Istanbul Gezmeleri
top of page

Istanbul Gezmeleri

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2020


"Seyyah oldum şu âlemi gezerim Bir dost bulamadım gün akşam oldu"

diye bir şarkı geldi aklıma niyeyse, belki gezmeyi sevdiğimden, belki de bazı dostların biraz kinayeli söyledikleri "ne çok geziyorsun" sözleri yüzünden. Keşke seyyah olabilsem, keşke gönlümce daha çok gezebilsem... ama hep dostlarla, arkadaşlarla ve sevdiklerimle. Çok şükür ki bu konuda şanslıyım, her an "hadi" dediğimde bana eşlik eden dostlarım var...

İşte şu meşhur dokuz günlük bayram tatilinde, özellikle "yastık altındaki" dolarcıklarıyla bir anda zengin olanların İstanbul'u terk etmelerini fırst bilip, eskilerin deyimiyle "limonata" tadında bir havada bir arkadaşımla uzanıverdik Boğaziçi'ne doğru ve kısa bir tur yaptık Bebek ve Rumelihisarı taraflarına...


Kadıköy'den motorla geldiğimiz Kabataş'tan "bindik bir alâmete" ama şükürler olsun ki kıyamete değil cennete geldik. Bir gün önceki sert poyrazın etkisiyle bulutlu ama bir o kadar güzel bir gökyüzü altında kucaklaşan yeşille maviyi seyrederek ve artık bugün hafifleyen rüzgar eşliğinde minicik, şirin mi şirin bir mekana, Anadoluhisarı'ndaki Antik Laterna'ya vasıl olduk.

Aslında burası 1743 yılında padişah I.Mahmut zamanında mescitten camiye çevrilmiş Hacı Kemaleddin Camii'nin altında bir cafe. Caminin duvarları tuğladan, çatısı ahşap, minaresi ise taştan. Zemin katında ise şu an cafe-restoran olarak kullanılan, tonozlu bir bölüm var. Burası aslında yedi adet kemer şeklinde düşünülmüş bir kayıkhane. Caminin ahşap çatısı Marsilya kiremidi ile kaplı. Kubbe aramayın bu camide çünkü yok. Camiye adını veren Hacı Kemalettin’le ilgili bilgi de yokmuş ne yazık ki...


Bu şehirden başka nerede, üst katınızda cami varken siz alt katta oturup çay içip bir şeyler yiyebilirsiniz? Ya da en güzel aşk şarkıları Hisar’da yankılanırken, sırtınızı musalla taşına verip Boğaz vapurunun beyaz dalgalarıyla gönlünüzü hoş edebilirsiniz?


Neyse burada bir yandan karşıdaki Anadolu Hisarını ve Göksu tepelerini izleyip, biraz nefeslenerek çaylarımızı içtikten sonra yürüyüşe başladık arkadaşımla. Önce FSM Köprüsünün hemen yanı başındaki o görkemli binayı yani Perili Köşk'ü seyrettik, bu gizemli yapının yine kendi kadar gizemli öyküsünü daha önce şurada anlatmıştık... Şimdilerde ise Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu Müzesi olarak kullanılıyor bu köşk.

Daha önce de söylemiştim İstanbul sürprizler şehri, her an bir yerlerde beklemediğiniz bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Mesela o koca kuleli köşkün yanında, tam köprünün altında taştan yapılmış, minik bir mescit daha var, yanındaki ahşap evle adeta o koca köprüye kafa tutuyorlar Oradan zamanımız kısıtlı olduğu için bir U dönüşü yapıp Rumelihisarı'nın önüne geliyor ve tepesinde dalgalanan o güzelim bayrağımızı seyrediyoruz neyse ki şairin dediği gibi o "bayrak rüzgar beklemiyor" bugün, özgürce dalgalanıyor mavi gökyüzünde...

Biraz daha yürüyoruz, serin selvilerin kapladığı âsude bir mekanın, Rumelihisarı Mezarlığı'nın önünden geçiyoruz. Kimler kimler yatmıyor ki burada; Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Münir Nurettin Selçuk, Attila İlhan, Tevfik Fikret, Edip Cansever...


"Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde; Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter."


Tıpkı Yahya Kemal'in kendi mezar taşında da dediği gibi bu mezarlık yemyeşil ve çiçekli yamaçlardan Boğaz'ın mavi sularına balarken gerçekten "asude bir bahar ülkesini" andırıyor.


Burda huzur içinde yatanlara birer Fatiha okuyup yürümeye devam ediyoruz, yukarılarda Aşiyan'ından Tevfik Fikret el sallarken bize sahildeki yamaçta yeşillikler içinde tepesindeki martısıyyla birlikte oturan Orhan Veli'yi görüveriyoruz... Kimler gelmiş kimler geçmiş buralardan diyerek yavaş yavaş Bebek'e geliyoruz, o da ne, burdaki parkın içinde de tüm ihtişamıyla koca Fuzûli 16. Yüzyıldan selam ediyor sanki...

Aslında bugün yola çıkarken bunları hiç düşünmemiştim. Benim amacım arkadaşımla hasret giderip güzel bir mekanda iki çift laf etmekti ama dedim ya İstanbul sürprizler şehri, bakmasını ve görmesini bilene... Ha bu arada yolun kenarında birer gelin gibi beyaz çiçekleriyle süslenmiş zakkum ağaçlarını da anmadan geçmeyeyim.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

AFRODİSYAS

1/3
bottom of page