Bu Kitap Satmaz
- Şenol YAZICI
- 31 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Haz

Şenol YAZICI
*
Bir su ormanı Ayvalık; su ve ada ormanı ki öyle böyle değil, görmek gerek... Ne var ki sorunun en büyüğü de SUdan çıkıyor, bir de sokaklardan...
Bu gidişle Ayvalık sokaklarını mekan, Ayvalık Belediyesini karakter, merhaba dediğim insanları da tip olarak alan bir roman yazacağım.
Bir gün, pardon bir sokak geçmiyor ki takılıp kaldığım bir anormallik olmasın. Yapboz tahtası gibi... Boş ver estetiği, alt yapı diye boşuna ararsın.
Ben mi bütün emeklilerin kapıldığı o işgüzarlık illetine kapıldım, yoksam Ayvalık mı çok sorunlu bilemiyorum.
Siz karar verin.
Bir ada ve su denizi ki öyle böyle değil, görmek gerek; ama garip bir çelişki; içecek SU YOK.
Ayvalık'ı bilenler bilir, suyun ne denli değerli olduğunu. Yıllar sonra Ayvalıklıya hiç olmazsa kullanım suyu sağlanmış. Bu sayede evler 3-4 kat fiyatına çıkmış, nüfus ikiye katlamış, esnafın yüzü gülmüş...
Bu varlık sokaklara damla yansımamış, o ayrı. Belki eski halini, hani Türklerin zorunlu göç ettirildiği, özerk bir Rum kenti olduğu zamanları müzelik saklamak istemiş olabilirler, o da ayrı...
Bu kadar değerli olan suyun harcanmasında bir titizlik bekler ya insan, ne gezer?
Belediye, gün geçmiyor ki su şebekesinde oluşan bir arızayı duyurmasın. Çoğu akşamı bulur syun gelişi. Yetmiyormuş gibi sokaklarda ki borularda arızalar... Bildiğimiz anlamda bir kanalizasyon yok bu şehirde, sanki toprağı azıcık eşeleyip boruları koymuşlar, öyle yüzeyde. Şehrin en pahalı yerleşimi, deniz gören, kültür merkezinin hemen yanı bu sokakta SU borusu patlamış, şarıl şarıl akıyor. Tam bir haftadır sokağa akıp duruyor. Tek farkı eğimli olduğu için sokakta birikmiyor, anormal bir yere konulmuş rögara akmaya, yalan olmasın yarıyarıya akmaya çalışıyor.
Ve tabi belediye, artık olağan sıkıntıya dönen sokaklara bir bekçi gönderip baktırmıyor, ama sokakta oturan geçmişte vali, emniyet müdürü, öğretmen, müfettiş, hakim, savcı... ya da kimse kim o emekli, ahali dönüp bakmıyor bile...
Herkes de bana ne hali...
Sanki bir benim sokağım...
Oysa geçtiğim yol, ama o akan suyun parası senden benden gidiyor.
Ne olduysa bana sokak ve su bekçisi oldum. Bu ilk ihbarım da değil, ilki kendi sokağımda olmak üzere üçüncü ihbar... Düştüm bir kere içine...
Galiba netleşiyor teşhis; ben işsizlikten bunalmış , uğraşacak iş arıyorum.
Dünyanın su rezervleri hızla azalıyor desem, beylik söz gibi, etkileyici değil, pek olmadı. İnsaf, bu suyun parası benim cebimden çıkıyor, desem...bana ne diyecektir Yok, senin de cebinden çıkacak dersem belki ikna olursun. Gerçekten de öyle olacak... Belediye bunu bir yere yazacak, aktı gitti diyemez herhalde, yok öyle bir kalem.
Yok arkadaş! O kitap satmaz . "Yazınımız neden yerlerde sürünüyor"un yanıtı burada. Edebiyat bu denli sorumsuzluğu, duyarsızlığı kaldırmaz, okur, ahali denen tiplerin, öteki adıyla seçmenin bir ağırlığı, bir bildiği olduğunu düşünür.
Nerde?
Şimdi de ne ilgisi var diyeceksiniz?













































Yorumlar