Proje Okulları Gerçeği
top of page

Proje Okulları Gerçeği

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2020


Toplumsal gelişmenin bileşkeler bütünü olan ekonomik, sosyokültürel, bilimsel ve teknolojik gibi gelişmelerin temeli eğitim alanımızla doğrudan bağlantılıdır. Eğitim sistemimizin ne olduğu diğer gelişim alanlarının da ne olduğunu net bir şekilde açıklar. Eğitim sisteminin çağın gelişim ilkelerinden kopuk, siyasal iktidarların kendi özel ihtiyaçlarını gerçekleştirme dolayımlı kuşatma altında olması, yani araçsallaştırılması tüm bağlı gelişim alanlarını da beklendik şekilde olumsuz etkileyecektir.

Ülkemizde eğitim alanı, son on altı yıl içerisinde eğitim sistemimize yapılan bilinçli müdahaleler sonucu en sorunlu alanların başında gelmektedir. Eğitim kurumlarımız öğretmeni, öğrencisi ve velileri mutsuz olan kurumlar haline dönüştürülmüştür.

Bildiğimiz üzere kamu oyunda çok tartışılıp tepki çeken 4+4+4 eğitim modeli, 30 Mart 2012 tarihinde, TBMM genel kurulunda 91 de red oya karşı 295 oyla kabul edildi. 11 Nisan 2012 tarihinde de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe kondu. Okullarımızın tümünü imam hatipleştirmeye ve piyasalaştırmaya dönük hazırlanan 4+4+4 modeli ile eğitim sistemimiz bir çıkmaza sokulmuştur. Bu tarihten sonra eğitim sistemimizde akıl dışılık hakim olmuştur. Okul öncesinden üniversite dönemine kadar olan eğitim basamaklarımız liyakatsiz, yandaş kadrolarla içinden çıkılmaz bir hale sokularak, sorunlar yumağı haline getirilmiştir.


Sorunlu modelin arkasından gelen en sorunlu uygulamalardan biri de 2014 yılında gündeme gelen Proje Okulları uygulamasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı 2014 yılında yaklaşık 100 meslek lisesi ve imam hatip lisesini ‘Proje Okul’ ilan etti. Ancak ani bir kararla bunlardan vazgeçildi. Hemen ardından 2015 yılında Türkiye’nin en gözde 170 lisesi ‘Proje Okul’ uygulaması içine alındı. Proje okullar arasında Bornova Anadolu Lisesi, İzmir Fen Lisesi, Karşıyaka Cihat Kora Anadolu Lisesi, İstanbul Erkek, Kabataş, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu, Atatürk Fen, Vefa, Çapa Fen, Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler, Hüseyin Avni Sözen, Avni Akyol Güzel Sanatlar, Ankara Çankaya Atatürk, Balıkesir Sırrı Yırcalı Anadolu, , İlkadım Samsun Anadolu, Konya Meram Anadolu, Diyarbakır Yenişehir Anadolu, Bursa Nilüfer Tofaş, Kayseri Melikgazi Fen, Gaziantep Şehit Kamil Vehbi Dinçerler, Sakarya Cemil Meriç Sosyal Bilimler gibi Türkiye’nin liseye geçiş ve üniversite sınavlarında en başarılı okulları vardı. 14 Mart 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6528 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakan onayı ile seçilen Proje Okullarının öğretmen atama ve idareci görevlendirme yetkisi de ilgili Kanun Hükmünün 122. maddesi ile Bakan tarafından yapılacağını belirtiyor. Ancak atama ve görevlendirmeler hiçte açıklandığı gibi olmadı. Siyasi iktidara yakın eğitim sendikasınca yandaşlık ve biat dışında hiçbir kriteri olmayan öğretmen ve idarecilerin listesi hazırlanarak Bakan onayına sunularak gerçekleştirildi. Hala da aynı yöntem sürüyor. 2015 yılında Proje Okul ilan edilen170’e yakın köklü okulun liyakat esasıne göre çoğunluğu sınavla atanmış öğretmen ve idarecileri yangından mal kaçırırcasına yıllardan büyük emek verdikleri okullarındaki görevlerinden alınarak, rastgele okullara görevlendirilmişlerdir. Başta İzmir örneğinde yaşadığımız gibi isteği dışında görevden alınıp sürgün edilen öğretmenlerin birçoğu kadrolu bir liseye atanana kadar 2-3 ayrı okulda görev yapmak zorunda bırakılarak mağdurluk katlanmıştır.

Türkiye’nin en başarılı okullarının öğrencileri öğretmenlerini kaybetmişlerdi. Aslında kaybettirilen ülkemizin yarınları olmuştur. Mutlu ve en başarılı öğrencilerimiz, mutlu ve başarılı öğretmenlerinden uzaklaştırılarak tüm kazanımları yok sayılıp değersizleştirilmeye, özgüvenlerini yitirtmeye çalışılmıştır. Bu çok değerli öğrenci kitlemize yeni bir kimlik aktarılarak farklı bir zihin yapısına dönüşümleri sağlanacaktı. Ancak bu hiçte kolay değildi.


Çağımız gençliği bilgi çağının gençliğidir. Çok hızlı öğrenen nesildir. Kesinlikle eleştirel düşünüp sorgulayan yanları onların en güçlü yanlarıdır. Dinselleştirilmiş piyasanın basit köleleri asla olmayacaklardır. Latin Amerikalı şair ve düşünür Ernesto Carnedal’dan esinlenerek kullanıma giren ‘teoliberalizm’ kavramı ülkemizde on yedi yıldır yaşanan süreci en iyi açıklayan kavramdır. Din sosu-şerbeti dökülmüş piyasacılığı tanımlar bu kavram. Eğitim sistemimiz salt dinin ve piyasanın aracı yapılamayacak kadar hayati önemdedir. Laik, bilimsel, demokrat ve özgürlükçü temelde tarihsel bir geçmişi olan liselerimizin öğrencileri çağdışı bir zihniyetin kültürünü ve piyasanın kirli ilişkilerini ve onların aracı olmayı red edecektir. Sevgili öğrencilerimiz, adalet, bilim, özgür insan, özgür toplum ve özgür doğa için gecelerini gündüzlerine katarak çalışacaklarından hiç şüphem yok. Tüm birikimleriyle iyiliğin projelerini gerçekleştirip, hakikatin izini süreceklerine bütün kalbimle inanıyorum. Barış içinde mutlu, aydınlık, eşit refah koşullarında bir ülke ve bir dünya için harcayacakları emek en onurlu emek olacaktır.

21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

AŞKARAYAN

1/3
bottom of page