top of page

Jack London

Güncelleme tarihi: 23 Eyl





John Griffith London (John Griffith Chaney;[1] 12 Ocak 1876, San Francisco - 22 Kasım 1916, Kaliforniya), Amerikalı gazeteci ve romanyazarı. Vahşetin Çağrısı, Martin Eden, Demir Ökçe, Beyaz Diş ve Deniz Kurdu başta olmak üzere elliden fazla kitabın yazarı olan Jack London, yazarlıktan yüksek gelir elde edebilen Amerikalıların ilklerindendir. ( Kaynak: VİKİPEDİ )

Jack London: İçimdekileri nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Bazen öyle geliyor ki adeta bütün dünya, bütün yaşam, her şey içime dolmuş, benden konuşmamı istiyor. Nasıl desem; büyük şeyler hissediyorum, ama iş konuşmaya geldiğinde küçük bir çocuk gibi dilim dolanıyor.” (Jack London’un Martin Eden romanından)

*

Dünyanın tanıdığı sıfırdan başlayıp doruğa uzanan bir başarı ve doğal olarak da bir söylentiler, rivayetler hikayesidir Jack London. Öyle ki kendi ölümünün de önceden yazdığı bir senaryonun, Martin Eden adlı romanın gereği olduğu iddia edilir. Başarının doruğunda bu 40 yaşında, sporun her türlüsünü yapan, kovayla içkiyi tolere edecek bir sağlıkta ama aniden ölen efsaneler spekülatörü yazar için söylenenlerin içinde doğruya en yakın tek iddiadır denilse yeri. O da yaş isabetiyle sağlanan bir doğrudur.

*

Dünyanın yeni dünya düzeni Sosyalizme hazırlandığı ve çok umut bağladığı bir döneme denk gelmişti. Devrim kapıdaydı, Sosyalizm, Amerika ya da Avrupa'nın sanayileşmiş, proleter işçi sınıflarını üretmiş ülkelerinde, hemen yarın başlayacak diye umuluyordu.


Çarlık Rusya'sında köylü ve işsizlerin oluşturduğu kitlelerin, Lenin önderliğindeki kalkışmanın 1917'de sosyalizme döndüğünü, ne var ki diğer kıtalara sıçramadan kaldığını görmeden ölmüştü zaten. Ne var ki 1905 Bolşevik devriminden başlayarak son ana değin umudunu hiç yitirmedi.


Ölümünden sonra dünya edebiyatının tek proletarya yazarı olarak tanımlandı. Hemen hemen çağdaşı Traven'i ve ötekileri düşününce bu sav çok da tutarlı gözükmese de reklamın gücünü bilince alanın en ünlülerinden biridir demek mümkün.


Jack London, 12 Ocak 1876’da San Francisco’da dünyaya geldi. Annesi Flora Wellman isimli bir müzik öğretmeni olan Jack’in babası ise William Chaney isimli bir astrologdu. Bu baba sonradan JACK LONDON'a yazacağı bir mektupta iktidarsız olduğu için babası olmasının olanaksız olduğunu belirtecektir. Doğumundan kısa bir süre önce babası annesini terk etti. Genç anne başarısız bir işadamı olan John London'la evlenince Jack onun soyadını alacaktı.


Yoksul ve eğitimsiz olarak hayata atıldı. Belki bu, geliştirdiği okuma yazma isteğinin alanında başarılı olma hırsının, kimsede görülmeyen azmin açıklaması olabilir.

Çıraklık, gazetecilik, pansiyonculuk, demiryolu işçiliği, altın arayıcılığı, istiridye kaçakçılığı, serserilik... dahil yapmadığı iş kalmadı. Kıta Amerika’yı yürüyerek dolaştı. Serserilikten Kanada’da 30 gün tutuklu kaldı. Çıkınca 19 yaşında liseye başladı ve süresinden erken bitirdi. Üniversiteye başladıysa bile bitiremedi. Savaş muhabirliği yaptı, gazeteci olarak ödül aldı. Yazdıklarının büyük bölümü kendi yaşam deneylerinden kaynaklandı. Vahşi doğa mekanı, emeğinden başka kaybedecek hiçbir şeysi olmayan işçiler kahramanıydı. Bir köpeğin ya da kurdun başından geçenleri (Vahşete Çağrı, Beyaz Diş...) 100 yıldır bütün dünyanın, küçük büyük herkesin okuduğu muhteşem yapıtlara çevirdi. Savunduğu sosyalizmi ve işçi sınıfını kahramanlaştırdı. İdeolojisini destekler, oligarşiyi öngören distopyalar (Demir Ökçe...) üretti.


Kişisel kütüphanesi, okumaya duyduğu açlıkla bütün zamanların örnek yazarıydı. Marks’ı, Darwin’i, Spencer’i, Nietzsche’yi okudu ve onların eserlerinden hareketle kendi düşüncesini belirlemeye çalıştı. Alman filozofu, Friedrich Nietzsche’nin “üstün-insan” düşüncesi, yazarın ilgiyle benimsediği bir idealdir. Nietzsche felsefesini basitleştirerek kullanan Jack London (1876-1916) özellikle başlangıç romanlarında üstün adamların bireysel kuvvetlerine güvenerek giriştiği heyecanlı serüvenleri anlattı. Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş... romanlarının kahramanları olan köpekler de bu insan modelinin yansımalarıdır. Sonraki romanlarında bu üstün insan miti, güç ve yeteneğini sermayeye kiralayan ve değişen dünyada iktidardan pay almak için mücadele eden işçi sınıfının organize olmuş bir toplumsal hareketi olarak tarzını sürdürdü.


Vahşi Batı ve kovboylar döneminin Amerika'sının geçiş sürecinin son efsanelerinin yanında moderniteyi yaratacak itici güç sanayinin ve giderek örgütlü bir sınıfa dönüşen, yakın gözüken devrimin öncüleri saydığı proletaryanın anlatıcısıydı. Ünü arttıkça hakkında olumlu olumsuz çok şey söylendi. Bazı kitaplarının kimi bölümlerinin başka kitaplardan çalıntı olduğu bile iddia edildi.

Genç yaşında ölümü günümüzde bile gizemini koruyan bir öykü olarak kaldı.


Martin Eden yaşamına benzerlikleriyle dünyaca bilinen yapıtı oldu. Tıpkı o kitabın kahramanı gibi 40 yaşında başarının doruğundayken intihar ettiği bir söylentiyse de, döneminin en bilinen, en çok satan yazarı olması ve sağlıklı görünürken kırk yaşında ardında bir çok soru işareti bırakarak 1916'da ölmesi ise bir gerçek...

Bir rivayete göre, altın arayıcılığı yaptığı sırada yakalandığı iskorbüt hastalığı nedeniyle yaşama veda ettiği söylense de pek çok eski kaynakta intihar ettiği anlatılır. Son döneminde çok acı çektiği ve morfin aldığı bilinen Jack London’un kazayla ya da kasıtlı olarak aşırı doz morfin alıp öldüğü de söylentiler arasındadır.

Büyük olasılıkla ölüm nedeni, aşırı alkol tüketimi sonucu iflas eden organları olsa da günümüz teknolojisiyle bunu doğrulama şansı yok, çünkü cesedi vasiyeti üzerine yakıldı.


YAPITLARINDA insanın doğayla, egemen sınıflarla kavgasını romantik bir bakışla anlatır. Kapitalizme yönelik eleştirilerde sertleşir. 1907'de yazdığı, ama 1914 -1918 arası bir dünyayı anlatan DEMİR ÖKÇE'de bu sertlik kapitalizme oligarşiyi de ekleyerek en son noktaya varır. Önceki yapıtlarında doğaya karşı insanın gücünü, alt etme ve hayatta kalabilme mücadelesini ele alan Jack London, Demir Ökçe'de sınıf mücadelesini konu alır. Bir romantik aşk öyküsünde; sosyalist bir liderle evlenen bir burjuva kızının gözünden Amerikan işçi sınıfının ve oligarşinin etkileyici bir resmini çizer. Çarpıcı imgeleri, belli başlı diyalogları ile oldukça sert bir üslupla yazılmış bir DİSTOPYA olan DEMİR ÖKÇE, güncelliğini ve önemini günümüzde de koruyor.


Kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş ABD'li yazarlardandır. Türkçe'ye çevrilmesi elli yıl sonralara denk gelse de ülkemizde de büyük ilgi görmüştür.


Jack London, azmettiğini yaptı. Anatol Frans'ın dediği gibi ilk kitabının basıldığı 1900'den -1916'ya değin 17 yıllık bir döneme "kıpır kıpır hayat ve düşünce kaynayan" 50 ciltlik dev bir eser sığdırır.

/

22.11.2022

19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

YOLDA KALAN

1/3

mavi

ADA

2002

bottom of page