top of page
1/2

Pierre Loti

Güncelleme tarihi: 10 Mar 2021


Aslında Pierre Loti’nin adını İstanbul’da yaşayan ya da şehri gezmeye gelen herkes bilir. Eyüp semtinde mezarlıkların arasından çıkılarak ulaşılan, eşsiz Haliç ve İstanbul manzaralı bu tepe, adını İstanbul’a hayran bir Fransız yazardan almıştır. Biz de hem bu yazarı anlatmak hem de bu güzel yeri hatırlatmak istedik.

Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde Pierre Loti isimli bir Fransız yazar Türkiye'de meşhur olur. Türkleri ve Türkiye’yi çok seven, birçok defalar Türkiye’ye gelip giden, savaşlar sırasında Türkiye’yi savunan bu yazarın asıl adı Louis Marie Julien Viaud’dı. 14 Ocak 1850 tarihinde Fransa’nın Rochefort kentinde dünyaya gelen yazar 10 Haziran 1923 tarihinde yine Fransa’da hayata veda eder.

Pierre Loti isminin yazara, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi kaynaklara göreyse 1867 yılında yaptığı Okyanusya seferi sırasında Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. “Loti” egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismidir. Protestan bir ailenin en küçüğü olan Pierre 17 yaşında Fransız Deniz Kuvvetleri’ne girer. Denizcilik eğitimini tamamladıktan sonra 1881’de yüzbaşı olur ve ilerleyen yıllarda da terfi ederek albaylığa kadar yükselir.


Pierre Loti görevi sırasında Ortadoğu ve Uzakdoğuyu gezer. Bu arada bir deniz subayı olarak romanlarında konu ettiği yabancı kültürleri pek çok yer gezerek tanıma fırsatı bulur. Bu yolculuklarında edindiği deneyimlerini ve gözlemlerini de daha sonra kitaplarında yazar. Bu gezileri sırasında birçok kez İstanbul’a gelip kalan Pierre Loti, ilk kez 1876 yılında bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak geldiği bu şehirde Osmanlı yaşam biçiminden çok etkilenir ve pek çok eserinde bu etkiyi yansıtır.

1879’da ilk yarı-otobiyografik romanı olan ve o dönemin Osmanlı Türkiye’sinden kesitler veren Aziyâde’yi yazar. 27 yaşındaki bir İngiliz subayın 1876’da Selanik ve İstanbul’da görevli olduğu dönemde Aziyâde isimli 18 yaşındaki bir Çerkez kızı ile yaşadığı gizli aşkın öyküsü olan kitap, roman kahramanı subayın hatıratı ile arkadaşları ve kız kardeşine yazılmış mektuplar şeklinde kaleme alınmıştır. Devrin siyasal olayları, romantik İstanbul betimlemeleri, günlük hayata dair pek çok gözlem içeren roman, yazarın bir Fransız deniz subayı olarak Osmanlı Devleti’nde görev yaptığı dönemde tuttuğu günlüğe dayanır. Romana konu olan aşkın gerçekten yaşanıp yaşanmadığı ve roman kişisi Aziyade’nin kurgu bir karakter olup olmadığı, tartışma konusudur.

Aziyade’den sonra İzlanda Balıkçısı adlı romanını yayınlayan Loti, kendini edebiyat çevrelerine kabul ettirmiş bir yazar olur ve kitapları geniş kitlelerce okunur. Pierre Loti’nin oldukça yalın bir dili vardır. Eserlerinde edebiyattaki izlenimci kişiliğiyle derin bir umutsuzluğu dile getiren yazar, aşkın yanı sıra ölüm duygusuna da geniş yer verir. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Eyüp’te yaşayan ve İstanbul’a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirmişti.

1913 yılında yazdığı La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet konuğu olarak Türkiye’ye gelir ve Tophane rıhtımında büyük bir törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlanır. Boğaz’da ikametine tahsis edilen yalıda gerçek bir saltanat süren yazar, Osmanlı Devletinin en ileri gelen kişileriyle sürekli görüşür, Osmanlı aydınları ile saatler süren edebiyat ve sanat sohbetlerine katılır.

Pierre Loti; Balkan Savaşında, I. Dünya Savaşında ve sonrasında Anadolu’nun işgal edildiği dönemde Avrupa’ya karşı hep Türkler’i savunur. Milli Mücadele döneminde Anadolu’daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa’yı ağır bir dille eleştirmesiyle Türk halkının sempatisini kazanır. 1920 yılında “İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi” olarak kabul edilir. Divanyolu’nda bir caddeye “Pierre Loti Caddesi” ve Eyüp’te bir kahvehaneye de “Pierre Loti Kahvesi” adı verilir. Tabii kahvenin olduğu tepe de onun adıyla anılır artık.


Ancak tüm bunlara rağmen Loti, Türk aydınlarını ikiye böler. Kimi aydınlar onun gerçekten bir Türk dostu olduğuna inanırken, kimileri de onun aslında Osmanlının zayıf ve geri kalmış hâline acıyarak sevdiğini savunurlar. 1925 yılında Nazım Hikmet yazdığı “Şarlatan Piyer Loti” adlı şiirinde onu bir burjuva olarak tanımlar. Diğer yandan yazar Abdülhak Şinasi Hisar, İstanbul ve Pierre Loti adlı kitabında Loti’ye övgüler yağdırır ve Loti’nin yazılarının bazı Türklerin yazdıklarından daha millî bir his ve zevk taşıdığını söyleyerek, onun Türkiye ile ilgili bütün eserlerinin Türkçeye çevrilmesini diler…

Eğer siz de İstanbul’a bir tepeden bakmak isterseniz Pierre Loti tepesine teleferikle çıkıp, bir kahve eşliğinde o güzel manzarayı seyrederken yazarın anılarına dalabilirsiniz.

65 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/669
bottom of page