Nergis'in Hikayesi
top of page

Nergis'in Hikayesi

Güncelleme tarihi: 25 Nis 2021


Ege, bir başka çalkalanıyordu o gün! İki saat süt liman çarşaf gibi ufuk çizgisine doğru uzayıp gidiyor; sonra birden Poseidon’un nefesiyle hareketlenip kıyılara doğru şalap şalap çarpıyordu. Çarpıntı yaralara merhem olur mu hiç, çarpıntı yaralara tuz basıyordu. Kanayan ıhıl ıhıl kanayan, akıp giden al kanlar geçtiği yerleri kızıla boyuyordu…

Ege, al kanlara boyanan Melen Çayı’nı maviye çevirmek için en derinliklerinden söküp çıkardığı kumları, taşları, yosunları, mercanları yolluyordu.En derininden en mavi sularıyla da Melen’i maviye çeviriyordu.

Mavilerin martısı Martışah ve Muhabbet, Ege’ye batıp batıp çıkıyordu. Batıp çıktıkça kanatlarına, tüylerine yapışmış Ege, pul pul olup kendine dönüyordu. Muhabbet tekmil kuşların âşık olduğu bir kuştur. Çobanaldatan, bir perinin aşk mahsulü olan Nergis’in başına gelenler gelsin, narsis olsun diye, yalnızca kendini sevsin, sonra da canına kıysın diye, yakasına bir nergis takmış…


Nergisi bilmeyeniniz yoktur! Hani pazarlarda köylü kadınların sepetlerine koyup sattıkları en güzeli Karaburun dağlarında açan güzel kokulu bir çiçektir. Öyle güzel kokar, öyle güzel kokar; adamın başını döndürür. O çiçeğe sevgi dolu gözlerle bakan herkes sevdiğinden bir parça bulur muhakkak: Gözü, kaşı, ağzı, burnu, dudakları…


Nergis, aşk mahsulü bir delikanlı imiş! Bütün kızlar ona âşıkmış, onun aşkından deli divane oluyorlarmış. Lakin o, hiçbirinin aşkına karşılık vermiyormuş! Hatta ona âşık olan peri bile, aşkından taş kesilmiş. Bu kadar kendini beğenen Nergis bir gün ırmaktan eğilmiş, su içerken kendi aksini görüp tutulmuş kendine. Kendiyle kucaklaşmak istemiş, atlamış suya. Atlamış atlamasına; sonra…


İşte Çobanaldatan da Nergis’in yakasına nergisi takmış ki, yalnız kalsın, bir Allah’ın kulunu sevmesin, kendi başına kalsın! Ne Martışah, ne Gökçe Karga, ne türlü renkler ve nakışlarla süslü gagasında üç yüz altmış delik olan, yüksek tepelere konup bu deliklerden çıkan değişik sesler çıkaran ve sesleri duyan öteki kuşları peşinden sürükleyen Kuğu; ne de gölgesi üstüne düşenin padişah olduğu devlet kuşu Huma… yalnız, yapayalnız kalmış! Âşkına bir cevap alamayan Çobanaldatan etmiş edeceğini. Yiğitler yiğidi, iyilikler perisi Muhabbet’i bir narsis yapıp salıvermiş ortaya! Sonra da girmiş yuvasına, girmiş tüneğine… O da yalnız, yapayalnız kalmış! Aylarca, yıllarca ortaya çıkmamış, ortalıkta görünmemiş! Açlıktan, yalnızlıktan bunalan, bunaldıkça garipleşen, paylaşmanın yoldaşlığın, sevdanın kuşu Muhabbet de bir Karacaoğlan türküsünü dile dolayıp başlamış söylemeye:


“Niye böyle dargın, dargın bakarsın

Sen beni sözümde durmaz mı sandın

Hatırın hoş olsun, birin bir olsun

Yalınıza sabah olmaz mı sandın…”


Muhabbet’le Çobanaldatan baş başa, yan yana, diz dize; kulun kıt, Allah’ın çok olduğu yerlerde baş başa geçirdikleri saatleri bir Allah’ın kulu ile paylaşmamaya ant içmişler. Lakin Çobanaldatan, yuvam dağılır, ailem tarumar olur diye çok korkup bir daha Muhabbet’le görüşmemeye karar vermiş! Bu Muhabbet’e ağır bir ceza vermek demekmiş. Oysa Muhabbet ona kitaba el basarak söz vermiştir:


“Bak, dediklerimi iyi dinle, aramızdakileri yaşadığımız güzellikleri kimseye demeyeceğim. Boğazımı da kesseler yine de kimseye demeyeceğim! Dersem iki gözüm önüme aksın! Hem vallahi, hem de billahi!”


Böyle böyle tam iki yıl geçmiş geçmesine! Lakin bir karayılan bu güzelliği içine sindiremeyip Çobanaldatan’ı korkutmuş:

“Sen Muhabbet’e, Muhabbet sana tutulmuş!”

“Kim diyor böyle,” diye sormuş Çobanaldatan!

“Topal Karga, Kambur Karga, Hamaz Karga…”

Karayılan zehrini akıtmış, Çobanaldatan’ın aklını bulandırıp deli etmiş! Onun sevisini kıskandığı için düşman etmiş onları birbirine. Bir seveni, bir yoldaşı olmayan karayılan bu seviyi küllemiş, karartmış!

Muhabbet, sabah akşam verdiği sözlere sadık olduğunu hatırlatmak için Karacaoğlan deyişini tekrarlamış durmuş:


“Niye böyle dargın, dargın bakarsın,

Sen beni sözümde durmaz mı sandın…”


Muhabbet bu türküyü söyleye söyleye başını alıp gitmiş, Sabuncubeli’nin kuş uçmaz kervan geçmez yücesine doğru. Onu o günden sonra bir Allah’ın kulu görmemiş.


*


ÖNEMLİ:

maviADA'nın BÜTÜN SAYILARINI,YAZI ve YAZARLARINI GÖRMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN

*




26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

DEĞİŞİM

1/3
bottom of page