top of page

Sevgili Mehmet,



Fuat ÖZGEN

Yalova, 28.12.2022


Sevgili Mehmet,

Uzun zamandır bir araya gelemedik. Ama güzel şiirlerini, meslekî ve çocukluk anılarını; ülke sorunlarını ve güncel olaylarla, olgularla ilgili yazılarını ilgiyle okuyorum. Yazılarında yazıp yazmama konusundaki endişelerini paylaşıyor, yazma nedenlerine katılıyorum.

Yazmanın, anlatmanın nedenleri konusundaki düşüncelerimi seninle paylaşmak istiyorum.

“Anlatma”yı biraz irdeleyelim. İnsan neden anlatır? Bu istek mi, bir zorunluluk mudur?

Ressamın resim, heykeltıraşın heykel, müzik insanının müzik yapması ne kadar doğalsa, anlatma yeteneğine ve yeterliliğine sahip birinin anlatması da o kadar doğaldır. Anlatmak için dayanılmaz bir istek duymak veya kendini buna zorunlu saymak kişilikle ilgilidir.

Ne salt yetenek ne de yeterlilik etkili anlatım için yetmez. Yetenek iyi bir eğitimle, bilgiyle tamamlanmalı, gözlem yapmalı; iyi yazarların, ozanların yapıtları bolca okunmalı ki etkili anlatımın önü açılsın. Anımsarsın değerli öğretmenimiz Rasim Şimşek “Kaz pişmedi!” derdi. Kaz pişecek, bardak dolacak, taşacak duruma gelecek.


Biliyorsun halk edebiyatımızda âşıklar uzunca bir süre ustaların eserlerini okurlar. Ne zaman ki pir elinden dolu (bade) içip olgunluğa erişirler o andan başlayarak kendi eserlerini yaratırlar, okurlar.

Yazı bulunduktan sonra insanlar, çeşitli yazı araçlarını kullanarak metinler oluşturmuşlar, duygu ve düşüncelerini kayıt altına almışlar, paylaşmışlar, geleceğe aktarmışlardır. Sözlü anlatım geleneği de yazılı anlatıma paralel olarak sürdürülmüştür.

Yazarlar, ozanlar yazınsal ürünler oluşturunca okuyucular onların sanatlarından, yeteneklerinden yararlanırlar. Yani yazarlar, ozanlar okuyucuya karşı sorumludur. Toplumu aydınlatmak, kültürünü geliştirmek, sanat zevkini karşılamak yazarların, ozanların görevidir. Meyve ağacı, meyve vermiyorum diyebilir mi?


Kimi yazar arkadaşlarım, tanıdıklarım “Her akşam bilgisayarda 5-6 sayfa yazı yazmadan uyuyamıyorum, huzursuz oluyorum, günümü boşa geçirdiğimi düşünüyorum.” diyorlar. Demek ki anlatma, yazar için, bir rahatlama, huzur bulma, mutlu olma, zamanını değerlendirme nedeni. İyi bir yazar, yazmadan duramaz.

Fuzuli diyor ya


Söylesem tesiri yok

Sussam gönül razı değil.

Atatürk, “Sanatkâr, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.” diyerek yazarın da duyarlı ve öncü olduğunu belirtmiştir.


Her insan gibi edebiyatçılar da tanınmak, bilinmek, beğenilmek isterler. Tanıtım araçları da yapıtlarıdır. Kitap fuarlarına katılmanın bir nedeni de bu olsa gerek.

Yazılanlardan bir kazanç elde etmek, geçimini sağlamak, yazarlığı meslek edinmek bir sonuç olabilir. Sırf para kazanmak için yazı yazıldığını düşünmüyorum.

Orhan Veli Kanık bu durumu “Galata Köprüsü” şiirinde şöyle anlatmış:


Bir ben miyim keyif ehli içinizde

Bakmayın, gün olur, ben de

Bir şiir söylerim sizlere dair

Elime üç beş kuruş geçer

Karnım doyar benim de.


Kimi yazarlar, yetenekli ve yeterli oldukları halde at gözlüğü takıp körü körüne belli bir ideolojinin, düşüncenin savunucusu, kiralık kalem olabiliyorlar. Bu yeteneği kötüye kullanmadır. Okuru yanlışa yönlendirmedir. Doğru bir davranış, yöneliş değildir.


Ülkemizde ve dünyada pek çok yazarın, yazdıkları nedeniyle, başı belaya girdi. Kitapları toplatıldı, ceza aldılar, hapse atıldılar, sürgüne gönderildiler, süründürüldüler, hatta yaşamlarını yitirenler oldu. Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Rıfat Ilgaz, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali gibi pek çok yazarımız, ozanımız hapislerde çürütüldü. Sinop ve Bursa Cezaevleri yazarlarımız nedeniyle ünlendi. Namık Kemal’den Cevat Şakir Kabaağaçlı’ya kadar pek çok edebiyatçımız sürgünlere gönderildi. Madımak’ta birçok ozanımız, yazarımız yakıldı. Birkaçı canını zor kurtardı. Dünya edebiyatının ünlü ismi Fyador Mihailoviç Dostoyevski hapis yatırıldı. Fabl yazarı Aisopos (Ezop)’un bir fablı nedeniyle kızdırdığı papazlar tarafından uçuruma ittirilerek öldürüldüğü söylenir. Bu kötü durumların, acıların yazarları durdurmadığını, durduramayacağını, geriletemeyeceğini gördük, yaşadık.


Sevgili arkadaşım,

Doğduğun, yaşadığın, yetiştiğin, görev yaptığın ortamların, karşılaştığın zorlukların, baskıların yazdıklarına etkili olduğunu görüyorum. Üretkenliğin ve anlatma becerin beni mutlu ediyor. Okurların da seni mutlu etsin.

Sağlıklı ve bol sanatlı günler diliyorum.

Güzel günlerde görüşmek üzere hoşça kal.





.

Etiketler:

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/4

mavi

ADA

2002

Hayat ve Sanat

Emek veren herkesin ADAsı

  • LinkedIn - Beyaz Çember
bottom of page