Gerçek Entelektüel
top of page

Gerçek Entelektüel

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2021


Tefekkür Vuzuhla Başlar, Kurtuluş Şuurla

''68'lere kadar insanlığın düşünce tarihini tavaf eden bir şakirttim. Düşünüyordum, başkalarının neler düşündüğünü öğrenmeğe çalışıyordum. Uzun süren bir çıraklık...'' (Jurnal, 9.8.1975)


''Konya yolculuklarımda (1966-67) ilk defa başkası ile temas ettim. Başkası, yani kendi insanım. Kaderin karşıma çıkardığı genç üniversiteli 'Sen bizden değilsin' dedi. Sen bizden değilsin. Evet, ben onlardan değilim. Ama onlar kimdi? Uçurumun kenarında uyanıyordum. Demek boşuna çile çekmiş, boşuna yorulmuştum. Bu hüküm hakikatin ta kendisiydi.


Tanzimat'tan bu yana Türk aydınının alın yazısı iki kelimede düğümleniyordu: Aldanmak ve aldatmak.Senaryoyu başkaları hazırlamıştı, biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı...Avrupayı tanımamak gaflet; Avrupa'yı tanıyan ülkesinden kopuyor. Bu lnet çemberinden nasıl kopacağız?'' (Mağaradakiler, s. 323 )


''...Düşüncenin görevi: İnsandan kopan, tarihini unutan ve yolunu şaşıran aydınları irşada çalışmak, kızmadan, usanmadan irşat. Gerçek sanat ayırmaz, birleştirir.'' (Mağaradakiler, s. 325)


''Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz seçer.Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: 'Uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.'' (Kırk Ambar, s. 453)


''Kaderimizi çizen Avrupa'nın siyasi ihtirasları; kullandığımız kelimeler onların emellerini dile getiriyor. Kulağımıza fısıldanan lafızları hudut ve şümûllerinden habersiz fısıldayıp duruyoruz...Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla.'' (Kırk Ambar, s. 287-288 )


''Elbette ki Avrupa'nın reçetelerini uygulamaya kalkmak büyük bir hamakat; ama hocaların söylediklerinden habersiz olmak daha büyük hamakat.'' ( Bir Facianın Hikayesi, s. 23)


''Aydının görevi, karanlıkları aydınlatmak. Yazık ki o da kavganın içinde. Sokaklarda kardeşleri, çocukları boğazlaşırken, soğuk kanlılığını nasıl koruyabilir? Evet ama görev görevdir. Önce kafalardaki keşmekeşi dağıtmağa, metafizik birer orospu olup çıkan, kaypak, hain mefhumlara ışık tutmaya çalışalım.'' ( a.g.e., s. 2)


''Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmağa mahkum.'' ( a.g.e. , s. 36 )


''Din problemi, şer problemi, Avrupalılaşma problemi...bizim de gevelediğimiz mefhumlar. Ama kimsenin bu problemler üzerinde kafa yorduğu yok. Sağ, kovuğuna çekilmiş, münzevi, mazlum, mustarip. Sol, eline tutuşturulan reçeteyi kekeliyor, manasını anlamadığı reçeteyi. Tek ortak duygu: Düşmanlık. Diyalog yok. Tanzimat'tan beri hazır elbiseye meraklıyız, hazır elbiseye ve hazır medeniyete...Tefekkür kılıçla fethedilmez, bir parça kendi kafanızla düşünmek ne kadar güç.'' (Mağaradakiler, s. 314)


''Düşünce dünyasında hiçbir fetih nihai değildir. Hepimiz birer Sizifos'uz. Hele diyaloğun olmadığı bir ülkede...Türk aydınının kaderi, mahpesinde şarkılar söylemek. Bu lanetler berzahından nasıl ve ne zaman kurtulacağız? Tefekkür bir arayıştır, içtimai bir arayış.'' (Jurnal, 18.06.1974)


''Münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir...Münakaşa hakikati birlikte aramaktır...Hakikat bin bir cepheli, bin bir görünüşlü. Karşınızdaki, göremediğinizi gösterecek size. Sizden farklı düşündüğü ölçüde yaratıcı ve öğreticidir...

Cemiyetle beraber hakikatler de gelişir. Tek tehlike bunu kavramamak, kızıl şal görmüş İspanyol boğası gibi, her düşünceye ve her düşünene saldırmak: Bu canım memleket bu yüzden bir cüzzamlılar ülkesidir.'' (Jurnal, 19.11.1964)


''Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkum etmek değil midir?'' (Jurnal, 24.7.1964)


''...Ben herhangi bir tarikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edilecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde de, konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar da tekrarlayacağım tek hakikat: Her düşünceye saygı.'' (Jurnal, 19.11.1964)


''Düşünmek, insan üzerine düşünmek, mutlaka yasak bölgelerden birkaçına dalıp çıkmakla olur. Zaten demokrasi ve liberalizm yasak bölgeleri kaldırmak manasına gelir.'' (Jurnal, 29.4.1964)



Cemil MERİÇ

Bu Ülke / İletişim Yayınları

sf. 53-55


Ekleyen : Zeliha AYDOĞMUŞ





70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

UZATMA

1/3
bottom of page