top of page

KARACABEY LONGOZLARI


ree



Mavinin Gözleri

*

Küresel ısınma giderek dayanılmaz bir hal almış, her yıl bir önceki yılı aratır gibi; DÜNYA bir felakete doğru doludizgin koşuyor. Bunun ne kadar farkındayız; bütün dünya gibi görüyor ve biliyoruz ama bu alanda bütün yeryüzü sakinleri gibi de kayıtsız bir aymazlıkla sadece yakınarak seyrediyoruz.

Gerçi buzullar bile ardı ardına erirken ne yapılabilir bunu da bilemiyorum.


Bugün size bu küresel ısınma hız kesmezse ilk yok olacak bir değerimizden, dünyadaki emsalleri ile rakip olacak güzellikteki bir langoz ormanından söz etmek istiyorum; Bursa KARACABEY BOĞAZI'nda yeralan LONGOZ bu.


Bildiğiniz gibi longoz ormanları, sulak alanlarda bulunan, suya doygun ve zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ekosistemlerdir. Bu alanlar, doğal afetlerin etkilerini azaltma, su kalitesini artırma ve çeşitli canlı türlerine habitat sağlama gibi önemli ekosistem hizmetleri sunar.


KARACABEY LONGOZU, Bursa'ya 80 km uzakta, Karacabey Boğazı'nda Marmara Denizi kıyısında yer alıyor.


17 Ekimde yaptığım bu keyifli geziyi sizlerle de paylaşmak istedim.

En azından bu alanda, hem de devlet katında, tanıtım ve algı yaratmada Avrupa standartlarına yaklaştığımızı gösteren longoza dikilen tabelaların hoşluğu, endemik türleri ve damla yağmur yağmayan bir yazdan çıkan giderek sınırları daralan sulak alanların durumunun çevreye duyarlı hepimizin ilgisini çekeceğini varsayıyorum.

ree

-Daha önce sandal gezilen düzenlenen bu minik gölün kıyısında "nilüferleri koparmayın" yazıyor. Şimdi hepsi kurumuş. Bu çok acıklı bir duygu. Gazeteciler bizden önce gelmişler. Ne var ki kuruyan gölde çekim yapacaklar artık.-


Bütün bir yazın, küresel ısınmadan mı, iklim anlaşması gereği ülkeler arası bulut tohumlamasından mı, çöllere yağdırılan yapay yağmurlardan mı bilinmez hissedilir bir su sıkıntısı var tüm dünyada. Küresel ısınmanın bunda yoğun etkisi var. Bir yandan dünya ısınıyor bir yandan sular azalıyor...


Ülkenin birçok şehrinde olduğu gibi Bursa'da aktif olarak su kesintileri başladı bile. Oysa gerek ırmakları, gerek Uludağ'ın doruklarında yer alan buzulları, gerekse iklimi ve bitki örtüsü ile Ahmet Hamdi Tanpınar'ın da dediği gibi Bursa bir su şehridir ama bu kez su kesintisinden kaçamadı, gündeme geldi bile. Nerede ise aylardır, birkaç gün hariç, yağmur yağmadı. Şu anda yaşadığımız su kesintileri de yağmursuzluktan, yağanın da barajları dolduramayışından...


ree

-Ama hala beklemediğiniz yerlerde yerden bitme su havuzları var. Aslı kumsal olan bu küçük çölde şaşırtıcı gelen su, aslında ağaç ve bitki örtüsünün de sihirbazı-


Karacabey’de bulunan langoz ormanlarını tüm forumlarda ve gezgin sayfalarında sonbaharda görmenin en güzeli olduğunu paylaşmaları üzerine ziyarete gitmek istedim. Ancak su birikintileri oldukça azalmış ya da gerilere, yaban hayatın kalbine, sazlıkların arasına, ağaçların içine çekilmişti.


Nitekim sandal sefası yapmayı düşündüğüm, o meşhur kırmızı kayıkla gezilen küçük gölcük tamamen kurumuştu.

Hemen yanında bulunan Afrika Evlerinin de suyun oldukça azalması sonra da yok olmasından mı yoksa ormancılarla milli parkçılar arasındaki farklı düşünceden mi bilemiyorum yakın bir zamanda yetkililerce kaldırıldığını da öğrenmek beni iyice hayal kırıklığına uğrattı.

Yine de bu azlığa rağmen o büyüleyici atmosfer, tırmandığımız kuş gözlem kulesinden daha iyi görebildiğimiz göllerin ve sazlıkların üzerinde uçuşan kuşlar, elimizde termostan doldurduğumuz çaylarımız yaptığımız yürüyüş, yoldaki meyve ağaçları, bazılarını hiç tanımadığım binbir çeşit ot, böcek ve arı kovanlarının arasından geçtiğimiz yolun güzelliği hala aklımda.

Ayaklarımı çıkarıp toprağın denizden çaldığı kumların arasında yalınayak yürüme isteğimi güçlükle engelliyorum.

Büyük bir keyifle mandaların, ineklerin, koyunların, binbir çeşit kuşun, böceğin ve hiç ummadığınız, karşılaşmadığınız biçim ve tonda, "b*k böceklerine, karıncalara ya da bilmem ne otuna saygı gösterin, gürültünüzle ya da yaktığınız ateşinizle onların huzurunu bozmayın..."diyen levhaların arasından geçerken, hiç de öyle astığım astık kestiğim kestik bir insan olamayacağınızı, olursak bu dünyanın başımıza yıkılacağını, köklerinizden dünyaya onun düzenine görünmez bağla bağlı olduğunuzu hissediyorsunuz.

Tabelalarda yazan kendinizi karıncaların ülkesindeki bir fil, ama beceriksiz bir fil gibi hissettiğiniz uyarılar çok akıllıca düşünülmüş büyük bir titizlikle hazırlanmış. AB’de bulunan bir yerdeymişçesine hayvana insana büyük önemler veren ülkelerdeki gibi iyi ve gururlu hissettiriyor.


Endemik bitkilerle ve böceklerle dolu bu ütopik gözüken diyarda bir bitkinin veya böceğin alınmasının yasak olduğunu ve hayvanların yumurtlama süreçlerine zarar vermemesi için sessiz ilerleyip korna çalınmaması gerektiğinin yazıldığı tabelaları görmek üst düzey bir ‘yaşama değer verme’ hassasiyeti değil midir?

Bazen kendinizi insan olduğunuzdan dolayı seversiniz. Burası da öyle, tebessümle iyi hissettirdi.

ree

Tabelalardan birinde B*k Böceği olarak geçen uyarı tabelasını resimlerde görmüşsünüzdür. Bu ilginç böceğin antik Mısır’da da apayrı bir yeri olduğunu biliyor muydunuz?


Bir çok gübreyi ortamdan uzaklaştırıp toprağa gömüp t0prağı havalandırmasının yanında bu küçük doğa dostu eski Mısır'da kutsal sayılan bir böcek , B*kböceği, yaşamın, varoluşun, ölümsüzlüğün dolayısıyla Mısır tanrısı Kheper’in Mısır’da simgesiydi.



Hiç önemsemediğimiz her bir parça ekosistem için büyük önem taşırken bize çamura düşse de altın altındır mantalitesini hatırlatıyor.


Siz de bol oksijenli , yürüyüş parkurlu, yeryüzü cennetine ziyarete gelmek isterseniz, kum yüzey sebebiyle yağmursuz günleri seçip, yanınızda ufak atıştırmalık ve suyunuzla özellikle GPS ‘te gösterilmeyen parkurlarda gezebilmek için fiziken bir harita ya da parkur rotası bulundurarak gündüz saatlerinde keyifle gezebilirsiniz. Bizden söylemesi.


Sonuçta gezginin en iyisi başka bir gezgine tecrübelerini aktarıp yol gösterendir.


Bir sonraki gezide görüşmek üzere.👋🏻 😇🙏🏻

 *

İsteyen takipçilerimiz aşağıdaki link’ten b*k böceğinin bilimsel hikayesini okuyabilirler.

Yorumlar


bottom of page