YALNIZLIK
top of page

YALNIZLIK

Güncelleme tarihi: 12 Oca 2022


Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Fakat her zaman, buna hangi yoldan varacağımızı pek bilmiyoruz. Çok kez insan dünya işlerini bıraktığını sanır; oysaki bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmekten hiç de kolay değildir. Ruh nerede bunalırsa bunalsın, hep aynı ruhtur; ev işlerinin az önemli olmaları, daha az yorucu olmalarını gerektirmez. Bundan başka, saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın baş kaygılarından kurtulmuş olmuyoruz.


Dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir, O engin denizlerin ötesindeki yerler değil.

(Ratio et prudentia curas, Non locus effusi late maris arbiter, aufert. / Horatlus)


Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz.


Ve keder, atımızın terkisine binip gelir. (Et post equitem sade atra cura. / Horatius)


Onlar manastırlarda, medreselerde bile peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar, ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler ...


Öldürücü yara bağrımızda kalır. (Haeret lateri letalis arundo. / Virgilius)

Sokrates'e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. O da: Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş.


Niçin başka güneş başka toprak ararsın? Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?

(Quid terras alio calentesSole mutamus? patria quis exul Se quoque fugit? /Horatius)


İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu: Nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla. Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek .


Kırdım diyorsun zincirlerini; Evet, köpek de çeker koparır zincirini, Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak

(Rupi jam vincula dicas;Nam luctata canis nodum arripit; attemen illi, Cum fugit, a collo trahitur pars longa catenae. / Persius)


Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz.


İçi arınmamışsa, neler bekler insanı, Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna! Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar. Ne korkular içinde kıvranır insan! Ne çöküntüler yapar bizde gurur, şehvet, Öfke, gevşeklik ve tembellik!

(Nisi purgatum est pectus, quae prelia nobis Atque pericula tonc ingratis insinuandum? Quantae conscindunt hominem cuppedinis acres Sollicitum curae, quantique perinde timores? Quidve superbia spurcita, ac petulantia, quantas Efficiunt clades? Quid luxus desidiesque? / Lucretius)


Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden.


Ruhun derdi içinde ve kaçamaz kendi kendinden. (In culpa est animus qui se non efiugit unquam. / Horatius)


İnsanın, olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün başbaşa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.


Issız yerlerde kendin için bir evren ol. (In solis sis tibi turba locis / Tibulhıs)


Erdem, der Antishenes, kendi kendisiyle yetinir; ne kurallara baş vurur, ne laflara, ne gösterişlere.

Yapmaya alıştırıldığımız işlerden binde biri bile kendimizle doğrudan doğruya ilgili değil. Bakarsınız bir adam canını dişine takmış, kurşun yağmuru altında, yıkık bir kale duvarına tırmanıyor bütün hıncıyla; bir başkası, karşı tarafta, kan revan içinde, aç susuz savunuyor o kaleyi ölesiye: Kendileri için mi gösteriyorlar bu yararlığı? Uğrunda ölecekleri ve hiç görmedikleri insan belki o sırada kılım kıpırdatmadan keyif sürmektedir. Bakarsınız bir başkası, bitkin, perişan, saçı sakalı birbirine karışmış kitaplıktan çıkıyor gece yansından sonra: Bunca kitabı daha iyi, daha akıllı bir insan olmak için mi karıştırdı sanırsınız? Yok canım sen de! Ya ölecek o kitaplıkta ya öğretecek yarınki kuşaklara Platus'un dizelerini hangi düzenle kurduğunu ve falan Latince sözcüğün nasıl yazılması gerektiğini. Kim seve seve feda etmiyor sağlığını, canını şan şeref için? Oysa kalp bir paradan başka nedir ki şan şeref? Kendi ölümümüzden korkmakla yetinemeyiz; karılarımızın, çocuklarımızın, adamlarımızın ölümünden de korkmak zorundayız. Kendi işlerimizden çektiğimiz sıkıntı yetmiyormuş gibi komşularımızın, dostlarımızın işleriyle de dertlere sokar, bunaltırız kendimizi.


Vah, vah! Nasıl olur da insan bir şeyi Kendinden daha çok sevmeye kalkar?

(Vah! quemquamne hominem in animum instituere, aut Parare, quod sit charius quam ipse est sibi? / Terentius)


Michel de Montaigne; 16. yüzyıl Fransız deneme yazarı. 8 Şubat 1533 tarihinde Périgord'da dünyaya gelen Montaigne, 13 Eylül 1592 tarihinde aynı kentte öldü. Katolik inançlarına bağlı varlıklı ve soylu bir ailenin çocuğudur. Babasının etkisiyle çok küçük yaşta öğrenim görmeye başladı. 1546 yılında Collége de Guinne'yi bitirdi. Toulouse Üniversitesi'nde hukuk okudu. Bir süre Bordeaux parlamentosunda danışmanlık, sonra belediye başkanlığı, Etat Généraux'da milletvekilliği yaptı. Almanya ve İtalya'yı gezdi. Daha sonra şatosuna çekilerek kendini bütünüyle felsefe ve edebiyata verdi.Felsefede us ilkelerine dayalı kuşkucu bir yöntemi benimsedi. Montaigne başlıca yapıtı denemeler (Essais) için "Ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım beni yaptı" der. Deneme türünün yaratıcısı olarak kabul edilir. En önemli eseri Denemeler'de, insanı, özellikle de kendini büyük bir açık sözlülükle inceler. Bu denemelerin bir bölümü Sabahattin Eyüboğlu tarafından Türkçeye çevrilmiştir.



21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

MESUT KARA

1/3
bottom of page