Bilinmeyen Sanatçı
top of page

Bilinmeyen Sanatçı

Güncelleme tarihi: 29 Kas 2020


Gökyüzüne yıldız çizme vaktiydi.


O karanlık geceyi aydınlatmak için ellerini hissetmeyinceye, gözleri parlaklığı verinceye, sabahı getiren evrenin ihanet yanını hesaplayıncaya kadar çalışacaktı. Ben de Amali’anın sesinden Fado dinleyerek bu sanatçıya şiirler yazacaktım. Sınırlı zamanda, sınırsız düşlere teslim olmak kadar güzeli yoktur… Güneşi aratmayan bir aydınlık vardı gözlerinde. Sanki her sabah doğan güneş onun gözleriydi. Ve bu sırrı, bir o, bir de tanrı biliyordu! Saklanması gereken bazı gerçekler vardır, söylenirse güzelliği yağmalanacak. İşte belki de bu yüzden karşımızdaki güzelliklerin derinliklerine inemememiz. Yasakların ardında hep aşk vardır.


Eğer ki bu aşk’a dokunacak olursak, yok olmanın zengin boşluğunda sallanır dururuz. Çeşitli buluşlar sunarken hayat aklımıza, aslında o hep kaybettiklerimizin başka bir şekilde dönüşlerinden ibarettir yaşamımız. Büyük bir yanlış gibi dursa da bu dönüşüm, irdelendiğinde olması gerekenin olmasından daha doğal gözükmeyecektir. Tabi bu yanını sevmeyen ruhlara bir tas şarap sunacak cennetlerde bulunabilir. Çünkü düş bahçeleri insanların aklını aldığı muhteşemliklerle doludur ve insanlar hiçbir zaman bu bahçeden çıkmak istemezler. Hayaller sonunda bedenimizin bizi terk etmesi, anahtarını dünyada unutacağımız cennetin kapısında kaldığımızda çokta üzmemelidir! Çünkü tanrı; dünya ve cennet arasında kalan kullarına beden sunmaktan memnundur. Hayal biterse inançta biter. İşte o noktada ne başlar, bekleyip göreceğiz…


Bir yıldız daha… Sanatçı kendini gökyüzüne adamış bir melek kadar büyüleyici. Ben ona yazdığım şiirleri okuma heyecanıyla donanmış, donanması yakılmış bir ordunun sessiz bakışlarla bekleyişi gibi bekliyorum bir sonraki gelecek anı. Bütün anları unutuyor böyle bir gecede insan. Kutsal bir kitaptan okuyor sanki Amalia… kavuruyor içimdeki acıları. Titriyor ellerim kaleme sarılmış. Yüreğim tanrının ellerinde bir kuş gibi çaresiz. Konuşmak böyle bir anda, günah! İzlemenin ve dinlemenin damarlarımdaki dolaşımı durdurduğunu düşünüyorum. Sanki yaşamıyorum. Bu sanatçı çok öncelerde yaşamış bir şamanın ruhunu taşıyor… Ateşi gözlerinde saklayıp, sırrına eriştirmiyor. Karanlığı hissettiğinde, Meryem kutsallığında yıldız doğuruyor. Büyük bir “kam” yollamış tanrı… Sırrı gözlerinde, aşkı gecede saklı.


İnsan gözleriyle görmeden inanmıyor, görse de inanmıyor. Bütün doğrular değiştirilebilir ve inandırılabilir bir gerçekliğe bürünmüş. Gece siyah bir kurt gibi koşarken sabaha, parlak yıldızların maviye gömülüşünü görmek, Heraklit’in “her şey akar” felsefesini bir kez daha yaşamak, Amalia’ nın susması, sanatçının gökyüzünden inmesi, bunların hepsi okunan bir yazı gibi devam ederken gözlerimin önünde, birden yükselen bir yıldız oluyorum dağların ardından. Doğunun sırtından. Tanrının kollarından. Aklım, bedenim, her şeyimle sanatçının gözlerindeyim. Ve sonra parlaklığın gözlerimi aldığı bir sırada uykudan uyanır gibi uyanıyorum yeryüzünün herhangi bir toprağında. Yanımda durmuş; bak diyor, güneşe bak! Ben şaşkınlığın en yüksek noktasında güneşe bakarken, kulaklarımda fısıldayan bir ses:

-Affet, saçlarının kızıllığından çaldım biraz affet… diyor.


Uzunca bir suskunlukla devam ediyor bu an… Dünya getirmesin kendime diye dua ediyorum içimden. Tekrar onun gözlerine bakmak korkutuyor beni, öylece kırlar içinde kalmış, konuşmasını bekliyorum sanatçının.. Derken ellerimi ellerinin arasına alıyor. Ve sonra ellerimin arasına beyaz zambakları bırakıyor usulca. Bu mutluluk sığmıyor artık yüreğime. İnsan mutluluktan ölür dedirtiyor. Ve gözlerinde buluyorum gözlerimi…


-Bana gece yazdığın şiiri oku diyor dudakları..

Dudakları, aşk’ın bir parçası. Yüzünün aydınlığında okuyorum şiiri, dünyaya okur gibi:


Bütün dinlerin en kutsalını buldum.

Nehirler dolusu aşkla doldum.

Cenneti sundun yıldızlarla

Tanrıyı hissettim varlığınla.


Bir gece değildi bu kayboluş

Bin bir geceye bedel bir varoluş.

Sevişirken yıldızlar seninle

Fado çalıyordu göklerde.


Başka bir zamanda, başka bir hayatta

Kutsandık seninle, bambaşka bir aşkla.

Ardından soracaklar seni bana,

Yoktur diyeceğim, yoktur böyle bir sanatçı dünyada!


-Hayatlarımız aktı birbirine, varsın dünya dursun yerinde. Sen gel benimle, gel ve sadece izle!

- İstesemde kaçamam bundan, tanrı bağladı artık kaderlerimizi.

-Zambaklar gibi beyaz bir yolculuk… Gel benimle!


Dedi; dudakları dudaklarımla birleşti…

İşte aşk, o sabah yeryüzüne indi.

*

maviADA ANILAR, OLİMPOS DERGİSİ 2010 BAHAR

20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/3
bottom of page