Atatürk'ün Hoşgörüsü
top of page

Atatürk'ün Hoşgörüsü

BOZKURT

Mustafa Kemal hakkında yazılan kitapların birçoğunun kaynak olarak kullandığı ve H.C. Armstrong'un kaleme aldığı "Bozkurt" Mustafa Kemal'in sağlığında, 1932'de yayınlanan ilk biyografisidir.


Bozkurt; "Mustafa Kemal'i putlaştırmayan, insani yönlerini gizlemeye çalışmayan, kimilerine göre düşmanca sayılabilecek, sert bir üslupla yazılmış” bir eser olarak kabul edilmiştir.


Kılıç Ali, hatıralarında "Bozkurt" kitabından şöyle bahseder: "Armstrong ismindeki meşhur bir Türk düşmanının yazdığı kitapta, Atatürk'ün aleyhinde bazı kısımlar vardı ve bunun için de hükümet tarafından memlekete sokulması yasaklanmıştı."


Hükumetin yasakladığı kitabı merak eden Mustafa Kemal, yurt dışından orijinal bir nüshasını getirterek ünlü sofralarından birinde geç vakitlere kadar ilgililere kitabı birebir tercüme ettirerek okutur ve dinler.


Armstrong kitapta "Çok yetenekli, inatçı bir enerjiye sahip, ancak insafsız, itici tavırları olan, serkeş mizaçlı, gem vurulmamış zevkleri, ihtirasları olan; dahası, dostluğu tanımayan bir adam" portresi çizmiştir. Sıra onun herkesçe malûm içkisinden bahsettiği satırlara da gelir. Ancak düşmanca bu satırlardan sonra Armstrong "Memleketin herhangi bir felâketi veyahut memleketini ve milletini alâkadar edecek herhangi mühim bir hadise zuhur etti mi, onun içkisini de eğlencesini de bir tarafa bırakıp pençesini hadiselerin üzerine atıp aslan gibi kükrediğini" de belirterek Sezar'ın hakkını Sezar'a vermiştir.


Bunun üzerine Mustafa Kemal hiç kızmamış, aksine "Bunun yurda girişini yasaklamakla hükümet hataya düşmüştür. Adamcağız yaptığımız sefahati eksik yazmış, bu eksiklerini ben ikmal edeyim de kitaba müsaade edilsin ve memlekette de okunsun!" diye şaka da yaptığı rivayet edilir.


Mustafa Kemal sofrasında verdiği bu sözü unutmaz, kitapla ilgili kimi düzeltmeleri yapar ve bunlar Necmeddin Sadak'ın kaleminden 7 Aralık 1932'de "Akşam" gazetesinde yayımlanır.

H.C. Armstrong


I. Dünya Savaşından önce Hindistan ordusunda Askeri Ataşe olarak görev yapmış olan Harold Courtenay Armstrong (1892-1943), savaş sırasında istihbarat subayı olarak Arap yarımadasına gönderilir. Birleşik Krallık ordusunda Yüzbaşı rütbesiyle Osmanlı İmparatorluğu'na karşı çarpışır. 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonunda Tümgeneral Townshend komutasındaki İngiliz Hint Tümeni'yle birlikte Türklere esir düşer.


Bağdat, Musul, Halep, Mersin, Ankara üzerinden Kastamonu'ya, oradan da İstanbul'a getirilir. Son olarak da merkezi esir kampı olan Afyonkarahisar'a nakledilir. Savaş esiriyken kaçma teşebbüsü ve yakalandıktan sonra Enver Paşa'ya hakaret etmesi nedeniyle hücreye atılır. Hücreden çıktıktan sonra esir kampında ayrıcalıklı muamele görür ve kendisine tüm esir subayların ve erlerin sorumluluğu verilerek onların genel komutanı yapılır.


Esir İngiliz askerler kampta işledikleri suçlar nedeniyle Türk askeri mahkemelerinde yargılandıklarında hem onların tercümanlığını yapar hem de dava vekilliklerini üstlenir. Savaş sona ermeden önce Türkiye'den kaçmayı başarır. Türkler hakkında pek de olumlu düşünceler beslemeyen Armstrong bu kaçışını bile rüşvet vererek gerçekleştirdiğini söyler.


Mütareke yıllarında ise İngiliz Yüksek Komiserliğinde Askeri Ateşe Yardımcısı olarak bu kez işgal altındaki İstanbul'a gönderilir. Müttefikler adına çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1923 yılında İstanbul'dan ayrılır. Türkiye'de kaldığı bu birkaç yılda gözlemlerde bulunur. Aralarında Mustafa Kemal'in de olduğu birçok şahsiyetle temaslarını sürdüren Armstrong bu süre zarfında küllerinden yeniden yükselen bu ülkenin gelişimini gözlemler, Türkiye ve yakın çevresiyle ilgili aralarında "Bozkurt"un da olduğu beş kitap yazar.


İngiltere'de 1932 yılında yayımlanan ve sert bir üslûpla kaleme alınmış olan biyografik kitap büyük ölçüde objektiflikten uzak, taraflı ve Mustafa Kemal'in özel hayatını irdeleyen mesnetsiz bölümler içerdiği için Türkiye'de büyük tepki çeker ve İsmet İnönü başkanlığındaki bakanlar kurulu kararıyla yurda girişi yasaklanır.


Menderes Hükümeti döneminde, 1951 tarihli Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un çıkarılmasından sonra çevrilme ihtimali daha da azalır. Oysa Kılıç Ali'nin hatıralarında yazdığı gibi, kitabı inceleyen Mustafa Kemal bizzat bu kitabı pek de sakıncalı bulmadığını, bazı eksiklerinin tamamlanarak Türkiye'de yayımlanabileceğini lâtife yaparak da olsa söylemiştir.


Kitabın Türkiye'deki ilk çevirisi Peyami Safa tarafından 1955 yılında yapılır. Kimi bölümleri atlanarak yapılan bu çeviri özgün metnin yaklaşık üçte biri kadardır. Oysa özgün versiyonları 300 sayfaya yaklaşan kitap, sonraki yıllarda yapılan çevirilerde özel hayata ilişkin tartışmalı ve dayanaksız bölümler çıkartılarak yayımlanabilmiştir.


44 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page