top of page

Bir Zamanlar Kıbrıs

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2024







Harekatın 50. Yılı

*

1571'de Osmanlı egemenliğine giren Kıbrıs 300 yıl Türk yurdu oldu. 1878'de İngilizlere 50 yıllığına kiralandı. İngilizlerin eline geçen ada 1960'da bağımsızlığını kazandı.

Mersin'e 65 km yakınlığıyla Anadolu'nun ayrılmaz bir parçası ve çok büyük stratejik önemi de olan KIBRIS'ta harekâtın ilk ayağı Yunanistan Hükûmetinin desteğiyle yapılan 15 Temmuz 1974 darbesinin ardından düzenlendi. 14 Ağustos günü başlatılan ikinci harekâtla -Kuzey Lefkoşa da dâhil olmak üzere- adanın yüzde 37'sinin Türk kontrolüne geçmesiyle sonuçlandı. 140 bin ila 200 bin Rum, adanın kuzeyinden; 42 bin ila 65 bin Türk, adanın güneyinden göçmen oldu.

Başbakan Bülent Ecevit, 20 Temmuz 1974 sabahı saat 06.10’da şu açıklamayı yapar:

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a indirme ve çıkarma hareketi başlamış bulunuyor. Allah; milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz."

...ve çıkartma başlar. 15 Ağustosta 1974'te ikinci harekatla son nokta konulur ve KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ kurulur. Artık Kıbrıs iki federe devletli bir yapıda geleceğini yapılandıracaktır.


O iki federe devletten biri olan Kuzey Kıbrıs'ı şu ana değin bizden başka tanıyan başka bir devlet yok, ekonomik olarak anavatana bağımlı. Güney Kıbrıs kesimi ise AB üyesi oldu bile...





BİR ZAMANLAR KIBRIS

*Güneybatı Asya'da bulunan ve Akdeniz'deki Sicilya ve Sardinya'dan sonra gelen üçüncü büyük adadır. Akadca ve Hititçe: 𒀀𒆷𒅆𒅀 AlaşiyaYunanca: Κύπρος, Kipros diye adlandırılır,


Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşik Krallık'a bağlı üs bölgeleri dışında de jure olarak adanın tamamını, fiilî olarak adanın %59'luk güney kesimini yönetir. 1974'ten beri de facto olarak ikiye bölünmüş olan adanın kuzeyinde yer alan %36'lık bölgesinde günümüzde yalnızca Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunur.

Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; kuzeybatısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.

Ada, Akdeniz'in doğusunda 34,33 ve 35,41 Kuzey enlemleri ve 32,23 ve 34,55 Doğu boylamları arasında yer almaktadır.




TARİH:









Kıbrıs'a insanların yerleşiminin M.Ö. 10000 yıllarını bulduğu tahmin edilmektedir. Adanın güneyinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde ilk insan yerleşimcilerinin M.Ö. 9000 yıllarında bazı yapılar bıraktıkları görülmüş ve Cilalı Taş Devri döneminde buralara yerleştikleri anlaşılmıştır.

M.Ö 1500'lü yıllara değin bağımsız yaşamışlar, sonra önce Mısır'ın ardından Hititlerin yönetimine geçmiştir.


M.Ö 525'e kadar bir Mısır'ın bir çevredeki egemen güçler Fenikeliler, Asurlular etkisine giren Kıbrıs, bu kez Perslerin egemenliğini kabul etmek zorunda kaldılar. M.Ö 333' İskender'in Persleri yenmesiyle Helenleşen ada özerk olarak yaşamıştır.


İskender'in ölümüyle önce ardıllarından Mısırın, sonra Roma'nın, ardılı Bizansların eline geçen Kıbrıs uzun bir süre de Arap-Bizans ortak yönetiminde kalmıştır. Haçlı seferleri sırasında 1191'de egemenliği el değiştiren Kıbrıs, sonradan Tapınak Şövalyelerine satıldı. Ardından geri verilen, Lüzinyan hanedanının 300 yıl yönettiği ada, Memlukluların, Cenevizlilerin de eline geçti.

Kıbrıs 1571 yılında 60 bin askerlik güç ile Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirildi. Yeniçeriler'in adaya yerleşmeleri ile Antik Çağ'dan beri ilk kayda değer nüfus değişimi yapılmıştır.











1745-1814 döneminde, Müslüman Türk Kıbrıslılar, Kıbrıs adasında Hristiyan Rum Kıbrıslılara karşı çoğunluğu oluşturmaktaydı.

1878 yılında Osmanlı'dan 'Ruslara karşı yardım' vaadiyle yıllık yaklaşık 92.000 altın karşılığında ada Birleşik Krallık tarafından kiralandı. Daha sonra Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi gerekçe gösterilerek Birleşik Krallık tarafından ilhak edildi.


1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallık'a ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.


Ekim 1931'den itibaren Rumlar Enosis isteğiyle ayaklandı, Rumlar'ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallık'ın politikası sertleşti. Yunan ve Türk tarihinin okutması, iki ülkenin bayraklarının kullanılması ve Yunan ya da Türk ulusal kahramanlarının resimlerinin sergilenmesi yasaklandı.


Ocak 1950 tarihinde Doğu Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir referandum düzenledi. Referandumun sonucunda, katılan halkın %90'ı Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi düşüncesi olan enosis lehinde oy verdi. 1955'te Kıbrıslı Rumların kurduğu EOKA örgütü Birleşik Krallık kuvvetlerini adadan çıkarmak için silahlı eylemlere başladı. Bu zaman zarfında Kıbrıs Türkleri de silahlanmaya başladı ve Birleşik Krallık adanın tüm bölümünü kontrolde tutmakta zorlanıyordu.
Bu tarihten itibaren TAKSİM isteğinde bulunan Türkler ile ENOSİS isteyen Rumlar birbirleri ile çatışmaya başladı.


*Ada, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmıştır.


1974'te Yunan darbesinin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği harekât sonucu adanın kuzeyinde de facto olarak tek yanlı Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuş, bu devlet sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını almıştır.


24 Nisan 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan birleşme planı adada referanduma sunulmuştur. Kuzey Kıbrıs plana %35'e karşı %65'le “evet” deyip kabul ederken, Güney Kıbrıs %25'e karşı %75 ile “hayır” deyip kabul etmemiştir.

1 Mayıs 2004 tarihinde adanın Rumlar tarafından yönetilen güney kesimi adanın tamamını temsilen, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla Avrupa Birliği'ne katılmıştır.

*

ARKA PLAN


Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar, Osmanlı İmparatorluğu'nun adayı 1878 senesinde elli yıl olmak üzere kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık'a bırakmasından sonra 1920'de kiralama süresinin dolmasına sekiz yıl kala başladı. Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakla birlikte silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık'ı adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı. Rumlar, Birleşik Krallık'ın adadan çekilmesiyle Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler, uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.


Zürih ve Londra Antlaşması



Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan devletleri; Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nı onaylayan antlaşmadır. Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Fazıl Küçük temsil etmekteydi.


Bunu takip eden 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu.





-TSK'ye ait bir M47 tankı, başkent Lefkoşa'da bulunan Sarayönü Meydanı'na giriyor.-


Türü: Askeri Harekat


Taraflar:


• 40.000 TSK personeli• 150-180 adet M47 ve M48 Patton tankları, ürk Ordusu/ Kıbrıslı Türkler,

• 12.000 Rum askeri, 40.000 (tam seferberlik)• 32-35 tank Yunanistan: 2.000+ asker, Yunan Destekli Kıbrıslı Rum Yönetimi


Tarih: 20 Temmuz-18 Ağustos 1974( 4 Hafta, 1 Gün)





  • Kıbrıs 1960 Yılında Türk ve Rum Nufus Dağılımı*


Sonuç:


Türk Zaferi

*Türkiye'nin 35.000-40.000 civarındaki askeri adanın kuzeyine yerleşti. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler harekatı "işgal" olarak değerlendirdi.

*Şubat 1975'te Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'ye silah ambargosu koydu.

*15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.


Kayıplar:

TSK: 498 ölü ve 1.200 yaralı Kıbrıs T.Y.: 70 mücahit ölü, 270 sivil ölü, 803 kayıp sivil, 1.000 dolaylarında yaralı

Toplam: 3.841


Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan: 4.000 ölü ve 12.000 yaralı Toplam: 16.000


Ayrıca

3 Avusturyalı asker öldü ve 24 Avusturyalı, 17 Fin, 4 Britanyalı ile 3 Kanadalı olmak üzere toplam 48 asker yaralandı (UNFICYP)


Kıbrıs Harekâtı (TSK kod adı: "Atilla Harekâtı", Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde "Kıbrıs Barış Harekâtı", Yunanca: Τουρκική εισβολή στην Κύπρο "Kıbrıs Türk İstilası"), 20 Temmuz 1974'te Başbakan Bülent Ecevit’in emriyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs'ta başlattığı askerî harekât.


Harekâtın ilk ayağı Yunanistan Hükûmetinin desteğiyle yapılan 15 Temmuz 1974 darbesinin ardından düzenlendi. 14 Ağustos günü başlatılan ikinci harekâtla -Kuzey Lefkoşa da dâhil olmak üzere- adanın yüzde 37'sinin Türk kontrolüne geçmesiyle sonuçlandı. 140 bin ila 200 bin Rum, adanın kuzeyinden; 42 bin ila 65 bin Türk, adanın güneyinden göçmen oldu.


Türkiye Cumhuriyeti; harekâtın, Zürih ve Londra Antlaşması'nın 4. maddesine istinaden düzenlendiğini savunmaktadır. Fakat Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir.



20 Temmuz 1974 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 353 sayılı kararında "Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam yarattığından Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktadır. Tüm devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekir. Yabancı askerî müdahaleye derhâl son verilmelidir." diyerek harekâta karşı olduğunu belirtti ve ateşkese çağırdı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 11 Mayıs 1984 tarihindeki 550 sayılı kararında ise durumu "işgal" olarak niteledi.

Avrupa Konseyi Parlamentler Meclisi, 29 Temmuz 1974 tarihli 573 sayılı kararında birinci harekâtın uluslararası antlaşmalar çerçevesinde gerçekleştiğini belirtti.[40][41] Birinci harekâtın antlaşmalar çerçevesinde yasal bir müdahale olarak değerlendirilmesi mümkündür ancak belli bir bölgede kontrol kurulmasını sağlayan ikinci harekât bu kapsamda değerlendirilmemektedir.[42] Uluslararası kuruluş kararlarının çoğu, oluşan durumu "yasa dışı istila" olarak tanımlamaktadır.

Arka plan


Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar, Osmanlı İmparatorluğu'nun adayı 1878 senesinde elli yıl olmak üzere kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık'a bırakmasından sonra 1920'de kiralama süresinin dolmasına sekiz yıl kala başladı. Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakla birlikte silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık'ı adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı. Rumlar, Birleşik Krallık'ın adadan çekilmesiyle Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler, uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.


Zürih ve Londra Antlaşması

11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan devletleri; Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nı onaylayan antlaşmadır. Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Fazıl Küçük temsil etmekteydi.

Bunu takip eden 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu.


1963-1964 Olayları



1960 nüfus sayımına göre Kıbrıs'ın etnik haritası

Kıbrıs'taki İngiliz egemenliği, 1960 yılına kadar adanın Londra-Zürih anlaşmaları uyarınca bağımsız bir devlet ilan edilmesine kadar sürdü. Anlaşma, cumhuriyetin iki gönülsüz topluluk arasında gerekli bir uzlaşma olarak görülmesine rağmen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum toplulukları açısından Kıbrıs Cumhuriyeti'nin temelini oluşturdu.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasası, uygulamada yaşanan sorunlar sebebiyle yalnızca üç yıl geçerli kaldı. Kıbrıslı Rumlar, 1958'de İngilizlerin izin verdiği, 1960 anlaşmalarında ise incelemeye tabi tutulan ayrı Kıbrıslı Türk belediye meclislerine son vermek istedi. Kıbrıslı Rumların birçoğu belediyelerin taksim yolunda ilk aşamayı oluşturacağından korkmaktaydı. Kıbrıslı Rumlar, enosis (Yunanistan ile birleşme) isterken Kıbrıslı Türkler de adanın Yunanistan ve Türkiye arasında bölünmesini yani taksimi istemekteydi.


Kıbrıslı Rum toplumu içindeki öfke, Türklere nüfus kayıtlarının öngördüğünden daha fazla devlet makamı verilmesi sebebiyle artmıştı. Nüfusun %18,3'ünü oluşturan Kıbrıs Türk topluluğuna kamudaki işlerin %30'u anayasa ile tahsis edilmişti. Ek olarak başkan yardımcılığı pozisyonu Türk nüfusuna ayrılmıştı ve hem başkan hem de başkan yardımcısı önemli konular üzerinde veto yetkisine sahipti.


1963-1974


Aralık 1963'te Cumhurbaşkanı Makarios, hükûmetin Kıbrıslı Türk yasa koyucular tarafından engellenmesinden sonra on üç anayasa değişikliği önerdi. Bu açmazlarından bıkan ve anayasanın enosisi engellediğine inanan Kıbrıslı Rumlar, 1960 Anayasası altında Kıbrıslı Türklere verilen hakların çok geniş olduğuna inanıyordu ve Akritas Planı'nı tasarlamıştı. Plan, anayasada Kıbrıslı Rumlar lehine reform yapmaya, uluslararası toplumu değişikliklerin doğruluğu konusunda ikna etmeye ve planı kabul etmemeleri durumunda birkaç gün içinde Kıbrıslı Türkleri şiddetle bastırmaya yönelikti.[49] Anayasa değişiklikleri ile Türk toplumu, hükûmetteki etnik kotaları ayarlamak ve cumhurbaşkanı ile cumhurbaşkanı yardımcısının veto yetkisini iptal etmek de dâhil olmak üzere, azınlık olarak konumlarından vazgeçmiş olacaktı.[47] Bu değişiklikler, Türk tarafınca reddedildi ve Türk temsilcisi hükûmeti terk etti ancak bu terk edişin protesto mu yoksa ulusal muhafızların zoruyla mı olduğu konusunda anlaşmazlık bulunmaktadır. 1960 yılında anayasa dağıldı ve 21 Aralık 1963'te Kıbrıs Rum polisinin de rol oynadığı ve iki Kıbrıslı Türk'ün öldürüldüğü Kanlı Noel gibi toplumsal şiddet olayları yaşandı. Kıbrıs'ın bağımsızlığını sağlayan Zürih ve Londra Antlaşmaları'nın garantörleri olan Türkiye, İngiltere ve Yunanistan; adaya General Peter Young komutasındaki bir NATO gücü göndermek istedi.


Hem Başkan Makarios hem de Başkan Yardımcısı Dr. Küçük barış çağrısında bulundu ancak bunlar göz ardı edildi. Bu arada şiddetin alevlendiği bir hafta içinde, Türk ordusu birlikleri kışlalarından çıkmış ve adadaki en stratejik pozisyon olan Lefkoşa-Girne yolunda pozisyon aldı. Türk ordusu bu yolun kontrolünü 1974 yılına kadar elinde tuttu. Bu yol, Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında önemli rol oynadı. 1963'ten Kıbrıs Barış Harekâtı'nın tarihi olan 20 Temmuz 1974'e kadar arasındaki dönemde yolu kullanmak isteyen Kıbrıslı Rumlara BM konvoylarının eşlik etmesi gerekmekteydi.


Lefkoşa'nın kuzey banliyölerinde -kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere- 700 Türk rehine alındı. Şiddet olayları, 364 Türk ve 174 Kıbrıslı Rum'un ölmesine, 109 Kıbrıslı Türk veya karma köyün yıkılmasına ve 25.000-30.000 Kıbrıslı Türk'ün yerinden olmasına neden oldu. İngiliz Daily Telegraph olayları daha sonra "anti-Türk pogrom" olarak nitelendirdi.


Olayların ardından Türkiye bir kez daha taksim fikrini öne çıkarttı. Özellikle Kıbrıslı Türk milislerin kontrolü altındaki bölgelerdeki yoğun çatışmalar ve anayasanın başarısızlığı, olası bir Türk müdahalesinin gerekçesi olarak öne çıkmaktaydı. ABD Başkanı Johnson, 5 Haziran 1964 tarihli ünlü mektubunda, ABD’nin olası bir istilaya karşı olduğunu ve Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin Sovyetler Birliği ile bir çatışmaya neden olması durumunda ABD'nin yardım etmeyeceğini belirtti. Bir ay sonra ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk tarafından hazırlanan bir plan çerçevesinde Yunanistan ve Türkiye ile müzakereler başladı.


Kriz, Kıbrıslı Türklerin ada yönetimine katılımının sona ermesine ve yönetimin meşruiyetini yitirdiğini iddia etmeleriyle sonuçlandı. Bu olayın niteliği hâlâ tartışmalıdır. Bazı bölgelerde Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin seyahat etmelerini ve hükûmet binalarına girmelerini engellerken bazı Türkler, Kıbrıs Türk yönetiminin çağrılarına uyarak geri çekilmeyi reddetti ve Ulusal Muhafızlar tarafından engellenen, doğrudan Türkiye tarafından desteklenen Rumlarla çevrili alanlarda yaşamaya başladılar. Cumhuriyetin yapısı tek taraflı olarak Makarios tarafından değiştirildi ve Lefkoşa, UNFICYP birliklerinin konuşlandırılmasıyla Yeşil Hat ile bölündü. Türklerin seyahatleri ve temel ihtiyaçlara erişimi Rum kuvvetleri tarafından daha da kısıtlandı.


Kıbrıslı Türklerin daha fazla seyahat özgürlüğü için bastırması ile 1967'de yeniden çatışmalar başladı. Daha önce olduğu gibi, Türkiye'nin Kıbrıs Türklerini olası etnik temizliğe karşı korumak için adaya müdahale edeceği tehdidine dek de durum çözülmedi. Türkiye'nin tehdidinin ardından Yunanistan'ın bazı askerî birliklerinin adadan uzaklaştırması, EOKA lideri Georgios Grivas’ın Kıbrıs’tan ayrılması ve Kıbrıs Hükûmetinin Türk nüfuslarının kaynaklarına erişimde bazı kısıtlamaları kaldırması için bir uzlaşmaya varıldı.


Harekât kararı



Kıbrıs'ta bir darbe yapıldığı haberi, Lefkoşa'da bulunan Türk Büyükelçiliğinin gönderdiği şifreli mesajla 15 Temmuz 1974 sabahı Türk Dışişleri tarafından öğrenildi. Kıbrıs'taki durumun Türkiye'nin bir askerî müdahalesini gerektirecek kadar ciddi olduğu değerlendirmesini yapan Türk Hükûmeti, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti Antlaşması'nın garantör devlet olarak Türkiye'ye verdiği müdahale hakkını kullanmadan önce diğer bir garantör devlet olan İngiltere'nin yetkilileriyle görüşerek birlikte hareket etmek üzere girişimde bulundu. İngiltere kabul etmezse Türkiye'nin yalnız başına hareket etmesi, görüşmeler sırasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin hazırlık yapması kararlaştırıldı.

Dışişleri yetkilileri, bu düşünce ve planlarını 16 Temmuz'da İngiltere ve ABD'nin Ankara büyükelçiliklerine bildirdi. 16 Temmuz 1974'te muhalefet partilerinin başkanlarıyla da üç saate yakın bir toplantı yapan başbakan Bülent Ecevit, ertesi gün konuyu müzakere için Londra'ya gitti.


Türkiye heyeti; İngiltere Başbakanı Harold Wilson, İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan ve Kıbrıs meselesini görüşmek üzere Londra'ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı. İngiltere ve ABD, konuya Türkiye gibi yaklaşmamaktaydı. Bu arada Türkiye'de Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ve Maliye Bakanı Deniz Baykal, muhalefet partilerinin başkanlarıyla bir toplantı yaptı. Toplantının sonunda tüm muhalefet parti başkanlarının, Hükûmetin kararlığını gördüğü ve destek verdiği ifade edilir.


Türk heyeti, 18 Temmuz 1974 akşamı saat 20.30'da Londra'dan Ankara'ya hareket etti. Başbakan Bülent Ecevit, 19 Temmuz'da 02.00'de Ankara'ya varınca Genelkurmay Başkanlığında komutanlar ile bir toplantı yaptı. İngiltere'deki görüşmelerin aktarıldığı ve hazırlıkların gözden geçirildiği bu toplantıda başbakan Bülent Ecevit, harekâtın amacı ve adının "Barış Harekâtı" olduğunu belirtti. Genelkurmay'daki toplantının ardından Bakanlar Kurulu toplanıp oy birliği ile Kıbrıs'a müdahale kararı aldı. Bakanlar Kurulunun yazılı kararı, 19 Temmuz 1974 sabahı Genelkurmay Başkanlığına ulaştırıldı.


(20 Temmuz 1974)



20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, adaya saat 06.05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başladı. Kıbrıs'a ayak basan ilk Türk askerleri, paraşütçülerdi. Hava İndirme Tugayının 1. Paraşüt Taburu, Pınarbaşı'na; 2. Paraşüt Taburu ise Gönyeli'ye indi. İlk taburlar inerken ciddi bir ateşle karşılaşmadılar. Denizden çıkarma, Deniz Piyade Tugayına bağlı askerlerce Karaoğlanoğlu (Pentemili) Plajı'na yapıldı. Çıkarma harekâtı başlamadan önce Pladini Plajı'nın ilerisindeki dağlarda önceden belirlenen hedefler Türk jet uçakları tarafından bombalandı. İlk çıkarma aracı saat 08.50’de sahile kapak attı.


Saat 11.15'te 3. Paraşüt Taburu, Pınarbaşı'na; 4. Paraşüt Taburu, Gönyeli'ye indi. 3 ve 4. taburlar, yoğun topçu ve havan ateşine tutuldular. Bu nedenle dağınık olarak inebilen taburlar bir hayli zor şartlarda toparlanabildiler.

Komando Tugayı da 20 Temmuz 1974 sabahı harekete geçti. 1. Komando Taburu, saat 08.20'de Pınarbaşı'na indi. Onu 2. Komando Taburu ile Gönyeli'ye inen 3. Komando Taburu ve Hamitköy'e inen Nevşehir Komando Taburu takip etti.

Tank ve zırhlı araçlarla takviyeli Yunan Alayı, hava kararmak üzereyken Kıbrıs Türk Alayına karşı taarruza başladı. Taarruz, Kıbrıs Türk Alayı tarafından geriye püskürtüldü. Diğer taraftan Rum Millî Muhafız Kuvvetleri, Girne Boğazı'na hâkim oldu ancak 1. Komando Taburu, Doğruyol Tepesi'ni ele geçirerek Girne Boğazı'nı kontrol altına aldı.


Harekâtın ikinci günü Rumlar, havadan inen birliklerle denizden çıkan birliklerin birleşmesini engellemek ve bu birlikleri imha etmek üzere harekât düzenlendi. Ada topraklarında savaş sürerken haberleşme ve koordinasyon eksikliğinden dolayı Kocatepe muhribi, Türk uçaklarınca batırıldı ve 54 asker öldü. Kocatepe olayı üzerine Pakistan, seyyar bir hastane; İran seyyar hastane ve sağlık malzemesi gönderirken Libya, Türkiye’ye başta yedek parça olmak üzere her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu bildirmiş ve bu gelişmenin ardından Türkiye için gerekli yedek parça ihtiyacı, Libya tarafından karşılanmıştır.

Dış baskıların artması neticesinde Türk Hükûmeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 353 sayılı kararını kabul ederek harekâtın üçüncü günü olan 22 Temmuz 1974 saat 17.00'den itibaren ateş kesmeye karar verdi ve bu karar Başbakan Bülent Ecevit tarafından saat 10.00'da düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Karar açıklandığı sırada henüz Kıbrıs'ta havadan inen birlikler ile denizden çıkan birlikler birleşmiş bir durumda değildi, 17.00'ye kadar bunun gerçekleşmesi beklenmekteydi.

22 Temmuz günü 10.30'da Pladini Plajı'na varan Bora Özel Kuvveti, 3. Komando Taburu ile birlikte saat 17.00'de Girne'ye girdi. Çatışmalar üç dört saat daha devam etti. Küçük Kaymaklı köyü, Lefkoşa Sancağı Mücahitleri tarafından 18.30'da ele geçirildi. 22 Temmuz'dan 30 Temmuz'a kadar geçen süre içinde yaşanan ateşkes ihlalleri sonucunda Türk birlikleri, Yukarı ve Aşağı Dikmen (Dikomo), Kaynakköy (Sihari), Taşkent (Vuno), Akçiçek (Siskilip) bölgelerini ele geçirdiler ve ayrıca Lefkoşa Havaalanı çevresinde de ilerleme kaydettiler. Lefkoşa Havalimanı'nın durumu İngiltere ve Türkiye arasında bir krize yol açmıştır. İngiltere Başbakanı Harold Wilson ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit arasında havalimanının durumu üzerine sert bir telefon görüşmesi gerçekleşti ve Wilson, Türklerin havalimanına herhangi bir taarruzda bulunmaması konusunda tehditkâr bir tutum aldı.[67] 24 Temmuz 1974 tarihli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Lefkoşa Havaalanı'nı kuvvet kullanmak suretiyle ele geçirmek için girişimde bulunmamayı kabul etti.[61]

2 ve 3. Türk Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerlemeye başladı. 22 Temmuz'da 3. Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepe'nin ele geçirilmesiyle Türk birlikleri önce Girne’ye girdi, daha sonra da Lefkoşa’ya yöneldi. Ateşkes başlamadan Girne-Lefkoşa hattı birleşti.


Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu müdahalesinin sonucunda Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükûmeti görevini bıraktı. Yunanistan'da da askerî hükûmet, idareyi sivillere devretme kararı aldı ve yedi yıldır Fransa’da sürgünde bulunan Konstantin Karamanlis'i hükûmeti kurması için Yunanistan'a çağrıldı. Konstantin Karamanlis'in 24 Temmuz 1974'te hükûmeti kurması ile Yunanistan'da 1967'den beri devam eden askerî rejim son buldu.



KIBRIS ÇIKARTMASI GÜNLÜĞÜ


  • 15 Temmuz: Kıbrıs'ta Başpiskopos Makarios'a karşı darbe yapıldı ve Nikos Sampson iktidarı ele geçirdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit, Afyon gezisini yarıda kesip Ankara'ya döndü ve Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu, olağanüstü toplantılar yaptı.

  • 16 Temmuz: Makarios güvenliği için bir İngiliz helikopteriyle İngilizler tarafından Malta Adası'na götürüldü. Ankara'da Başbakan Bülent Ecevit, parti liderleriyle görüştü ve Yunanistan'daki darbenin doğuracağı sonuçlara karşı askerî tedbirlerin alınmaya başlandığını bildirdi. Ayrıca bu toplantıda Meclis, aynı hafta içinde perşembe günü toplanmak üzere toplantıya çağrıldı. Yunanistan'da askerî cunta, genel seferberlik kararı alındığını açıkladı.

  • 17 Temmuz: Makarios; Birleşmiş Milletler'i, Yunanistan'ı kınamaya çağırdı ve eş zamanlı olarak NATO yayımladığı bildiriyle Yunanistan'daki cunta yönetimini uyardı. Başbakan Bülent Ecevit ve beraberindeki heyet, Yunanistan'daki darbe konusunda görüşmeler için Londra'ya hareket etti. Nikos Sampson Kıbrıs'ta da hâkim olmaya başladı. Birçok devlet başkanı, soğukkanlı olmak gerektiği konusunda mesajlar yayımladı.

  • 18 Temmuz: Ankara'da Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ve Maliye Bakanı Deniz Baykal ile parti liderleri toplandı ve Meclisin olağanüstü toplantısının cumartesi gününe ertelenmesini kararlaştırdı. Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Pekin gezisinden döndü. Londra'daki Türk heyeti, Başbakan Bülent Ecevit'in ABD Dışişleri Bakanı Dr. Henry Kissinger'in temsilcisi Joseph Sisco ile görüşmesinin ve Savunma Bakanı Hasan Esat Işık'ın İngiliz Dışişleri Bakanı James Callaghan'la son kez görüşmesinin ardından geri döndü. Aynı gün Joseph Sisco, Atina'ya gitti.

  • 19 Temmuz: Joseph Sisco, Atina'dan sonra Türkiye'ye hareket etti. Türk Deniz Kuvvetleri savaş gemileri Mersin'den demir aldı. Joseph Sisco, gece de Ankara'da Başbakanlıkta görüşmelere devam etti. Türk ordusunun hazırlıkları tamamlandı. Mersin'de çıkarma gemilerine askerler bindirilmeye başlandı. Trakya'daki Türk ordusuna bağlı birlikler, Yunanistan sınırına doğru kaydırılmaya başlandı. Yunanistan'da darbeciler, Trakya sınırındaki köyleri boşaltma kararı aldı ve Atina radyosunda "Bir günde Konstantinopolis'teyiz." mesajları yayımlamaya başladı.

  • 20 Temmuz: Sabah 5'te askerî Türk uçakları keşif uçuşlarını tamamladı ve asıl harekât için tekrar havalandı. Sabah 6'da Başbakan Bülent Ecevit radyodan yayımlanan mesajıyla çıkarmanın başladığını açıkladı. Sabah 8.30'da Türk askeri, Kıbrıs'a çıktı. NATO ve Birleşmiş Milletler, eş zamanlı toplantı yaptı fakat toplantı sonunda eylem kararı alınmadı. TBMM olağanüstü toplantısını yaptı. Çıkarmadan çok kısa süre önce Atina'ya ikinci kez gitmiş olan Joseph Sisco, akşam Ankara'ya döndü.

  • 21 Temmuz: Birleşmiş Milletler 353 no.lu kararla "ateşkes" çağrısında bulundu. Yunan donanmasının Kıbrıs'a tekrar hareket etmesi durumunda vurulacağı Türkiye tarafından açıklandı. Nikos Sampson, Türkiye'nin uyarısının dikkate alınmayacağını basın yoluyla bildirdi. Başbakan Bülent Ecevit, Joseph Sisco'ya hedeflere varılmadan durulmayacağını söyledi. Joseph Sisco, Yunan cuntasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle görüşmek için dahi muhatap bulamadığını söyledi. Türkiye'nin uyarılarına rağmen Kıbrıs'a hareket eden Yunan gemileri ve uçakları ile Baf ve Baf açıklarında muharebe edildiği Türk, Yunan ve diğer yayın kuruluşlarından duyuruldu. Bu haberleri Türk Genelkurmay Halkla İlişkiler Bürosu doğruladı. Türk birlikleri Kıbrıs'ta Türklerin yaşadığı bölgelerde kontrolü ele geçirdi. İlerlemeye devam edildiği bildirildi.

  • 22 Temmuz: Yunan cuntasının dağılmak üzere olduğu haberleri yayıldı fakat Atina haberleri resmî elden yalanladı. Yunanistan'da ve Türkiye'de Birleşmiş Milletler'in "ateşkes" çağrısını yerine getirme kararı alındı ve 17.00'de uygulanmaya başlandı.

  • 23 Temmuz: Muharebeler sırasında batan Türk ve Yunan gemilerinden kurtulan denizcilerin gemiler tarafından ateşkes sırasında bulunduğu basında yer aldı. Yunan cuntası, iktidarı Karamanlis'e bırakma kararı aldı ve Klerides, Nikos Sampson'un yerine geçti. Özel TBMM toplantısında "Türk ordusu başarılı bir harekat düzenledi." açıklaması yapılarak harekât tebrik edildi. Cenevre Konferansı bir gün ertelendi.

  • 24 Temmuz: Başbakan Bülent Ecevit, yeni Yunanistan Başbakanı Karamanlis'i tebrik etti. Birleşmiş Milletler, 354 sayılı kararında 353 no.lu kararındaki "ateşkes" çağrısına uyulmaya devam edilmesini istedi.

  • 25 Temmuz: Cenevre'de üçlü konferans akşamüstü başladı. Yunanistan, ateşkesin görüşülmesini; Türkiye, adaya gelecek olan yeni yapının görüşülmesini istedi. Mavros, Türk ordusunun genişlemeyi durdurup 22 Temmuz'da varmış olduğu hatlara geri çekilmesini istedi. Türk heyeti bu teklifi reddetti ve görüşmelere ara verildi. Aynı gün ikili görüşmeler başladı. İkili görüşmelerden olan Dr. Kissinger'ın özel temsilcisi Baffum-Güneş ve Güneş-Callaghan görüşmeleri tamamlandı. Türk heyeti, konferansın devam etmesi yönünde fikirler yayımladı. Yunan heyetinin konferansa devam etmek istemediği gerekçesiyle Callaghan, Kissenger'ı müdahil olmaya çağırdı.

  • 27 Temmuz: Kissenger'ın müdahalesiyle Yunan heyeti konferansı terk etmekten vazgeçtiğini duyurdu. Güneş-Callaghan, Güneş-Mavros ve Callaghan-Mavros-Güneş görüşmeleri yapıldı ve uzmanların (eksper) kabul edilir bir görüş hazırlayarak ertesi gün bakanlara sunmaları kararı alındı.

  • 28 Temmuz: Uzmanların toplantıları sabah 7'ye kadar sürdü. Güneş, toplantının yapılacağı Birleşmiş Milletler Sarayı'na girerken "Hükûmetten yetki aldım. Eğer isteklerimiz kabul edilmezse çekileceğim." dedi. Başbakan Bülent Ecevit, Ankara'da verdiği demeçte "Güvenlik sorunları ve ateşkes birbirlerinden ayrılmaz." dedi. 16.00'da uzmanların eşliğinde üç bakan, gayriresmî toplantıya başladı. Gece yarısına doğru Başbakan Bülent Ecevit'in "Türk birliklerinin adadan çekilmesi" maddesine itiraz ettiği açıklandı. Ecevit, Karamanlis'e Ege'de buluşma önerisi getirdi.

  • 29 Temmuz: Gece 3'te Mavros, Birleşmiş Milletler Sarayı'ndan ayrıldı. Yaptığı açıklamada "Artık her şey Ankara'ya bağlı, kabine toplantısı var. Kabul veya reddecekler." dedi. Bülent Ecevit "çekilme" maddesiyle ilgili tüm tekliflerin Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin fiilen garanti edilemeyeceği gerekçesiyle kabul edilemeyeceğini açıkladı. İngiliz Dışişleri Bakanı, Cenevre görüşmelerinin sonuca bağlanmasını istedi ve sonuca bağlanmaması durumunda Londra'ya geri döneceğini bildirdi. Callaghan-Güneş görüşmesi ve teknik seviyede kısa bir toplantı yapıldı.

  • 30 Temmuz: Çekilmeyle ilgili tekliflerde anlaşmaya varıldı ve "Cenevre Deklarasyonu" imzalandı.

  • 1 Ağustos: Mavros, Türkiye'nin Cenevre Deklarasyonu'nu ihlal ederek adada askerî ilerleme yaptığını söyledi ve ikinci kez görüşmelere gitmeyeceğini duyurdu.

  • 2 Ağustos: Güneş, Türk köylerindeki Rum işgalinin devam ettiğini, bu durumda ikinci görüşmelere gidemeyeceğini bildirdi.

  • 8 Ağustos: Üçüncü devletlerin girişimleriyle ikinci Cenevre konferansı 19.00'da başladı. Türkiye ve Yunanistan'ın görüş ayrılıkları nedeniyle uzmanlar seviyesinde üç ayrı komite kuruldu.

  • 9 Ağustos: Görüşlerdeki ayrılıklar nedeniyle ikinci konferansa devam edilemedi. İki görüşmeler olan Kissenger'ın temsilcisi Hartman-Güneş, Güneş-Callaghan, Callaghan-Mavros görüşmeleri düzenlendi. Klerides ve Denktaş, Cenevre'ye geldi.

  • 10 Ağustos; Kelerides, "Bu toplantı anayasal sorunları ele almaya yetkili değildir." dedi. Denktaş, "Türkiye'nin teklif ettiği coğrafi federasyon, tek çıkar yoldur." dedi.

  • 11 Ağustos: Callaghan, Denktaş-Klerides görüşmesinin yinelenmesini istedi. Görüşme yapıldı fakat olumlu sonuç çıkmadı. Güneş-Hartman ile tekrar görüştü. Üç dışişleri bakanı arasında yemekli görüşme yapıldı, sonuçsuz kaldı.

  • 12 Ağustos: Türkiye iki öneri açıkladı: Birincisi altı kantonlu ve ikincisi iki bölgeli. Öneriler Klerides'e ve Yunan heyetine yollandı. Kıbrıs'taki Türk birlikleri takviye edildi. Güneş-Callaghan ve Güneş-Hartman görüşmeleri yapıldı. Klerides ile Mavros bu teklifleri görüşmek üzere kırk sekiz saat süre istedi. Mavros, "Silah gölgesinde antlaşma imzalanmaz." dedi.

  • 13 Ağustos; Mavros'un açıklaması üzerine Türk heyeti, Yunanistan'ın süre isteğini reddetti.

  • 14 Ağustos. 05.00'te Türkiye'nin ikinci harekâtı başladı. Türk ordusuna bağlı birlikler, başkent Lefkoşa'ya girdi. Yunanistan, NATO müttefiki iki ülke arasındaki çatışmayı NATO'nun durduramadığı gerekçesiyle NATO'nun askerî kanadından ayrıldığını açıkladı.

  • 14 Ağustos: 4 farklı Türk köyünde katliamlar: Muratağa, Sandallar, Atlılar ve Taşkent.

  • 15 Ağustos; Yunanistan Başbakanı Karamanlis, ülkesinin Kıbrıslıların yardımına gidemeyeceğini açıkladı. Olayların sorumlusu olarak Yunan cuntası ve Türkiye'yi gösterdi.


BİR ANEKDOT



Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci safhası "Ayşe tatile çıksın" parolasıyla başladı. Ayşe tatile çıksın" parolası dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş tarafından Başbakan Bülent Ecevit'e söylenmiştir.
Ayşe ismi Turan Güneş'in kızı Ayşe Güneş Ayata'dan gelmektedir.
" Ayşe tatile çıksın" parolasının hikâyesi Akın Simav’ın “Turan Güneş’in Siyasal Kavgaları” adlı kitabında anlatılmıştır.
İkinci Cenevre Konferansı'na gitmeden önce Başbakan Ecevit'le ikimiz konuşuyor ve hazırlıkları son bir kez daha gözden geçiriyorduk. Bu arada konferansın yarıda kalması olasılığı üzerinde de konuştuk. O zaman aramızda bir parola tespitine de karar verdik. Tam o sırada Orhan Birgit beni aradı. Kendisine, görüşmelerinin uzun sürebileceğini, o nedenle, çocuklarımın beni beklemeden tatile çıkmalarını istediğimi söyledim. Birgit'ten kendilerine yardımcı olmasını, Marmaris Tatil Köyü'nde yer ayırtıvermesini rica ettim.
Ahizeyi kapattıktan sonra başbakan bana döndü ve dedi ki:
'Ben parolayı buldum.'
' "Nedir?'
'"Ayşe tatile çıksın. Eğer işler kopma noktasına gelirse, burada işler uzayacak, Ayşe tatile çıksın de, ben anlarım...

Böylece parolayı da karara bağlamıştık.''

Comments


1/386
1/5
bottom of page