3. KANAT
- Şenol YAZICI
- 27 Mar
- 3 dakikada okunur
Yaşamın En Anlamlı İşleri
*
ŞENOL YAZICI
*

İnanmazsınız ama,
gençken,
Yaşamın En Anlamlı İşinin ülkeyi kurtarmak olduğunu düşünürdüm.
Bu uğurda ölenlere, sakat kalanlara gıpta ederdim.
Ben neyse, sonuçta sadece hayalci bir seyirci; Denizleri, Hüseyinleri, Sinanları... ya da 12 Eylül öncesi sağdan soldan ölüp giden beşbin kişiyi düşünsenize...
Bir devir 7'den 77'ye hepimiz oyduk.
Sonra sonra birilerinin vekil, bakan, cumhurbaşkanı olduğu yerde, muhtar bile olmama izin verilmediğini fark edecek, payıma asla bir şeyin düşmeyeceği, hep başkalarının deveyi götürdüğü bir ortamda bir parça ciğer için yalanıp durduğumu sanmaya başlayacaktım.
Bir aralar okumak, eğitim görmek, cahaleti bitirmek diye düşündüm. Gerçi ekmek sahibi oldum ama, ne uzadım ne kısaldım. Bugünün gençleri için eğitim ekmek sahibi olmaya bile yetmiyor. En büyük makamlardan cahillerin ferasetine övgüler düzülüyor, vazgeçtim.
Bir ara aile kurmak, dünyaya kök salmak, eşkinlerini öte yüzüne değin uzatmak diye düşünürdüm. Nankör çocukların hikayeleri inanılmazdı, on çocuktan sonra aklım başıma geldi, yıldım.
Sonra sonra bildiklerimi paylaşmak; "ötekini uyandırmak" diye düşündüm. Ötekinin uyanmaya hiç niyeti yoksa neyleyecektim?
Son zamanlarda aklettiğim, önceleri hiç aklıma gelmeyen "as'lolan yaşamaktır, her şeyin başı sağlık" demeye başladım. Oysa sağlık dediğinin de bir raf ömrü vardı, istesen de istemesende geri alıyordu Tanrı.
Bir ara yazmak şehvetli bir biçimde saplantılı uğraşım olacaktı, öyle ki yaşamaktan vazgeçip ona kapılanacaktım. kimisi dördüncü baskısını yapmış on kitap, onca dergi yaptıktan sonra bu güzide alanın bana kazandırdıklarını öğreteceğim birilerini aradım. İnsanoğlunun çiğ süt emmişliğini unuttum, dünyanın en nankör inananları galiba benim tebaam olacaktı.
Gerçekte insanın fıtratında öğrenmek, öğrendiğini aşmak ve her dönemde her koşulda yeni yaşam ilkeleri, yani yeni trafik lambaları geliştirmek olduğunu düşünemedim.
Değişmeyen bir şey vardı hep; anca gördüm. AS'LOLAN HAYATTI.
Ötekilerin hepsi bir insanda olması gerekli erdemlerdi ya da özellikler, aşamalardı; esas olan herbirine sırasıyla hakkını vererek, geleceğe kalacak bir kambur bırakmadan yaşamaktı. Hiçbiri sonsuza değin sürmüyordu, en uzun olanı AŞKtı, o da başında platonik, sonra şehvetli, sonra arkadaşlık formatına geçiyordu, olsa da olur olmasa da...
Aslolan hayattı; aslolan topraktı.
Aşık Veysel kalben ilk hissettiğim şairimdi: Benim sadık yarim kara topraktır, diyordu ilkokul kitabımda, kulak asmadığım.
Ne garip döngü bu; başladığım yere döneceksem neden onca mücadele ettim?
Ne var ki gerçek ondaydı;
Asla nankör olmayan; seni düş kırıklığına uğratmayan, en sonunda seni bağrına alacak topraktı.
YETER Kİ EMEK VER, YETER Kİ DENE...

Fotoğraflar:
ŞENOL YAZICI, 25 MART 2023 YALOVA
4 YIL ÖNCE DİKTİĞİM YAPRAKSIZ MANOLYALAR

ŞİİR GİBİ
*
"Havada tüy, havada kuş, havada kuş soluğu kokusu / Hava leylâk ve tomurcuk kokuyor..." der ya Hasan Hüseyin.
Doğru ilkyazda ölmek çok zor, fikrimi bir soran olsa asla seçmezdim.
Yalova'dan öğretmen arkadaşımız HÜSEYİN YILDIZ uzun zamandır yaşadığı amansız hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. Yalova Cemevi'nde töreni. Fuat Özgen'le gittik. Benim ilk Cemevi deneyimim. Fuat'ın da öyleymiş. Yine de uyumumuz kolay oldu. Gördüğüm kimi ritüelleri farklı, ama genelde ölüme bakış ilgimi çekti. Geçiş yumuşak, alışmak daha bir kolay...
Hiç korkunç öteki dünya tasviri yok, sanki hayattaki bir yol ayrımındasın, çok da önemli olmayan bir kavşakta... Öyle şiir gibi anlatıyor mikrofondaki arkadaş. Belli kalıplaşmış ifadeler; her cümle "Ali"yle bitiyor. O da uyak oluyor.
Belki çok dinlesem sıkar ama şimdi çok hoşuma gitti. İlhan Selçuk muydu neydi, beni cemevinden uğurlayın diyen, haksız sayılmaz.
"İşe yarar organım kalmışsa hala, ihtiyacı olana bağışlayın, sonra da yakın beni," diyecektim ama şimdi... dur bu işi bir düşüneyim.
Bak bu güzeldi, seni çiçekli bir kiraz dalıyla ve şiirle uğurladım ya Hüseyin Yıldız...
Hoşçakal Öğretmenim. Yerinde rahat uyu...

-25 Marttatutuklanan gazeteciler Zeynep Kuray, Ali Onur Tosun, Bülent Kılıç, Yasin Akgül, Kurtuluş Arı, Hayri Tunç ve Gökhan Kam hakkında tahliye kararı verildiği öğrenildi.-
YAŞAMIN EN ANLAMSIZ İŞİ
CHP'nin yeni cumhurbaşkanı adayı belirleme süreci çok sancılı oldu; İmamoğlu'nun liyakatsiz olduğunu kanıtlamak için önce 35 sene önceki diplomasını iptal ettik dediler, yetmedi, bir yığın suçlamayla gözaltına aldılar. Somut bir suç bulamayınca da "kaçma şüphesi vardır" diyerek hapiste tutmaya karar verdiler.
Bu nedenle muhalif gruplar sokaklara döküldü. Gezi parkından bu yana en büyük gösterilere tanık oldu caddeler.
Buraya kadar bildiğimiz Türkişi siyaset dersin. Azıcık bilgin görgün varsa hiç de şaşırmazsın.
O gösterileri haber yapmaya çalışan gazetecilerin tutuklanmasına ne dersin? Ona da yanıtın hazır olabilir; tek adam yönetiminin cilveleri diyebilirsin.
Peki, ekipmanlarıylagörevlerini yapmaya çalışan bu 7 basın kartı sahibi gazeteciyi , Metris ve Silivri cezaevlerini dolaştırdıkları 3 gün boyunca, siz gazeteci değilsiniz, ne işiniz vardı o gösterileri fotoğraflamakta diyerek sorgulamaya ne dersiniz?
ANLAMSIZLIK değil de nedir?
Yine de şükretmek gerekli, 3 gün sonra yanlışlarını farkedip ya da bu çuval bu mızrağı daha fazla saklamaz diyerek salıvermeleri de az şey değil. Ya İmamoğlu gibi kaçma şüphelerine istinaden bilinmeyen bir zamana kadar alıkoysalardı görsen...
Comments