top of page

ORMAN EZGİLERİ

Güncelleme tarihi: 4 gün önce

 



Hasan GÜLERYÜZ

*



Merhaba!

 Merhaba! Merhaba! Bilge orman, koca ağaçlar,

Merhaba taşlar, kökler, dallar, yapraklar, meyveler,

Merhaba kuşlar, böcekler, mantarlar, çiçekler…

Merhaba yılanlar, salyangozlar, kurbağalar, tavşanlar…

Beş yüz yıllık yolun elli yıllık yolcusu, ağaçların, kuşların

Böceklerin, çiçeklerin ve çocukluğumun sözcüsüyüm. 

Büyülü okulunuzda öğrenciliğimi sürdürmeye geldim,

Ruhu ve çocuk kalbiyle beni okulunuza alırsanız eğer…


H. Güleryüz     

          

Mabedin giriş kapısı


Evimiz ormanın kıyısındaydı. Ağaçların gölgesi evimizin, harmanımızın üzerine düşerdi. Tavşanlar, karacalar, tilkiler; geceleri ayılar, çakallar çekinerek, etrafı kollayarak su içmek ve gizli dünyamızı öğrenmek için harmanımıza inerdi. Gündüzleri üstten kargalar, atmacalar “Şşşiiiiuuuvv!” dalışıyla onları takip ederdi. Kedimiz Vancan, kendine büyük bir görüş alanı sağlayarak seranderin kenarına siner, bir bilgin gibi olan biteni ayrıntıyla izlerdi. Karbaş, o dünyanın bir parçası olduğunu bilir, görmezden gelir ve yaygara koparmazdı.   


Orman kıyısında büyüyenlerle deniz kıyısında büyüyenleri birbirine benzetirim. Denizlerin her mevsim, ayrı bir demi, ayrı bir şarkısı, ayrı bir âlemi vardır. Yormaz ve sıkmaz insanı, fettan bir kız gibi iyot salar çağırır kendine. Büyüler sizi, diliniz tutulur, nutkunuz kurur. Bir gün bırakırsınız kendinizi suya, balıkların boğulmadan yüzdüğünü, deniz altında batık gemilerin, bitkilerin değişik türde taşların deniz dibinde parladığını görürsünüz.


İşte ormanlar da deniz gibidir. İçinde ağaçlardan, bitkilerden başka böcekleri, tavşanları, kurtları, domuzları, ayıları, karıncaları, yer altında tanımadığımız yüzlerce böceği, mantarları ve çiçekleri barındırır. Her dem ayrı şarkı söyler, ayrı resim olur, insana inat karda kışta soyunup ayakta uyurlar. Ayrıca rektörsüz, dekansız üniversitedir ormanlar. İstekli olana biyoloji, zooloji, antropoloji, hidroloji ve orman sanatı gibi bölümlerin öğrencisi olabilirsiniz. Denizin ve ormanların alışılmış üçgen, dörtgen, çokgenin dışında kuantumik bir dizilişi, şarkıları ve kendine özgü bir gerçekliğiyle karşılaşabilirsiniz. Buna kendinizi hazırlamanız gerekir.  


Ormanların mevsimden mevsime, yıldan yıla değişen ezgileriyle büyüdüm. Mevsim sonları rüzgâra, yağmura ve kara direnen başkaldırı şarkıları çok etkilerdi beni. O şarkılar hala kulaklarımda yankılanır. Her yaprak, her dal dal ayrı bir ses, her ağaç ayrı söz, birleşen sözler tümce, tümceler birleşir büyük bir kitap, büyük bir beste, resim, dans olur ve uluyarak dağların yamaçlarını yalayıp tepeleri aşar vadilerden aşağı denize inerdi. Büyük anıt ağaçlar hala “Kıpçak” kadınlarının ağıtlarını, “Cik” kızlarının şarkılarını söyler, çocukların kahkahalarını,  dedemin kıvrak kemençe sesini saklar.


Ağaçlar, hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan büyük gözlemcidirler. Kökleri yeraltında, kolları yeryüzünde, gözleri gökyüzüne dönük büyük bir bilim sanat evidir. Gözü, kulağı, dili, burnu, doku duyusu ve sezgisi vardır ağaçların. İnsanlar toprakları çizerek, sınır koyup sahiplenerek atların, sürünün, yaban canlılarının özgürlüğünü keserken, ormanlar özgürlüğün, kaybolmanın, saklanmanın, kendine gelmenin ve kendini bulmanın yeridir. Her mevsim evrenin sır şarkılarını dinler, yeni bestelerle dillenir ağaçlar. Güneşe, aya,  gezegenlere ve yıldızlara kucak açarlar… Onları yere indirir sevginin köşkü kucaklarında konuk ederler.

Öğrencisi olduğum, tanıştığım, kucaklaştığım, söyleştiğim Yeliz, Kurtiz, Kızılkız, Gökkız, Dingiz ve Gökgöz adlı sırdaş ve yoldaş arkadaşlarım var.  Kimisinin kabuğuna iz koyarak, kimisine yazı yazarak sahiplendim. Kimisinin kollarında sallandım, uyudum, kimisinin altında kayın yemişi topladım, gazel süpürdüm, gazel yığınlarının içinde ninenim Yunusi ezgilerini dinledim.   


 Karla, soğukla, güneşle, ayla, rüzgârla ve toprakla bütünleşerek uyur ağaçlar. Baharda genç bir kız gibi damarlarına su yürür, şarkı söyler, tomurcuk verip çiçek, yaprak açar, büyük bir sanat şenliği oluştururlar. Yazın bir motor gibi kök, dal yaprak çalışır, besin üretir, oksijen salarlar doğaya. Sonbaharı bir renk cümbüşü oluştururlar, ressamları, şairleri şaşırtır, yola düşürürler.


Mevsim başları dönümleri rüzgâr, ormandaki her ağaçla farklı ezgiler çıkararak uluyan kurtlar, tartımcı tilkiler ve ağaçkakanlar korosunu oluşturur. Her mevsim kuşlar en güzel şarkılarını yaprakların arasında dans ederek söyler. Dallarına yuva yapar, ağaç evim, orman vatanımdır der: Yatar, uyur, uyanır şarkı söyler. Böceklerin, hayvanların ve yer altı bitkilerinin yaşamasına fırsat veren kralsız bir bilim ve sanat imparatorluğunun adıdır orman.


Comments


1/386
1/5
bottom of page