“Nefes alamıyorum” derken bile
celladını ciddiye almıyordu
nefesi kesilen
Minneapolis de bir polis
bir insanın nefesini kesti
nefesi kesilen bir insan binler oldu
daha bir saat olmadan
binler milyonlar oldu birden
nefesi kesilenin nefesi bulaştı tüm kentlere
sokaklarını kuşattılar gökdelenlerin
elleri kelepçeli
yüzüstü yatırıldı
buz gibi asfalta
gökdelenlerin bekçisi
beyaz köle bir asker
kendini yukardan
alkış sağanağı altında gibi gördü
ve beyaz tanrılarına isyan edenin
nefesini kesti giyotin ile
bir köle cellat
gizliden alkış aldı elbet
isyana indi
hakikati görenler ancak
kararttı ışığını gökdelenler
tek cellat görünsün diye
beyaz köle asker
göğe yükselme arzusunu
sekiz dakika boyunca siyahı öldürerek
elde ettiğini sanıyordu
gökdelenleri yok sayılanlar yapmıştı
çeliğe ve betona su olmuştu terleri
asfaltı da onlar dökmüştü
sevgiliye hızla gidilen yol olur diye
suyu getirmiştiler dağların bağrından
susuz kalmasın hiçbir can diye
kabloları döşemiştiler
kim bilir kaç saat
nasırlarının acısına aldırmadan
tüm ışıltılar onların eseridir
karanlık içindeki hayatlarında
elleri değmeden
çiçek açmazdı bostanlar
çiçekler çıkınca döngü yoluna
kente getirirlerdi sessizce
toprağın armağanlarını
aş olsun her renkten yemiş
her renkten cana diye
gecelerde karanlığı iter
sabahı ederlerdi uyumadan
nefessiz olmazdı tüm bunlar
mabetler onların üstüne basa basa
yükselmişti göğe
gökten hep yere bakacağını sanırdı
tanrılar ve kendini gökte zannedip de
yerin dibinde olan köleleri
nefes nefese yapılmıştı
her ne yapılmışsa bu kentlerde
nefesi kesenin nefesi kesilirdi
hakikate meşale olmuş bu günde
meydanın orta yerinde
boğulursa insan
vurulursa
renginden
dilinden ve
şarkılarından
kanar vicdan
oluk oluk sel olur
sabahı beklemeden
rüzgara karşı ateşler yakılır
surların kıyılarında
ve
kıvılcımları dört kıtada yol olur
vicdanın seli yıkar ölümün mülklerini
mülksüz olsun tan yeri
sabah barışa adım olacaksa
gün gelir
kan damlamış hayat
yeniden kurulur
her renkten nefesle