Edebiyatımızın Usta Arısı, Çağdaş Destancısı
top of page

Edebiyatımızın Usta Arısı, Çağdaş Destancısı

Güncelleme tarihi: 24 Ara 2020


Ailesi Çukurova’ya Van’dan göçer; Çukurova’nın yüzlerce köyünden biri olan Hemite’de doğar, (Göğceli). Cumhuriyet’le yaşıttır. Yaşar Kemal olmazdan önce adı Kemal Sadık Göğceli’dir. 5 yaşındayken babası öldürülür gözlerinin önünde; kan davası. 12 yaşına kadar kekemedir; türküler söyleyerek yener kekemeliğini. Sağ gözünü kaybeder bir kurban kesimi sırasındaki kazada. Hemite’de okul yoktur, köyüne iki kilomet-re uzaklıktaki Burhanlı köyünde gider okula; Atatürk’ün öldüğü yıl bitirir ilkokulu Kadirli’de. Adana ortaokulunun son sınıfın-dayken noktalar öğrenim yaşamını...


Kemal Sadık Göğceli’den Yaşar Kemal’e uzanan, süren yaşam-sanat serüveni bir dergi yazısına sığmaz. Onun çağdaşı olmanın onuruylayız demek yeterli. Topraklarımızdan fışkıran sanat bereketinin ölümsüzlüğe uzanan Gilgameşlerinden biri o. Nâzım Hikmet’in Büyükusta olduğu bu yurdun onur anıtlarından biri. Aydınlık kattı toprağımıza; güzellik, sevgi, barış kattı. Ağarttı yüzünü toprağımızın, insanımızın, sanatımızın...


Kemal Sadık, ağıtlarla, türkülerle, manilerle, halk şiiriyle büyür; Âşık Kemal’e dönüşür; halk şairleri gibi şiirler söyler, ağıtlar derler, kendisi de ağıt yakar. “Yeni Karacaoğlan olacak,” derler onun için. Çırçır fabrikasında çalışır, kavun-karpuz bekçiliği, ayakkabıcı çıraklığı, ırgatlık, amelebaşılık, traktörcülük, öğretmenlik, Adana’da kitaplık memurluğu, İstanbul’da, Gülhane’de arzuhalcilik, Sarayburnu’nda balıkçılık yapar. Ortaokulu bitirmeden “hayata atılmış” denilebilir.


Çevresine alıcı gözlerle bakar, alıcı gözlerle dinler çevresinden, öğrenir. Türküler ve ağıtlar derler. Çalıştığı Ramazanoğlu Kitaplığındaki kitapları su gibi okur, alır dağarcığına, Stendhal’e hayran kalır. Adana’da sürgünde olan Abidin ve Arif Dino’yla dostluğu da eklenir öğrenme sürecine. Don Kişot’a, Homeros’a, Karacaoğlan’a sevdalanır. Tüm bunları yaparken yazar da; halk dilindeki gizin gücünden aldığı bir söyleyişle, anlatımla var olmaya, Yaşar Kemal olmaya başlar...


Önce şiirleri yayınlanır çeşitli dergilerde; ilk şiiri “Seyhan”, Adana Halkevi’nin dergisi Görüşler’de çıkar. Orhan Kemal’le tanışır. 1942-43’te Ankara’nın Ülkü, Millet, İzmir’in Kovan, Gaziantep’in Beşpınar dergilerinde yayınlar şiirlerini. (Bu şiirleri bugüne kadar kitaplaşmamıştır.) Derlediği ağıtlar 1943’te Adana Halkevi Yayınlarınca Ağıtlar adıyla ve Kemal Sadık Göğceli imzasıyla yayımlanır. Halk edebiyatı sevgisiyle Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte Gökyüzü Mavi Kaldı’yı (1978) hazırlar; Ağıtlar II’yi 1992’de çıkarır. 1950’de “Komünist Partisi kurmaya teşebbüs etmekten” tutuklanır. Bir yıla yakın Kozan cezaevinde kalır ve çıkınca, “Ver elini İstanbul” der; yani iş arama, çalışma ve işsizlik günleri…


Cumhuriyet çocuğu Yaşar Kemal, röportajcı olarak Cumhuriyet gazetesiyle buluşmasının (1951) ürünleri Yanan Ormanlarda 50 Gün (1955), Çukurova Yana Yana (1955), Peri Bacaları (1957) olur. Röportajları Bu Diyar Baştan Başa (1971), Denizler Kurudu (1974), Nuh’un Gemisi (1974), Bir Bulut Kaynıyor (1974), Allah'ın Askerleri (1978) ile sürer. İlk öyküsü Pis Hikâye’yi 1946’da yazar. Bebek adlı öyküsü Cumhuriyet’te yayınlanır. Öyküleri Sarı Sıcak (1952) ve Teneke (1955) adıyla kitaplaşır. Daha sonra Bütün Hikâyeler’de tüm öyküleri toplanır (1962). Demir Çarık (1947) romanı poliste kaybolur. Hüyükteki Nar Ağacı’nı yazar (1951) ama kaybeder; bu kitap ancak 1982’de yayımlanır...


1950’li yılların ikinci yarısı Yaşar Kemal için atılım, büyüme, coşku, sevda yıllarıdır. Hep yazar. Yaşadığı yıllar, yazdığı yıllar olur. Yazdıkça ustalaşır, ustalaştıkça yaygınlaşır ve onun yazdıklarıyla tanışanlar bağrına basarlar bağırların-dan çıkan bu yazarı. Anadolu’yu yazar, insanlık senfonilerine dönüştürür yurdunun insanlarının yaşam serüvenlerini. Yazdıklarıyla evrenselleştirir ve evrenselleşir. İşte “Yaşar Kemalleşme” süreci:


1953-54’te Cumhuriyet’te tefrika edilen İnce Memed 1955’te yayınlanır, 1956’da Varlık dergisinin ilk roman ödülünü kazanır. Bir şiir, bir türkü, bir eylem, bir destan, bir belge, bir düş, bir gerçek olan bu romanıyla yıldızı parlamaya başlar. Türkiye’de en çok okunan romanlardan biri olan romanın ikinci cildi 1969, üçüncü cildi 1984, dördüncü cildi 1987’de yayımlanır. Bu romanı gibi birkaç ciltten oluşan ırmak romanlar yazar: “Dağın Öte Yüzü”nün ilk cildi Ortadirek (1960) bir kez daha sarsar okurunu. Fethi Naci, “Bugüne kadar okuduğum en mükemmel Türk romanı,” der. “Dağın Öte Yüzü”nün sarsıntıyı sürdüren öteki romanları gelir ardı ardına: Yer Demir Gök Bakır (1963) ve Ölmez Otu (1968).


“Kimsecik”in ciltleri: Yağmurcuk Kuşu (1980), Kale Kapısı (1985), Kanın Sesi (1991); “Akçasazın Ağaları”nın ciltleri Demirciler Çarşısı Cinayeti (1973), Yusufçuk Yusuf (1975); “Bir Ada Hikâyesi”nin ciltleri ise Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1997), Karıncanın Su İçtiği (2002) ve Tanyeri Horozları (2002)’dır.


Diğer romanları Yılanı Öldürseler (1976), Al Gözüm Seyreyle Salih (1976), Kuşlar da Gitti (1978), Deniz Küstü (1978)’dür. Üç Anadolu Efsanesi (1967), Ağrıdağı Efsanesi (1970), Binboğalar Efsanesi (1971), Çakırcalı Efe (1972), Yaşar Kemal’in biçemine uygun çağdaşlaştırılmış efsanelerdir. Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topla Karın-ca (1977) adlı bir de çocuk romanı yazar...


Yaşar Kemal, şiirle, öyküyle, röportajla, romanla, fıkray-la, oyunla, doğa sevgisiyle dolu yıllar yaşar. 1960’larda Yön, Ant dergilerinde, 1970’lerde Yeni Halkçı gazetesinde yazılar yazar. 1951–1995 yılları arasında yazdığı yazılardan, yaptığı konuşmalardan seçilen Taş Çatlasa, Ağacın Çürüğü, Baldaki Tuz, Ustadır Arı, Zulmün Artsın adlı kitaplar, romancı Yaşar Kemal’in yarım yüzyıllık aydın sorumluluğunun ürünleri olur.


Türkiye Yazarlar Sendikası (1974–75) ve PEN Yazarlar Derneği (1990–1991) kurucu başkanlıkları; Türkiye İşçi Partisi’nde Genel Yönetim ve Merkez Yürütme Kurulu üyelikle-ri yapar. Yaşar Kemal Günleri (Edebiyatçılar Derneği, 1993), Yaşar Kemal’in Yapıtlarında Kürt Gerçeği (Rohat, 1992), Yaşar Kemal Sözlüğü (Ali Püsküllüoğlu), Çağımızın Büyük Romancısı Yaşar Kemal (Alpay Kabacalı, 1992), Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor (Alain Bosquet, 1993), Bir Hikâyeci Sait Faik Bir Romancı Yaşar Kemal (Fethi Naci, 1990), Yaşar Kemal (Muzaffer Uyguner, 1993), Fotobiyografi (Tuba Tarcan Çandar, 1988), Yaşar Kemal: Yazar, Eser, Üslûp (Ramazan Çiftlikçi 1997), Yaşar Kemal’i Okumak (10 yazardan yazılar, 1998), Bir Destan Rüzgârı: Fotoğraflarla Yaşar Kemal’in Yaşam Öyküsü (Alpay Kabacalı, 1999), Yaşar Kemal: Bir Geçiş Dönemi Romancısı (Nedim Gürsel, 2002) hakkındaki kitaplardan bir kısmıdır. Ulusal ve uluslararası onlarca ödül alır. Birçok yapıtı sinemaya, tiyatroya uyarlanır. Bir kısım yapıtlarını oyunlaştırır. Sık sık çeşitli ülkelere gider gelir. Onlarca dile çevrilir romanla-rı. Yıllarca Türkiye’nin Nobel Edebiyat Ödülü adayı olur.

Yaşar Kemal’in romanının anavatanı Çukurova’dır. Çukurova’dan sanki “o güzel atlara” binerek kök salar yurdun dört bir yanına; yetmez, dünyaya koşturur atlarını. Söyleminin temel taşı sözlü anlatı geleneğidir; geleneği bugüne ve geleceğe taşımanın ustasıdır. Çukurova yerelinden Anadolu ulusallığına, oradan dünyanın evrenselliğine uzanan bir taşıyıcılık yapmıştır denilebilir.


“Halkın dilini öğrenmenin büyük olanaklar getirdiğine” inanarak yazan Yaşar Kemal, Türkçenin yüz akıdır. Edebiyatının asıl ögesinin dil olduğu bilinciyle yazmıştır hep. Dilinin ustalığıyla var etmiştir kendisini. Kendi dilini kurmuştur ki halkın, doğanın dilidir bu dil. “Yaşar Kemal’in dili” denmiştir: Büyük onur! Yaşar Kemal Sözlüğü yazmıştır Ali Püsküllüoğlu. Dil sevgisi, dil ustalığı, dili kullanmadaki, zenginleştirmedeki başarısı, çoğalan, çeşitlenen, yoğunlaşan, biçemle örtüştüren bir dille yaratmıştır romanlarını. Ceyhun Atuf Kansu “Yaylaların Sözlüğü” demiştir ona; “Anadili çiçekçe”dir.


Anadolu insanının yaşam serüvenini, Anadolu’nun folklor ve etnografya zenginliklerinden yararlanarak anlatan Yaşar Kemal’in söylemi zengindir. Mitolojik anlatım, lirik anlatım, ironik anlatım, alegorik anlatıma, düz anlatım... gibi çeşit çeşit anlatımla doludur yapıtları. İnsanlığın gerçeğini insan gerçeğinde bulup yoğunlaştırarak vermiştir romanlarında. Hem geleneksel hem modern anlatı biçimlerini kıvraklıkla kullanmış, şiirsel bir söylemin rahatlığı ve canlılığıyla var olmuştur.


Yaşar Kemal, toprağımızın, insanımızın, aydınlığımızın, edebiyatımızın “usta arısı”dır. Romanları, çağdaş toplumun destanı olan gerçek romanlardır. Öyleyse Yaşar Kemal’e de “çağdaş destancı” demenin yanlış bir yanı yoktur. Yaşar Kemal’in romanları Türkiye’nin destanı, Yaşar Kemal de Türkiye’nin destancısıdır yani. Yaşar Kemal, insanlığı bugüne taşıyan destanın çağımızdaki temsilcisidir. Çağdaş Home-ros’tur sanki; destanlaştırır yaşamı, yaşanılanları, yaşayanları. Dedim ya, çağdaşı olanlar şanslı. Çünkü yaşamın nasıl destanlaştığını görüyorlar Yaşar Kemal’i okudukça.

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

YAŞAR KEMAL

1/3
bottom of page