top of page

VakVak Ağacı

Güncelleme tarihi: 6 gün önce










VAKVAK AĞACI

*

Aycan AYTORE

*



VAKVAK ağacı resimde gördüğünüz gibi insan suretinde meyveler veren bir ağaçtır. Benzer türlü ağaçlar varsa da Hint mitolojisinde konu edilen ağaç gerçekle ilgisi olmayan bir efsanedir ve meyvelerin çıkardığı seslerden VAKVAK ağacı olarak adlandırılır.

Tarihimizde adını bu ağaçtan alan Vaka i Vakvakiye adlı açgözlülük ve liyakat odaklı ünlü bir olay vardır.


Son zamanlarda internette çok aranan bir sözcük var, Liyakat: Göreve görelik, uygunluk anlamı taşımaktadır. Türkçesi depreme dayanıklı bina tasarlayacaksan önce mimar olmalısın. Yumurtlayacaksan tavuk, balık, kuş cinsinden bir şey...


Osmanlı zamanında sayısız örneklerini görsek de Cumhuriyet döneminde çok fazla görmediğimiz liyakatsiz uygulamalara son yirmi yılda bu denli sık rastlayınca şaşırıyoruz. Ne olursa olsun yeter ki bizden olsun'un birer kötü örneği olan bu uygulamalar tepki topluyor. Güreşçiden bankacı görmüştük, ama herhalde İslam tarihçisi prof'dan mimarlık fakültesine dekanı ilk gördük.


Oysa daha dün, Osmanlı zamanında bu tip olaylar ne kadar çoktu. Hele içlerinden biri var ki, göz diktiği makamı elde edebilmek için kışkırttığı olayların altında kalan bir sadrazamı anlatır.












1500 lü yılların sonunda Arnavutluk topraklarında doğan bir çocuk, devşirme olarak alınıp İstanbul'a getirilip Enderun mektebine verilir. Öteki çocuklardan farklı olarak sanata eğilimli olduğu gözlenince mehteran takımında zurnacılık görevine seçilir. Ne var ki yükselme heveslisi bu zurnacı kurduğu iyi ilişkilerle saraya kapıcıbaşı olmayı başarır. Kuşkusuz heveslerinden vazgeçmeyecek, yükselmek için elinden geleni yapacaktır. Ortam buna müsaittir; tek becerisi dönemin kudret macununu üretmek olan Safranbolulu bir cincinin ulaştığı gücü, hele padişahın da Deli İbrahim olduğunu düşününce...

Rumeli Beylerbeyi, Baş Defterdar olacak... ama gözü sadrazamlıkta olduğundan durmayacaktır.


Bu arada onu teşvik eden, önünü açan başka etkenler de vardır. Bunların başında uzun süren Girit'in fethi gelmektedir. Sadrazamlar sürekli Girit'tedir. Yaklaşık 25 yıl süren savaşta ekonomik durum bozulmuş, savaş diğer bölgelere, Ege ve Dalmaçya'ya da zaman zaman yansımıştır.












Deli İbrahim'den sonra yerine geçen 10 yaşındaki padişah IV. Mehmet'e bir mektup yazıp sadrazamlığı ister. Büyük talihsizlik yazdığı mektup padişahtan önce sadrazam Ahmet Paşa'nın eline geçer. İstanbul'dan uzağa Karaman'a vali olarak gönderilir. Ardından Temeşvar valiliği göreviyle İstanbul dışında tutulan "zurnacı" yine de sonunda Kaptanı Derya olmayı başarır.


Vaka-i Vakvakiye ya da Çınar Vakası, Osmanlı Devleti'nde 17. yüzyılda 1V. Mehmet‘in saltanatı sırasında 4-8 Mart 1656 arasında İstanbul'da çıkan askerî bir ayaklanmadır.

Bu ayaklanma sonunda, isyancılar tarafından ölüme mahkûm edilen kişiler At Meydanı'nda bulunan büyük bir çınar ağacının dallarına asılmış oldukları için bu ayaklanmaya Çınar Vakası denmiştir. Ayrıca, üzerine cesetler asılmış bu ağacın Hint mitolojisinde adı geçen ve meyveleri insan olan vakvak ağacına benzetilmesi sebebiyle Vaka-i Vakvakiye olarak da adlandırılmıştır.


Büyük Valide Kösem Sultan ve ocak ağalarının öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanmanın neticesinde iktidar, iç oğlanları ve onlarla iş birliği yapan bazı kişilerin eline geçmiştir. Bunlar daha önceki ayaklanmalardan ders almayarak devlet işlerine karışmak, hazineden gereksiz harcamalar yapmak, yetkilerini kötüye kullanarak kendilerini resmî görevlilerden üstün saymaktaydılar. Bu arada Girit Savaşı'nın sürmesi ve başarı elde edilememesi hükûmet otoritesini sarsmıştı. Paranın değer kaybetmesi iktidarı ellerine geçiren iç ağaları ve yardımcılarına karşı düşmanlığı arttırmıştır. Görevliler her aksayan işin sorumluluğunu bunlara yüklemekteydiler. Bu sebeple İstanbul'da halk ayaklanmaya hazır bulunuyordu. Bu ayaklanmaya önderlik edecek olanlar arasında Kaptan-ı Derya Zurnazen Mustafa Paşa ile Bostancıbaşı Hasan Ağa bulunuyordu. Bu sırada Girit'ten dönen yeniçerilerin aylıklarının ödenmemesi üzerine Ağa Kapısı'na başvurduklarında Kul kethüdası tarafından tahkir edilmeleri ve sadrazam Ermeni Süleyman Paşa'nın ödeneklerinin düşük akçe olarak dağıtılması hoşnutsuzluğu arttırmıştır.


Ayaklanmanın gelişimi ve sonuçları:

29 Şubat 1656 günü Hasan Ağa, Şamlı Mehmed Ağa ile Galata voyvodalarından Karakuş Mehmed Ağa, maaşlarını alamayan sipahiler ve maaşlarını alırken hakarete uğramış olan yeniçerileri ayaklandırdılar. Olay üzerine toplanan ayak divanında Mihter Hasan Ağa söz alarak, henüz genç yaştaki IV. Mehmed'e kendisine karşı olmadıklarını bildiren bir duadan sonra isteklerini anlatarak idamlarını talep ettikleri kişilerin adları yazılı bir defteri padişaha verdi. Padişah listede olanların canlarının bağışlanmasını istediyse de ayaklananlar direndiler. Bunun üzerine bostancıbaşı istenilen kişileri öldürerek cesetlerini ayaklananlara teslim etti.

Zurnacının Sonu

Bu arada İsyancılar Zurnacı'yı sadrazam olarak sarayda görünce "Sen bizi sadrazam olmak için kullandın" diyerek onun da kellesini ister Her ne kadar kellesini kurtarmışsa da sadrazamlığı kaybeder Yine de Erzurum'a vali olarak tayin olur ve 1666'da orda ölür.


Sebep olduğu isyan o kadar kolay bitmeyecek 30 devlet çalışanı boğularak isyancılara teslim edilecek, ardından cesetleri at meydanına değin sürüklenecekti. Oradaki çınar ağacına başaşağı asılırlar. Hint mitolojisindeki meyveleri insan görünümlü olan vakvak ağacını andırdığından olaya Vaka i Vakvakiye de denilir.


*19.02.2023


SUPER POSTA: YAYINLANDIĞINDAN BUGÜNE BİR İLK OLDU, TOPLAMDA 3000 ZİYARETÇİ İLE REKOR KIRDİ.

ÇOK OKUNANLAR :Hiç bir yorum yapılmadığından ÇOK OKUNANLARA girmedi.

1.266 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti