Moda soğuk ve karanlık...
Moda; Anadolu yakasının, belki de İstanbul'un en güzel köşelerinden biri. Ve benim en çok huzur bulduğum, en sevdiğim "kûşe-i uzlet". Bir başka deyişle kendimle baş başa kalabildiğim, kendimi dinleyip içimdeki sese kulak verebildiğim cennetten bir köşe...
Çok eski zamanlarda buralara gelip yerleşenler, karşı sahillerin güzelliğini göremeyip buraya yerleştikleri için, Moda'nın da içinde bulunduğu bu diyarlara "Körler Ülkesi-Khalkedon" demiş birileri. Oysa buralarda oturup karşı yakanın güzelliğini seyretmek için kör olmaya gerek yok.
Gün batımının en güzel izlendiği köşedir Moda. Her mevsim bir başka görsel şölen sunar bakmasını bilen gözlere. Günün akşama kavuşma saatleri yaklaştığında güneş tatlı bir telaşa düşer. Rüzgarlarla savrulan bulutlar kimi zaman güneşin üstünü kaplayıp onunla bir gün batımı valsine başladığında renkler de dolanır birbirine. Sarı, pembe, mor kırmızı kurdeleler savrulurken gökyüzüne, martıların kanatlarına takılıp ışık ışık akar denize doğru.
Kadıköy rıhtımından denizi takip ederek deniz otobüsü iskelesi yönüne doğru yürüdüğünüzde gelirsiniz Moda sahillerine. Tarihi Yarımada'nın üzerine kurulmuş Ayasofya, Sultanahmet Camisi ve Topkapı Sarayı tüm ihtişamıyla karşı sahilden göz kırpar güneşi kucaklarken. Mavinin yeşille birleştiği yamaçları süsleyen akasya ve çınar ağaçlarının altında nefeslenirken salkım salkım bahar kokuları yayılır her yana. Osmanlı'da Batılılaşmanın başladığı Tanzimat Dönemi'nde özellikle Avrupa'dan gelen yabancıların ve azınlıkların bu semte yerleşmeleri moda olduğundan, semte de MODA denmiş.
Denize inen dar sokaklarını süsleyen tarihi taş evleriyle, zamana kafa tutan tarihi köşklerinin yanı sıra, son yıllarda ardı ardına açılan mekanlarıyla günümüzde de İstanbul'un en gözde, en moda semti MODA. Özellikle hafta sonları şehrin en uzak semtlerinden gelenlerle yerli ve yabancı turistler doldurur Moda'nın sokaklarını. Bulduğum her fırsatta kitabımı alıp koştuğum, koyu yeşil gölgelerinde tavşan kanı çayımı yudumladığım salaş çay bahçesi sadece yaz ve bahar aylarında değil, soğuk ve puslu kış günlerinde de ayrı bir güzeldir. Gençleri, ihtiyar delikanlıları, sanatçıları, sevimli kedileri ve köpekleriyle bir başka alemdir bu diyar.
Kışın griye çalan gökyüzünde bir başka kanat çırpar martılar Moda sahillerinde. Bir zamanlar bu sahillerde dolaşmış, bu semtte yaşamış Barış Manço, Haldun Taner, Faruk Nafiz Çamlıbel, Reşat Nuri Gültekin, Ömer Seyfettin, Ahmet Haşim gibi sanatçıların ruhlarıyla kol kola gezerler sanki. Bugün de sokaklarında dolaşırken bir sanatçıyla karşılaşmanız işten bile değildir.
İstanbul'da yaşayıp da hâlâ Moda'yı görmediyseniz ya da başka bir şehirden İstanbul'a gezmeye geldiyseniz, hafta içi bir gün mutlaka Moda'ya uğrayın. Eski Moda iskelesinde ya da benim gibi Moda Çay Bahçesinde kara kargaların, beyaz kanatlı martıların eşliğinde bir bardak çay için. Eğer çay dokunuyorsa Ali Ustanın meşhur dondurmasının tadına bir bakın derim.
Fotoğraflar: Nurten Bengi Aksoy