Her Yerde Kar Var
top of page

Her Yerde Kar Var

Güncelleme tarihi: 9 Ara 2020


Kimi zaman güneşli, kimi zaman yağmurlu ama nispeten ılık havalardan sonra nihayet dört gözle beklenen karımız (!) arz-ı endam eyledi. İki üç gündür şöyle gelecek, böyle gelecek, her şeyimizle hazırız haberlerinden sonra salınarak uçuşmaya başladı bembeyaz kuş tüylerine benzeyen kar taneleri... Yeni yıla unuttuğumuz, çocukluğumuzun kartpostal manzaralarıyla gireceğiz gibi görünüyor.


Penceremin önünde soğuktan kasvetli kasvetli dolaşan ıslak kedileri izlerken sanki bir çuval pamuğu yukarıdan boşaltmışlar gibi savrulan kar tanelerinin içinden süzülüp çocukluğuma yol alıyorum... Hani hep deriz ya "çok mu şanssız çocuklardık biz, yoksa çok mu şanslı?" diye...varın siz karar verin...


Eski kışlar çok sert geçerdi İstanbul'da, içimiz titrerdi soğuktan, buz tutardı yüreğimizin dışında her yerimiz... Kar günlerce yağardı, birikir birikir buz olup kalırdı yollarda, sokaklarda. O yıllarda belediyelerin şimdiki gibi modern kar mücadele araçları yoktu. Belediye işçileri simsiyah kömür tozu serperlerdi o beyaz buzların üstüne, ya da bizler sobadan çıkan külleri dökerdik kapılarımızın önüne insanlar kaymasın diye...çünkü o dönemlerin en etkin karla mücadele yolu buydu.


Ya bizler, ya çocuklar... Ah bir kar yağsa da okula gitsek diye dua ederdik kış geldiğinde. Şimdiki çocuklar gibi okulların tatil edilmesini beklemezdik dört gözle, hem de okula gidecek servislerimizin olmamasına rağmen. Annelerimizin diktiği paltolarımıza sarınır, yine elde örülen yumuşacık atkılarımızı başlıklarımızı takar, öyle markalı falan olmayan, altı kösele botlarımızı giyer düşerdik yola. Elimizde kocaman okul çantalarımızla kelimenin tam anlamıyla "düşerdik yollara"...


Hele ben ne çok kayar düşerdim, o dimdik Gedikpaşa yokuşunun dibindeki okuluma giderken. Buz tutmuş ellerimizi ve ayaklarımızı sınıfta yanan kömür sobasının başına toplanarak ısıtmaya çalışırdık; ellerimiz buz tutsa da yüreklerimiz sıcacık sevgi doluydu, mutlu çocuklardık velhasıl hem de çok mutlu...

Karlı kış gecelerinin bir başka keyfi de bütün mahallenin toplanarak Vefa'ya boza içmeye gitmesiydi. Boza karlı kış gecelerinin vazgeçilmeziydi. Gündüzden planlar yapar, annelerimizi kandırır, güle oynaya, "HER YERDE KAR VAR" diye şarkılar söyleyerek, kar topu oynayarak, karlara bata çıka giderdik Vefa'ya... Sonra tarçınlı, leblebili bozanın dayanılmaz lezzetine kaptırırdık kendimizi... Bizler VEFA'nın sadece bir semt ismi olmadığını ta o yıllarda öğrenmiştik...


O zamanlar şimdiki gibi günler öncesinden meteorolojik uyarılar yapılmazdı kar geliyor diye. Sabah uyandığımızda gördüğümüz o bembeyaz örtü en büyük sürpriz olurdu bizler için. Kar yağacak günlerin hayalini kurardık ısınmaya çalıştığımız yataklarımızda, sabah yağdığını görünce de deliler gibi sevinir, yola koyulurduk.


Şimdiki çocuklar gibi hayallerimizi çalan, yok eden teknolojinin esiri değildik. Sadece bir odası sıcak evlerimizde ailece oturur, sobanın üstünde pişirdiğimiz kestaneleri yerdik, kar manzaralarını televizyonlardan değil, burnumuzu dayayıp, buharlaşan camına yazılar yazdığımız pencerelerden izlerdik...velhasıl şanslı mı şanslı çocuklardık...


Şimdi Vefa çok uzaklarda, bozacıya gidecek kimseler yok artık hatta bozanın ne olduğunu bilen de; o yüzden kulağım kirişte, sokaktan gelecek "booooozaaaaa" sesini bekliyorum, bakarsınız geliverir... Hem "İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar" dememiş miydi şair?


umutlarımın üstüne hiç kar yağdırmadım ben; yağsa da kardelen oldum, yırttım toprağı boynu bükük, ama pembe beyaz... fışkırdım yeniden...

n.b.a

110 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

UZATMA

1/3
bottom of page