top of page

Altmış Sekizler Kuşağı





Hatırla Sevgilim dizisinden sonra 68’ler kuşağı yaygın yazılı ve görsel basının gündemine oturdu. 68’ler kuşağı nedir. Kimdir bunlar. Kendi açımdan anlatmak isterim.

Bir kere ben allahına kadar 68’liyim. Bu nedenle de iki kelam etme hakkını görüyorum kendimde.

Ancak 68’li yıllarda üniversitede okuyan, ilerici, devrimci, yurtsever gençliği kapsar. Nasıl ki her babası kör olana Köroğlu denmiyorsa o tarihte üniversitede okuyan herkes de 68’li değildir.

Gerçektende hiçbir ÜLKÜCÜ 68’li değildir. Öyle bir iddiaları da yoktur. Esasen Ülkücü gençlik 68’lilerin karşıtıdır. Antitezidir..

Aynı şekilde İslami Gençlik olan AKINCILAR da 68’li değildir.Bizlerin o tarihte bir iddiası vardı: DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK!

Bu hedef için kolektif bir ruh oluşturmuştuk. Tenimizde, tinimizde (ruh), yenimizde birdi.

Ne diyorduk 68liler olarak:

1-1961 Anayasasının öngördüğü reformların yapılmasını sağlamak.

2-Başta ABD olmak üzere her türlü emperyalizme karşı çıkmak,

3-Kesinlikle işçiden, köylüden dar gelirliden yana olmak,

4-Türk diline, folkloruna sahip çıkmak,

5-Sözüne güvenilir, ağırbaşlı, ciddi bir kimliğe sahip olmak,

6-Mustafa Kemal’e ve O’nun ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak ve bunları çağın gereklerine uygun olarak daha ileriye taşımak.

Bunları yapmak için önce gönül, sonra bilgi ve en önemlisi de YÜRNEK gerekti. Çünkü hem devletten, hem tosuncuklardan sopa yemek, ezilmek, sürülmek hatta hapis olasılığı vardı.

Görüyorsunuz değil mi ne kadar saf masum ve temiz isteklerdi bunlar.


Hepimiz idealisttik. Dünyayı değiştirecek, GÜNEŞİ ZAPTEDECEKTİK. Emeğin hakkını veren, sömürmeyen, ezmeyen, çağdaş, demokrat, halka saygılı bir dünya düşlüyorduk. O dünya bizler için ütopya değildi. Hiçbir karşılık beklemeden, gençliğimizi, gücümüzü, enerjimizi, geleceğimizi, canımızı koyduk ortaya. Eğilmeden. Onurluca.

Fabrikalarda,köylerde, tarlalarda emekçiler ile omuz omuza çalıştık.Duvar ördük.Çapa yaptık.

O gençlik istediğinde on binleri meydanlarda toplayabiliyordu.

Ve bu mitinglerde yalnızca Türk bayrağı taşınırdı.Tam Bağımsız Türkiye sloganı atılırdı.Buna rağmen bize vatan haini dediler.Sistem dışına ittiler.

Sonra birden değiştirildi her şey. Çabamız, kavgamız yasadışı örgütlere ve silaha kaydı.Kaydırıldı daha doğrusu.

12 Mart ve 12 Eylül darbelerine zemin ve gerekçe oldu.

Mao’nun kağıttan kaplan dediği emperyalizm Nepal Kaplanı imiş meğerse.

Savrulduk dört bir yana. Tıkıldık damlara. İşkencelere, dayaklara, kurşunlara göğüs gerdik. Şaşkın, çaresiz ama yiğitçe, ERCE.

Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan yarın astıracakları Denizler ile hatıra fotoğrafları çektiriyordu. Bir marifetmiş gibi.Hani köylüler gazinoya gittiklerinde şarkıcılarla, artistler ile resim çektirirler ya.Onun gibi bir şey yani.

32 Kısım tamamı birden avantür Holivud filmi iziler gibiydik.

Sadi Koçaş kaçırılan İsrail Başkonsolosuna karşılık Ankara’da 8 bin genci bir gecede toplayıp mapuslara istif ediyordu. Makable şamil hukuk eğretiliği ile aydınları ve üniversite gençliğini rehin tutuyordu. Makable şamil.Yani mukabelede bulunuyordu hükümet.

Mahir ÇAYAN’ın evine tesadüfen girdiği binbaşının kızı önce rehin iken sonra o masum yüzlü, erkek güzeli, yaşına göre pek yetkin ve filozof ve dava adamı ÇAYAN’a aşık oluyordu.

Sonuç. Teslim almak yerine kıstırıldığı yerlerde

infaz ediliyordu pırıl pırıl gençler. Ve bir hukuk komedisi ile üç genç darağacına gönderiliyordu. Üç-beş kişi mi anayasayı, meclisi feshedecekti diye kimse soramıyordu ki.

Ve ne acıdır ki 12 Eylülde anayasayı tağyir, tebdil ve ilgaya ve bu kanunla kurulmuş olan TBMM’yi ıskata çıkaran Kenan Evren devlet başkanı olacaktı.

Bu gün o görüşlerimi korumuyorum. Bir çoğu zaten önemini işlevini yitirmiştir.

Ne var ki biz o düşüncelerimizde içtendik. İnançlıydık. Dürüsttük.Önemli olan da buydu.

Bizim kuşak için herkes her şey diyebilir ama yalansız, riyasız, çıkarsız, çilekeş ve özverili bir kuşaktı.

Dedim ya 68’li olmak başka bir duygu. Sıradışı , düşsel bir şey. O dönemde yaşayıp da 68li olamayanlar hayıflanabilirler. Biz ise hep övündük. Başımız dik olarak.

Şimdiki gençliğe bakıyorum da daha da onur ve şeref duyuyorum geçmişimle, 68’li olmakla.


12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör