisine 10 lira telif ücreti ödenir.

Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okuduğu 1951 ve 52 yıllarında iki kez tutuklanır. Bu sebeple yükseköğrenimini tamamlayamaz. Çeşitli gazetelerde çalışır. Şiir kitabı çıkmadan önce 1968 yılında “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabı çıkar. Cemal SÜREYA Papirüs dergisinin Ocak 1969 baskısında Ahmed Arif ve şiirleri tanıtır ve beş şiirinden alıntılarla paylaşır. Dergi olağanüstü ilgi görür ve iki kez baskı yapar.

Şairin hayattayken yayımlanan tek kitabı olmakla birlikte, Türkiye'nin en çok satan şiir kitapları arasındadır. 2006 yılında Everest Yayınları'nda 57. basıma ulaşan kitap, 2008 yılından bu yana Metis Yayınları tarafından yayımlanmaktadır. 2021 yılı Nisan ayında kitabın 20. basımı yapılmıştır.


HAKSIZLIĞA TAHAMMÜLÜ YOK

Ahmed Arif çocukluğundan itibaren hep adaletin peşinde koşar. Şöyle anlatır : “Şunu söyleyeyim. Çocukluğumda öyle sanıyorum ki kendim için hiç kavga etmedim. Ama arkadaşlarım için, mahalle için, okul ya da sınıfım için çok kavga ettim. Bu benim yapımdan geliyor. Yani şimdi biri sana hakaret etse, biz gazinodayız, biz bir kahvedeyiz, parktayız, en çok senin ve senden sonra en yakın arkadaşın alınması lazım değil mi? Ben bugün gelip tanışmış olsam bile seninle, senden önce o herifi parçalarım.”


ŞİİRLE TANIŞMASI

Orta okul yıllarında halk evine gider. Orada bulunan dergileri kitapları okur. Daha o yıllarda bir çok şairi tanır. Lise edebiyat öğretmeni güzel şiir okur. Ahmed Arif’e de şiir okutur. Bu esnada şiirler yazmaya başlar şiirlerinin çoğunu kızlar geriye vermezler. Cahit Külebi arkadaşıdır. Cahit Külebi’nin pek bilinmeyen “Pembe Mantolu Kız” şiirini çok sever. Faruk Nafiz, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Cemal Süreya ve daha nice şaire hayrandır. Cemal Süreya ve Nazım Hikmet onun için başka değerlidir.


AYNI DERGİDE NEYZEN TEVFİK'LE YAN YANA

Lisede yazdığı şiiri “Seçme Şiirler Dergisi'ne gönderir. Şöyle anlatır ilk yayınlanan şiirini. “ O yıllarda dergilerde ustalarla acemiler yanyana gelmezdi. Bir sayfanın sol başında Neyzen Tevfik sağ başında Ahmed Arif. Ben Neyzen’in torunu yaşındayım o zaman. Torunundan da küçüğüm. Bir de on lira para geliyor telif olarak. “ babasının haftada beş lira gönderdiği dönemde on lira onun için büyük paradır.


YİRMİ YIL BEKLEYEN ŞİİR

Şiirlerinde yolculuk yaparken hemen hepimizin hatta şiirle ilgisi olmayanların bile birkaç dize akıllarında kalan Ahmed Arif şiirleri vardır.

Şiirlerin yazılmasında büyük bir sabırla onları adeta ilmek ilmek satır satır işleyen değerli şair şiirlerini yazmasını şöyle anlatır.

“Ben şiirleri çok bekletirim. Mesela şimdi yirmi yıldır hiç dokunmadığım şiir var. Öyle kalsın… Damıtılsın… Bir yere takılmışımdır. Oraya layık, oraya yakışan bir bölüm oluncaya kadar beklesin. Çünkü başı sonu iyi, arada bir yer sıradan, esnaf işi olmasın… Ben, buna çok saygı duyarım."

Maviye

Maviye çalar gözlerin…

“Bu iki mısra var ya, belki bir on yıl değil, daha fazla, çok daha fazla bekledi.”

Şimdi her yerde herkesin şair olduğu bir ortamda bir tek şiir kitabı ile en çok okunan şair ünvanını almanın o kadar da kolay olmadığını bir kez daha anlıyor insan.


ÇÖPLÜKTE ÖLÜME TERK EDİLEN ŞAİR

1943'de Van'da 32 kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanması ile sonuçlanan Muğlalı Katliamı ile ilgili yazdığı "Otuz üç Kurşun" şiirinden dolayı defalarca sorgulanır, dövülür o halde bir çöplükte ölüme terk edilir.

"Şu Bahçelievler’de manyağın biri otuz tane tavuğu çalsa, kesse, ertesi gün Ulus gazetesi olayı dört sütun üzerinden verir. Tavuk değil bu yahu 33 tane senin vatandaşın… Hiçbir suçu yok… Tertemiz… Belki hepimizden daha suçsuz… Kimsesizlikten başka suçu yok. Kimsesiz adamlar o kadar…”

“İşte bu “Otuz üç Kurşun” şiiri yüzünden geldiler götürdüler beni… Gece sabaha kadar dövdüler. “Oku” dediler, okumadım. … Dövdükten sonra o tellerden aşağı attılar beni. Orada öylece kalmışım. Sabah çöpçüler gelip buluyorlar. Sokak köpekleri gelip gelip kokladılar beni. Ödüm koptu, ölü sanıp yiyecekler diye…” diye anlatır başına gelenleri.


ŞİİR KALEMLE DEĞİL YÜREKLE YAZILIR

Abidin Dino ve Oktay Rifat'a Nazım Hikmet Cevabı

“1950 öncesi yılları… Abidin (Dino) Abilerdeyiz…

Bir gün evde yine şiir konuşuyoruz. İçiliyor. Bir tartışma başladı. “Türk şiirinde devrimi biz yaptık,” dediler, “Nazım değil. Bir çağ varsa onu biz başlattık.” Şimdi hangimiz konuşacağız, bilmiyorum. Yalnız ben düşünüyorum. Nazım bunların akrabası, bunları yüceltmiş, tercümelerine yardımcı olmuş, yani aralarında bir hukukları var. Biz, dışarıdan halk çocuklarıyız. Nazım’la tanışmıyoruz ne ben ne Yaşar Kemal… Dedim ki: “Güzin Hoca Hanım’dan özür dilerim, benim hocamdır, ama bu, bir terbiyesizliktir. Kendinizi Nazım’dan daha büyük bir şair, çok daha önemli, edebiyatta çığır açmış, devrim yapmış adamlar olarak görmeniz soytarıca bir harekettir. Burada benim ağabeylerimsiniz ama, beni mecbur ettiniz.” “İkincisi,” diye devam ettim: “Diyelim ki ileri bir toplumdayız, her bakımdan, ekonomik bakımdan, politik bakımdan çok ileri bir topluma ulaştık. Ve o zaman konuşuyoruz. Şimdi değil, o zaman birileri çıkıp Türk şiirini yargılayacaksa ve siz de bu laflarınızla ortaya çıkarsanız, yani Yahya Kemal’e bir şey demezler, ama size hain derler. Ayıptır hem Nazım’ı tanıyorsunuz hem arkasından böyle konuşuyorsunuz.”

Oktay Rifat, “Nazım’dan başka şiir bilmez misin sen?” dedi.

Ben sesimi çıkarmadım artık. Ama Güzin Hanım işaret ediyor “Oku” diye… Ben de “Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden”i okudum.

“Bu kimin?” dedi Oktay Rıfat.

“Bir arkadaşın,” dedim.

Fakat Oktay Rıfat çarpıldı. “Korkunç, korkunç güzel bir şiir,” diye söyleniyor. “Ben bu şiirle elli tane şiir yazarım,” diye sürdürdü konuşmasını. “Malzemeyi nasıl böyle hoyratça harcıyor bu yahu…”

O zaman şu karşılığı verdim: “Sen elli tane yazarsın, sulandırırsın konuyu, şiiri, mısraı… Bu boya ile elli resmi boyarım diyorsun. O zaman bu şiir olmaz. Yani senin yaptığını sanma ki biz bilmiyoruz. Sen Prevert’ten yürütüyorsun, Charles Nodier’den yürütüyorsun, sonra da bir yenlikmiş gibi sunuyorsun bunları…”


ORHAN VELİ, CAHİT SITKI VE AHMED ARİF ŞİİRİ

Sanat çevresi çok geniştir. Akşamları payton gezilerine çıktığı zaman bu gezilerde kendisine eşlik eden Orhan Veli, Cahit Sıtkı’ya kendi şiirlerini okuyan şair “ “Orhan Veli de benim şiirimi bilirdi. Büyük hayranlıkla, büyük saygıyla karşılardı. Cahit Sıtkı da öyle… Hüngür hüngür ağlardı. Kaç kere okutmuştur bana “Otuzüç Kurşun”u, “Karanfil Sokağı”nı… Her seferinde Cahit abi ağlardı.” Şeklinde anlatır.


ŞİİRLERİNİ GECE YAZAR

Ahmed Arif şiirlerini gece yazdığını anlatır. Hatta rüyasında mısraların geldiğini ve gece kalkıp bunları yazdığını anlatır.

“Ben çocukluğumdan beri gece rüyamda şiir okurum, mısra söylerim.”

Bu şiirlerden biri:

“Alnımızın aklığında puşt işi zulüm

Ve cânım yarı geceler

Çift kanat kapılarına karşı darağaçları”

*

DÖRT YANIM PUŞT ZULASI

Hangimiz sevmeyiz ki “Maviye çalar gözlerin” şiirini hele şarkısını dinleyip te etkilenmeyen var mıdır? Sanmam Şiirde en anlamlı sözlerin olduğu şu dizeler

“ Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş,

Etme gel,

Ay karanlık...”

Şair kitabının ismini “Dört Yanım Puşt Zulası “ koymak ister ancak bir dostunun uyarısı üzerine bundan vazgeçer kitabın adını “Hasretinden Prangalar Çürüttüm” koymayı düşünür “Çürüttüm” kelimesi şaire kulak tırmalayıcı gelir ve kitabın ismini “Hasretinden Prangalar Eskittim” koyar.


NİKAH ŞEKERİ NİYETİNE AHMED ARİF KİTAPLARI

Ahmed Arif şiirlerine ilgi o kadar büyüktür ki, bir öğretmen nikahında şeker yerine satın aldığı 500 adet Ahmed Arif şiir kitabı dağıtır. Bunu öğrenen şair utançla karışık bir mahcubiyet yaşar. Bu ilgi kendini dergilerde de gösterir. Normalde 500 satan Soyut Dergisi Ahmed Arif'in şiir verdiği dönemde 3 bin adet satar ve şiirleri elden ele dolaşır.


ARKADAŞ

Yılmaz Güney ile Melike Demirağ’ın birlikte oynadıkları “Arkadaş” filminde Yılmaz Güney

“Terketmedi sevdan beni,

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

Can garip, can suskun,

Can paramparça...

Ve ellerim, kelepçede,

Tütünsüz uykusuz kaldım,

Terketmedi sevdan beni... “

*

Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğruna ölümlere gidip geldiğim,

Zulamdaki mahzun resim,

Haberin var mi?

Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,

Karanfil kokuyor cıgaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

dizeleri ile seslenir. Arkadaş filminde okunan bu şiir özellikle gençleri şiir okumaya ve değerli şairin şiirleri ile tanışmaya aracılık eder.



ANADOLU’YU EN GÜZEL ANLATAN ŞAİR

Bin bir renk mozaiği olan Anadolu’yu şiirlerinde en güzel anlatan şairlerdendir. Şiiri okuyup veya dinleyip etkilenmeyen yoktur.

Anadolu

Beşikler vermişim Nuha

Salıncaklar hamaklar

Havva anan dünkü çocuk sayılır

Anadoluyum ben

Tanıyor musun

Utanırım

Utanırım fıkaralıktan

Ele güne karşı çıplak

Üşür fidelerim

Harmanım kesat

Kardeşliğin çalışmanın

Beraberliğin

Atom güllerinin katmer açtığı

Şairlerin bilginlerin dünyalarında

Kalmışım bir başıma

Bir başıma ve uzak

Biliyor musun

Binlerce yıl sağılmışım

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı seher sabah uykularımı

Hükümdarlar saldırganlar haydutlar

Haraç salmışlar üstüme

Ne İskender takmışım

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler gölgesiz

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım

Görüyor musun”

Dizeleri her birisi ilmek ilmek dokunmuş Anadolu insanı Anadolu kültürü kokar.



KALBİM DİNAMİT KUYUSU

Şairin ilk şiir kitabında yer almayan “Kalbim Dinamit kuyusu şiiri Yeni A dergisi Ocak 1974 Sayı 22 de yayınlanır.

Beni, gözlerin götürür

Gözlerin

Aşkla, acıyla...

Kuşatmışlar

Sesimi, soluğumu

Kesilmiş

Tuz-ekmek payım

Vurgunum

Ve darda,

Gözaltındayım.

Dal, kor keser

Penceremde açarsa

Kuş, vurulur

Üzerimden uçarsa.

Ve hal böyle böyle,”

Şiirde kocaman bir yolculuk yaparsınız ama şiirin son satırları bir başka anlamlıdır. Şiiirin yayınlandığı tarihe baktığımız zaman bu sözlerin daha da anlamlı olduğu görülmektedir.

“Biz ki

Yarınıyız halkın,

Umudu, yüzakıyız,

Hıncı, namusu...

Şafakları,

Taa şafakları

Hey canım,

Kalbim

Dinamit kuyusu...”


MÜTEVAZİ BİR İNSAN

Ömrünü kavgası ve sevdası için harcayan şair “Ben büyük değilim. Halkımın sıradan ve gariban bir ozanıyım. Lütfen bunu belirt. Buna inanıyorum ve onur duyuyorum. Bazı adamlar “Son elli yılın en iyi kitabını ben yazdım.” diyorlar. O, kendi iddiası muhteremin… Nazım Hikmet’in memleketinde böyle laflar edilir mi?” sözlerini söyleyecek kadar yüce gönüllü ve mütevazidir.

“ Bir kitapla şair olunur mu Ahmet Bey?” sorusu üzerine “ Bir kitapla peygamber olunuyor da neden şair olunmasın?” şeklinde cevap vermiştir.

Kendisini bir şiirinde şöyle anlatır.

Asıl adım,

Ahmet Önal,

Ahmed Arif olarak bilinirim,

Yaşamım boyunca hakkı aradım,

Ezilenlerin ve güçsüzlerin yanında durdum,

Memleketim sömürülmesin,

Memleketim kullanılmasın,

Memleketim ölmesin diye konuştum,

Eşitlik için yazdım,

Eşitlik için söyledim,

Eşitlik için dayak yedim,

Eşitlik için sövdüm,

O günleri göremeyeceğimi bilsem de,

Birilerine,

O günleri gösterebilmek için öldüm.

***

Ve ben şairim

Namus işçisiyim yani

Yürek işçisi.

Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,

*

MEMLEKET HASRETİ

Ahmed Arif, yaşamının son günlerinde bulunduğu hastaneden doğduğu topraklara özlemini şöyle dile getirmiştir:

“Ben buralarda, bu hastanelerde, bu topraklarda değil; gene oralarda, Dicle kıyısında bir çadırda ölmek isterim. O kadar güzel ağıt yakar ki o kadınlar… Hiçbir müzik o kadar dokunaklı olamaz…”


UMUT

"Umutsuzluğa düşmek bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile... Yalnız yasak değil ayıptır da... Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığın yarını ve umududur. Bu bir kural, bir ilkedir... Bu, namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur..."


SAÇLARINA KIZIL GÜLLER TAKAYIM

İki şair ikisi de kalemin ustası. Şiirlerinde bir diz benzer olunca şiiri kim daha önce konusu gündeme gelir. Refik Durbaş ta bu konu ile ilgili Ahmed Arif'e sorar cevabını almadan önce şiirlere bir göz atalım.

(...)

Ard- arda kaç zemheri,

Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.

Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...

Bir ben uyumadım,

Kaç leylim bahar,

Hasretinden prangalar eskittim.

Saçlarına kan gülleri takayım,

Bir o yana

Bir bu yana...

(...) Ahmed Arif'in kitaba ismini veren "Hasretinden Prangalar Eskittim" şiirinden alınmıştır.


NE FAYDA

Sen benimsin,

Ciğerparem, sevdiğim

Gülden ağır

Söylemem sana

Saçlarına

Kızıl güller takayım

Salın da gel,

Bir o yana

Bir bu yana

Meğer

Müşkil işmiş hürriyet

Savunmayla yetmiyor

Bir başka sevda!

Telden

Demirden geçsen

Mapusu delsen

Ne fayda!


(Enver GÖKÇE)


Her iki şair de bence kendi alanlarında birer büyük şairdir. Her iki şiirde de baktığımız zaman farklı güzellikler vardır.

Refik Durbaş, Ahmed Arif'e bu dizeleri kimin daha önce yazdığını sorar. Ahmed Arif gülerek iki kelime ile cevap verir " Bu ne onun ne de benim.Bu Halk şiirinde geçen bir dizedir" şeklinde verdiği cevap ile konuya açıklık getirir.


LEYLİM LEYLİM


Leyle Erbil büyük aşkıdır. Kendisi ile 1954 ile 1959 yıllarında arasında yazdığı mektuplar ile 1977 yılında yazdığı son bir mektup "Leylim Leylim - Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e mektuplar "adı ile yayınlanmıştır

Kitabı okuduğunuz zaman her bir mektubun birer şiir güzelliğinde satırlar içerdiğini görürsünüz.

"Gözlerinden öperim. O güzel burnuna yıldızlarca öpücük... Bana yaz! "

*

"Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiç bir cihan bulamaz seni"

*

Allahtan ki sen varsın.

Seni sade, bir dost, bir sevgili, bir can parçam olduğun için değil: Beni, bu garip ve tedirgin canı, yaşama tutkusuna umuttan, aşktan, ölümü unutturan güzelim sevdalardan yana o aziz duygulara, düşüncelere sımsıkı bağlayan bir dünya olarak seviyorum.

İncil gibi, Tevrat gibisin Leylam. Hilesiz, arık ve duru. Cihanda hiçbir kimse, dostunu, Kardeşini, sevgilisini-acısını, ülküsünü, eğilimini, benim seni sevdiğim gibi sevmemiştir.

*

Kitap baştan sona sevda baştan sona mücadele anlatır.



HAZİRANDA ÖLMEK ZOR

Yaşar Kemal “O güzel insanlar güzel atlara binip gittiler” der şiirinde. İşte 2 Haziran 1991 tarihinde 64 yaşında hayat mücadelesinin yorduğu kalbi onu yarı yolda bırakır. Atına binip geride bizlere bıraktığı şiirlerle sonsuzluğa yol alır. Anısına saygıyla…

*

Semihat Karadağlı


Kaynaklar:

*Hasretinden Prangalar Eskittim /Ahmed Arif /Metis yayınları

*Ahmed Arif Anlatıyor Kalbim Dinamit Kuyusu/Refik Durbaş/Cumhuriyet Kitapları

*Leylim Leylim Ahmed Ariften Leyla Erbil’e mektuplar (1954-1959 ve 1997 bir tane) /İş Bankası Yayınları


Not: Son yıllarda sosyal medya kullanımın artması ile birlikte ne yazık ki sonsuzluğa giden bir çok şair gibi Ahmed Arif'in adı da yazmadığı şiirlerle anılmaktadır. Bir şiirini yazmak için yıllarca bekleyen bir şaire emeğine saygısızlıktır. Lütfen şiirleri kitaptan okuyunuz.


322 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Ay Karanlık

YAŞAR KEMAL

ÜÇ SÜVARİ

1/3
bottom of page